UĞUR CANBOLAT

COĞRAFYA Hocaya yeni taşındığım semtin kenar bir çay ocağında rastladım. Duvar dibine boylu boyunca tabureler koyan Sami Beyin gösterişsiz mekânı burası. Sessiz sedasız biri o. İlk oturduğumda sanki tanıyormuş hissi uyandırmıştı bende ama tanımıyordum. Civar esnafa da çay veren Sami Bey hırslı bir esnaf değil. İki de bir “Çay ister misin?” diyerek önüne dikilmiyor. Seslendiğinde hizmet etmeyi şiar edinmiş. Dolayısıyla rahatsız edici bir duyguya kapılmıyorsunuz. Bu sebeple her akşam iş çıkışı selam verip oturuyor ve çayını içmeden eve geçmiyorum. Giderek âdetim hâline de geldi.

Coğrafya Hocaya işte burada rastladım.

GÜN içerisinde coğrafya konusunu düşünmüş ve acaba buradan bir yazı çıkar mı demiştim. Akşamında bu ismi taşıyan biriyle karşılaşmam hoş bir tevafuk oldu. Oysa bugünlerde semt değişikliği ve bir vefat sebebiyle zihnim daha ziyade “Ayrılık” mevzusuna odaklı. Konuyla ilgili ilk yazıya gelen ilgi ve okuyucu yorumlarının yanı sıra bir arkadaşım arayarak “Meseleye farklı bağlamlarla yaklaşıyorsun, devam etmelisin” dediğinde sözüne kıymet biçtiğim biri olduğundan biraz daha odaklanmış ve birkaç yazı daha çıkmıştı. Esasen beşerî coğrafya bu konudan uzak değil. Bu hoş rastlantı da teyit etti zaten.

MEKÂN önemli. İnsanı kayıtlıyor. Dünyayı tanıma, kainattaki varlıklarla ünsiyet kurma ve onları okuyup tanımlama yapma açısından esaslı bir yere sahip. Bunu görmezden gelemeyiz. Ancak bunu yaparken sadece mekânla da mukayyet kalamayız. Yerin derinlikleri, semaya bakış noktası, toprağın verimliliği, akarsuları, üzerinde yaşayanların bunlarla temas biçimi ve yüklediği anlamları da hesaba katmalıyız.

Bir de yaşanmışlıklar tabi. Toprakla buluşan atalarımızın bıraktığı kültürel ve ekolojik miras yine aynı paranteze alınmalı. Zira verimlilik, oradaki kültür kodları, gelenek görenek, doğum ve ölüm algısıyla merasimleri gibi sosyolojik olgular psikolojik durumu oluşturuyor. Demek ki öylesine coğrafya diyerek geçiştiremeyiz. Kısacası coğrafya, coğrafya dersinden ibaret değil.

Çok daha öte mânâlar barındırıyor bağrında.

KAFAMDA bunları evirip çevirerek harmanlamaya çalışırken yan taburemde oturan ve Coğrafya Hoca olarak hitap edilen kişinin “Çocuklar beşerî coğrafyanıza dikkat edin” demesi duymamazlıktan gelinebilir mi?

Kastettiği fiziksel bir olgu değil. Yani sırf mekân bilimi diyemeyiz. Toprak örtüsüyle sınırlı sayamayız. İnsan deneyimi açısında zengin olduğu bariz olan bu kişiye kulak vermek artık mecburi olmuştu benim için.

KÜLTÜREL yayılma çok önemli olduğundan olumsuz etkilerden ari kalabilmek için kimlerle oturup kaldığımızı hesap etmek zorundayız. Yani hepimiz bir nevi kültür ekolojisi yapmalıyız. Manevi arkeoloji uzmanı olmalıyız. Kişilerin gittiği mekanların zamanla ona etki ederek dönüştürme gücüne sahip olduğunu unutmamalıyız. Zihinsel coğrafi geçmişimizin “Maruf” olanlarını diğerlerinden ayrıştırmak için hem sürdürülebilen bir dikkate hem de gerçek bir asla dayanan, kuru malumatlardan arındırılmış esaslı bir ilme kavuşmamız şart.

Bu ise azimle desteklenen bir gayreti zorunlu kılıyor.

ŞEHRİN tanımlanmasında camileri, kandilleri, şadırvanları, mimarisi, tekkesi, dergâhı, semahanesi, aşevleri, kutsal sayılan diğer mekanlarıyla, kemerleri, köprüleri, su ile olan ilişkisi gibi öğeler ne kadar mühimse o şehrin gerçek âlimleri, hakikatli ârifleri, ehl-i kalpleri, meczupları hatta kedileri bile o kadar mühimdir beşerî coğrafyamız bakımından.

Bizim bunlarla temas şeklimiz de tabi.

ÇEVREMİZDEKİ insan kaynağı bizim beşerî sermayemizdir.

Coğrafyamızdır.

Sadıklarla mı beraberiz yoksa sadakat taklidi yapan içi fesatla dolu ifsat ehliyle mi?

Âşıklarla mı kalbimizi tezyin ediyoruz yoksa yapma plastik güller gibi sevda kokmayan kötü kopyaların sîreti gitmiş sûretleriyle mi hemhal oluyoruz?

Duruma göre takla güvercinlerini kıskandıracak hallere giren kendisini misyon adamı gibi sunan ama aslında pozisyon adamı olan ilkesizlerle mi oturup kalkıyoruz?

Ayrıştırılması zor olduğundan doğruya en yakın yalanları hakikat gibi sunan eli hızlı göz boyama ustası sihirbazlarla mı dem tutuyoruz?

Tevazunun kendilik bilinci açısından kıymetini anlayıp uygulayanlarla mı gönül birliği yapıyoruz yoksa bunu elbise gibi kendince gerekli gördüğünde giyip çıkaranlarla mı vaktimizi paylaşıyoruz?

Ezcümle; beşerî coğrafyamızı kimlerden oluşturuyoruz?

Coğrafya Hoca çok haklı kanaatimce…

Gelin bu mevzuyu bir daha derinden derine düşünelim ve sağlıklı bir çözümleme için gayret edelim.

Ya Selam!

10.11.2025

https://www.istiklal.com.tr/yazarlar/beseri-cografyaya-dikkat-et-1072624h

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • Eğitimde Aldatma Mekanizması ve 2+2 Modelinin Perde Arkası

    Son günlerin önemli bir tartışma konusu olan 2+2 modeli hakkında farklı görüşler var. Eğitim alanında yapılan iyi çalışmalara muhalefet eden…

    Read More

  • UĞUR CANBOLAT COĞRAFYA Hocaya yeni taşındığım semtin kenar bir çay ocağında rastladım. Duvar dibine boylu boyunca tabureler koyan Sami Beyin…

    Read More

  • KIVAMINDA DAVRANMAK

    UĞUR CANBOLAT AHLÂK-I HASENE erleri, kıvamında bir hayat sürmeyi esas alanlar arasından çıkarlar. Bu, denge demektir. Olgunluk yani kemâlat üzerinden…

    Read More