İKLİM İNKÂRCILARI

MEVSİM Sonbahara dönmüştü. Yazdan çokça hoşlandığım söylenemezdi ama bu mevsimi severdim.

Küçüklüğümden beri yüreğime ne de çok çağrışımları olurdu Sonbaharın…

Sonbahar son mudur mesela?

Kime sondur, neler için sondur?

Son diye bir şey var mıdır mesela? Bizim son dediğimiz hususlar belki de başlangıç idi.

Kim bilir?

Şöyle de düşünebiliriz belki. Başlangıçlar içinde bir son barındırdığı gibi, son dediklerimiz de pekala özünde başlangıçlar taşıyabilir.

Eğer bir ağacınız varsa ve onunla bir ünsiyet bağı kurabilmişseniz size tüm bunları hissettireceği zamanlar olur.

Altında neşenin, mutluluğun, sevincin çekirdeklerini de görürsünüz, hüznün katmanları arasında da dolaşabilirsiniz.

Açılan yeni tomurcuklarla içiniz bahar bahar tomurcuklanırken, sararmış yaprakları dalın bırakmasıyla katmerlenen derin his kırılmalarını da yaşarsınız.

Altında türkü söylediğiniz ve gölgelendiğiniz ağacın altında gün gelir üşürsünüz.

Demem o ki; tabiatın mevsimleri var.

İklimleri bütün ayrıntıları ile yaşarız ömrümüz oldukça.

Bu mevsimler olmasa bizim beden ve ruh dünyamızı etkilememiş olsa ne çok şeyden mahrum kalırdık bir düşünün.

Şarkısız kalırdık mesela.

Melodisiz kalırdık, mızraplar âşıkların ellerinde kalırdı tellerle buluşamadan.

Fotoğraflar renksiz ve silik olurdu.

Ölü fotoğraflar. Pörsümüş.

Bunları düşündüğüm bir zamandı koca bir çınarın altında.

Kendimden geçmiştim sanki. Dalıp ötelere gitmiştim. Ne esen rüzgârın kulağımdaki uğultusunu dinleyebiliyordum ne de oturduğum bankta yanıma çöküveren o ışıltılı gözün verdiği selamı işitmiştim.

Uzun sürmüştü.

Neden sonra solumda oturan amcanın “Maşallah ne güzel sohbetti” demesiyle ayıldım.

Efendim dedim, anlayamadım.

Sohbeti diyorum dedi, ne kadar uzun bir sohbetti. Dalıp gitmişsin. Belli ki, derindi.

Bocalasam da kavramaya çalışıyordum. Bilmem dalmışım herhalde dedim.

Evlat dedi. Anlaşılıyor ki, mevsim değişikliği yaşıyorsun. Buna iklim de diyebilirsin. İnsanın da tabiat gibi iklimleri vardır. İçinden mevsimler gelip geçer. Kimi zaman bu geçişler sancılıdır da.

Mutluluk verdiği gibi hüzne de salar, acıyı da yudumlatır. Hepsi bizim içindir. Farkında olmak lazım.

Nasıl olacak bu dedim.

İnkâr etmeyeceksin.

İçinde bulunduğu iklimi, buradaki değişimleri, dönüşümleri, başkalaşımları, boranları, yağmurları, selleri, kasırgaları hiç birini inkâr etmeyeceksin.

İklimin inkârcısı olmayacaksın, ikrarcısı olacaksın. Ancak o zaman tahlil etme, yorumlama ve sağlıklı sonuçlara ulaşma imkânı elde edebilirsin.

Yaşadığın bu hâl neyse onu tasdik et, ikrar et.

Et ki, doğruysa geliştirebilesin, yanlışsa değiştirebilesin.

İnkâr paçalarından tuttu mi insanın iklimler değişir, karışır, kaos çıkar. Büyür tartışmalar. Sonuçsuz kalır her şey.

Yine bir şey öğrenmiştim. Yeni bir şey. İnkârın bugüne kadar hiç duymadığım bir türüydü bu.

İklimi inkâr etmek biraz da insanın kendini, duygularını, yaşadıklarını inkâr etmek sanki!

Ne dersiniz?

03.09.2018

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir