BAĞ

BİR bağ idi bizimkisi, iyi bir bağ.

Şarap üretmek için kurulan bağlardan değildi elbette.

Bizim bağımız şurup bağı, kendinden kendine akan…

Ötelerden ses verebilen bir bağ. Ve bu sese âşina olunabilen bir bağ.

O ses kendi sesiniz gibi, hatta kendinize seslenişiniz gibi…

İçinizde onunla dolup taştığınızda gönlünüze düşen sessiz seslenişler gibi.

Merhaba dediğiniz de ben de sana merhaba demek üzereydim der gibi.

Duyar gibi iç sesinizi.

Böyle bir bağ bizimkisi.

Yok, kalın iplerle bağlanmış bir bağ değil bu. Görünmez urganların marifetiyle oluşmuş adeta.

Heyecan bağı, hayret bağı, hayranlık bağı da denebilir, bilmiyorum.

Sordum.

Ezelden yazılmış, aynı ruh bölüğünde mânâ talim etmiş gibi dedi.

Ne güzel bir tarif bu.

Müzisyenlerin nota yazarken yan yana gelen aynı veya farklı değerdeki notaları icrada kolaylık olması için bağladıkları yay biçimindeki işaret ile hiç ilgisi yok.

Bir yay var evet, ama o yay değil.

İki yayın kesişmesi gibi bir bağ.

Mesafeleri, mesafesiz hâle getiren bir bağ.

Uzakları yakın eden ayrıca.

Tanıştıran, birbirine tanı koyduran, aynı tastan aşk bâdesi içiren bir bağ.

Mevcut bağların haricinde illa bir de bağımız olsun diyorsan ne diyeyim.

Olsun.

Ve bağımız bağrımızda sevda üzümleri yetiştirsin.

Yetirsin!

06.12.2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir