Fesleğen Kokusuna Uyanmak

UĞUR CANBOLAT

FESLEĞEN kokusunu çok severdi. Çalışma odasında, misafir odası ve günlük kullanım alanıyla birlikte balkonunda da fesleğen bulunurdu. Ne yana dönse oradan gülümserdi.

Fesleğen, kokusunu onun ciğerlerine kadar salmalıydı ki, işi gücü tıkırında gitsin. Derdi kederi dağılsın. Varsa hastalığı şifa bulsun. Allah var bu kendisinden hiç esirgenmezdi. Cömertçe kokularını salıp dururlardı.

Fesleğenin kokusu sihirli kelimeler gibiydi onun için. Her kelimenin elbette bir anlamı vardı umuma bakan ama ona fısıldadıkları bambaşkaydı. Ona özeldi. Kişiye mahsustu.

Kelimelerin kokusu olduğuna inanırdı. Konunun da kelimelerinin…

O ortak kokuyu bulanlar sarmaşık gibi olurlardı. Kadife gibi incitmeden sarardı ya da rüzgârın bir tülün ardından estiğinde üşütmeden serinletmesi gibiydi. Ferahlık sunardı.

GECE yatağının başında tuttuğu fesleğeni okşayıp sevmeden uyuduğu hiç olmamıştı. O sebeple gönlü dahi fesleğen kokardı. Uykusu geldiğinde tek gözünü kapatmamak için direnirdi. “Hadi anlat” derdi. “Gönlündeki beni anlat, bendeki seni anlat. Diyemediklerimi ve  diyemediklerini …”

Anlatırdı o da… Hem ne anlatma, değme hatipler erişemezdi belagatine.

Ve sadece o duyardı. Gece uyandığında tüm o anlatılanları gizli bir mektuba yazılmış aşktan satırlar gibi okuyup içine çeker sonra o mektubu kalbinin üstüne koyarak yeniden uykuya dalardı.

İşte bu sebeple uyandığında gülüşü bile fesleğeni andırırdı. Duruşu ise zarafetine eşti.

SOHBETLERİNİN başlangıcında yine fesleğen olurdu. Her defasında ona dair yeni bir şey söylemekse hiç kolay değildi. Ama o bunu hep başarırdı.

Bu kadar mıydı tümü, hayır. Sözünü yine içinde fesleğen barındıran bir nükteyle bağlardı.

“FESLEĞEN kokusuna uyanmalı insan” demişti bir sohbetinde. Ardından “Hoş kokmalı. Göze çekici gelmeli ve gönle inşirah sunmalı. Beyazlamalı. Kirlerinden aklanmalı. Arınmalı. Durulmalı. Her daim tazelenmeli. İlkbahar olmalı. Bağrında yenilikler barındırmalı. En şen merhabaların en sade gülüşlerin sahibi olmalı. Saadet tütmeli ve tüttürmeli. Yüreği ferahlıklar gülistanı olmalı. Yepyeni gönüllere yepyeni selamlar salmalı. Yüreklerin soğuk algınlığı geçmeli. Küslükler izale edilmeli. Kalpler grip ve bronşit hastalığına yakalanmamalı. Kaçamamışsa tedavisi yapılmalı. Aklımızın akciğerlerindeki lekeler silinmeli. Öfkelerimizin, hırslarımızın kas hücreleri gevşetilmeli. Manevi ve duygusal soğuk algınlıkları, kırgınlıkları geride bırakılmalı. Nefretin ve kinin öksürükleri iyileştirilmeli…” şeklinde bir manifesto sunmuştu.

En sonunda yine “Fesleğen kokusuna uyanmalı insan” demişti.

REYHAN Arapça kökenlidir ve fesleğenin karşılığıdır. Aynı familyanın cinsidirler ve aynı türdürler. Farklılıkları ise fesleğenin yaprakları yeşil iken reyhanın yeşil yaprakları zamanla mora dönmesidir. Ancak bize anlatılan esasen bu bitkinin kendisinden öte ifade ettiği sembolleriydi.

YÂRİN kokusudur fesleğen…

Her yerin onunla dopdolu olmasıdır.

Kokusunun dört bir yanını kesmesidir sevgilinin.

Sarması çepeçevre, kucaklamasıdır sarmaşık gibi…

İki atın burunlarını birbirine sürterek firkatin hasretini alevlendirip külünü savurması gibi…

FESLEĞEN kokusuna uyanmak mühimdir.

Yabana atmayın. Hayatîdir. Belirleyicidir. Bunun olabilmesi ise sevenin her anında içinin fesleğen kokusuyla dopdolu olmasıdır.

Unutmamalı. İçi fesleğen kokusu dolu olanın nasibidir onunla uyanmak.

Ve… Gündüzü fesleğen olanın kârıdır ancak.

GÜN geldi yâri kendisine en çok yakışan asil renk siyah uzun elbisesiyle hayatın öte yakasına kanatlandı.

O gidince yine kokusu her daim içinde varlığını sürdürdü. Hatta yoğunlaştığı bile söylenebilir.

Ancak bir değişiklik olmuştu konuşmalarında. Artık sözleri arasında fesleğen geçmiyordu. Sözlerinden o da kanatlanıp pervaz vurmuştu.

Bununla da kalmadı tabi… Evindeki tüm fesleğenler de bir bir kurumuştu. Can suyu çekilmişti.

Yapraklar dökülmeye başlamıştı ama uzun süre temizlemeye eli varmadı. Toz zerreleri halinde hepsini solumak istiyordu.

Yapmıştı da…

BİR rüya gördü o gece.

Karşısındaydı yâri. Tüm tazeliğiyle. İnceliğiyle.

Ve… Uzun siyah elbisesiyle.  Fesleğenliği ile. “Gel fesleğenim gel” diyordu.

Oysa fesleğen oydu. Koku onundu. Bu sebeple “Fesleğen sensin cicim” dedi.

Yâri ise o fesleğen kokusunun ana kaynağının kendisi olduğunu, enerjisini ondan alıp beslendiğini söylemişti.

Dünyada fesleğen kokusuna uyanan bu iki yürek öte tarafta kendilerine uyanmışlardı.

Fesleğen kokusuyla tabi…

Ya Selam!

08.11.2025

https://www.istiklal.com.tr/yazarlar/feslegen-kokusuna-uyanmak-1072321h

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • KIVAMINDA DAVRANMAK

    UĞUR CANBOLAT AHLÂK-I HASENE erleri, kıvamında bir hayat sürmeyi esas alanlar arasından çıkarlar. Bu, denge demektir. Olgunluk yani kemâlat üzerinden…

    Read More

  • Fesleğen Kokusuna Uyanmak

    UĞUR CANBOLAT FESLEĞEN kokusunu çok severdi. Çalışma odasında, misafir odası ve günlük kullanım alanıyla birlikte balkonunda da fesleğen bulunurdu. Ne…

    Read More

  • Bir Şairin Kurguyla Kâinatı Kucaklama Aşkı

    Geçtiğimiz haftalarda Üsküdar’da bir araya geldiğimiz İkrar Sanat Evi’nde okuduğumuz türkülere eşlik eden bir misafirimiz vardı. Sağ yanımda hemen… Bir…

    Read More