NASIL BİR YAĞMURA TUTULDUN


İNCİM diye sesleniyordu. Onu parıltısı hiç geçmeyen bir inci gibi görüyordu.

Sadece bu mu, hayır elbette. O benim bir incim, o benim birincim diyordu fırsat bulduğunda.

Sabah güneş, gece ayı oluyordu. Yetinmiyor yıldızları da diziyordu etrafına bir inci gibi.

Daha fazla söyleyecekleri vardı ama incinmesinden korkuyordu incisinin.

Olmazdı incisini incitmek. “Seversem öldürürler sevmesem öldüm” diyen şairi bu sebeple sık anıyordu. Tam da bunun için uzaktan seviyordu. Rüzgâr gibiydi yani. Her an yüzünde serinlik kalbinde ferahlık ve coşkuydu ama elle tutulamıyor, dokunulamıyordu.

Bunların hepsini biliyordu inci. Bütün hücrelerinde capcanlı hissediyordu. Bir gün sordu kendine, bu kadar sevilmek, hem inci hem birinci olmak nasıl bir duygu diye.

Ah dedi sevdiğim, nasıl bir yağmura tutuldun sen? İliklerine kadar sırılsıklam olmuşsun benle.

Gıpta ettim doğrusu ve bana duyduğun aşkı ben bile kıskandım. Seni anlıyorum diye tamamladı cümlesini, seni çok iyi anlıyorum. Yüreğinde yankılanan şu cevabı aldı.

Anlaşılmak yeter bana incim, yağmur oluşumu bilmen yeter bana.

26.03.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • Esmâlardan Öze Yolculuk

    Esmâ konusunda çalışan pek çok kişinin olduğunu sosyal mecralarda reklam kokan paylaşımlar sebebiyle biliyoruz. Bu konunun hakkını veren ciddi çalışmalar…

    Read More

  • Bilgiliydi Ama Cahildi

    UĞUR CANBOLAT YILLAR önceydi. Yozgat çevresinin tanınmış âlimlerinden Halit Demirpolat Hoca ile yakın temas içerisindeydim. Her günü okuma ve onları…

    Read More

  • Deli Balta ve Boş Sandalye

    UĞUR CANBOLAT BUGÜN bahsini açmak istediğim Deli Balta, çizgilerine ve yazılarına hayran olduğum büyük usta Gürbüz Azak’ın sınır boylarında at…

    Read More