Kokun Gelir Elvan Elvan

UĞUR CANBOLAT

KOKULARA karşı olağanüstü bir hassasiyeti vardı. Herkesi evvela kokusundan tanırdı. Muhabbet meclisine o gün eğer birilerini kırarak stres yükünü olumsuzlukla içine doldurup gitmişsen sanki bunu hisseder ve “Bugün kokunu beğenmedim” derdi.

Anlardınız hemen kendinize çeki düzen vermeniz lazım geldiğini.

ÖNCELERİ beden kokusu ile karıştırırdım söylediklerini ve “Acaba insan günah işlediğinde, kabahatli bir eylem gerçekleştirdiğinde, ayıplı bir işe paçayı kaptırdığında vücudunun yaydığı koku da bir değişiklik oluyor mu?” diye düşünürdüm.

Bilmiyorum, belki bu da mümkündür.

O, bunu insanların gözlerine baktığında söylüyordu. Kokuyu burnuyla değil gözüyle ayrıştırıyordu.

DÜNYA hayatında farkına varmadığımız, inceliklerine agâh olmadığımız nice hikâyeler mevcut. Var olma telaşıyla yok oluyoruz sanki.

Durup dinlenmeye, nefes almaya vaktimiz yok. Teneffüse çıkmadan yaşıyor gibiyiz.

Bizler de sadece burnumuzdan koku almakla yetinmek istemiyorsak eğer baş gözüyle görmekle iktifa etmeyip basiret dediğimiz gönül gözümüzü görür hale getirmeliyiz.

Muhtemelen o da böyle yapıyordu ama kendisine çevresinin farklı anlamlar yüklememesi için ehl-i kalp olduğunu bu şekilde setrediyordu.

KARACAOĞLAN hayranıydı.

Coşkun bir pınar gibi akar, söz incilerini birbirinin peşinden gözleri cennet çiçeklerine eş bir ceylana fırlatılan temreni sivri bir ok gibi atardı. Ne vakit iki lafın belini kıracak olsa muhakkak mevzuyu Karacaoğlan’a bağlar ve kendisinden birkaç dize okuyarak şerh ederdi.

Hiç vazgeçmediği dizeler ise şuydu:

“Telli turnam sökün gelir / İnci mercan yükün gelir / Elvan elvan kokun gelir / Yâr oturmuş yele karşı”

Eğer meclisimizde icrası sırasında sazıyla muhteşem bir bütünlük ile tüm bedenini dahil eden sanatçı Şevket Ejder varsa ondan bu türküyü dinlemeden asla geçmezdi. Ki, o da hakkını zaten fazlasıyla verirdi. Yıllardır Üsküdar’da her cuma akşamı “Muhabbet Bağı”nda şahit oluyoruz.

“BEN yârimi kokusundan tanırım” der hemen ardından eklerdi: “Benim yârim iman kokar, güven kokar, sadakat kokar, azim kokar, ilim irfan kokar. Dahası zarafet kokar.”

Yine “İnsan birine bâr değil yâr olacaksa böyle olmalı. Yoksa ona ‘Şükûfezâr’ demezler” derdi.

Şükûfe, açmaya meyletmiş, âşıkların gözlerinden gönüllerine yol bulmak için teşekkür etme ve minnet duygularını yüklenmiş, kendisinden kendisini doğuran çiçek demekti.

Bu sevda ile yapraklanan tomurcuk elbette güzelliğe teşne idi.

Aşk istidadı olanlara meyl-i muhabbeti olurdu.

İşte bunlar tamam olduğunda ise çiçek bahçesi demek olan “Şükûfezâr” olurdu. Dalına bülbüller konardı. Serenat yapardı. Elvan elvan gelen kokuyla aşka yönelir, bağrını kanatma pahasına bile olsa vuslatı göze alırdı.

KOKULARIN karar vermedeki etkisi bilim insanlarının mühim ilgi alanlarından birisi. Hatta artık bir “Koku bilimi” söz konusu. Beyinle yapılan iş birliği neticesinde farklı kokular ayrıştırılıyor ve bu değişik alanlarda kullanılıyor. Ticari bir yanı olduğunu da artık hepimiz biliyoruz. Ruh haline göre farklı kokuların tercih edilebildiği de bir başka gerçek.

Kişilerin kendileriyle bütünleştiğini düşündükleri kokular için ciddi bütçeler oluşturduğunu günlük yaşamımızdan hepimiz biliyoruz. İnsanın 400 koku almacı ile on binden fazla kokuyu tanıma yeteneğine sahip olduğu bilimsel gerçeği çoğunuzu şaşırtmayacak bile.

….

KOKULARI kodlama gibi bir yönümüz ve ciddi bir koku hafızamız var.

Sevilmeyi, sarılmayı, sakınılmayı, güveni bize hatırlatan koku hafızamız aynı zamanda geçmiş travmalarımıza dayalı olarak stresi de kodlar. Endişeyi ve korkuyu da…

İyi hissetmemizi sağlayan kokular olduğu gibi modumuzu düşürenler de vardır.

Anneye evladının kokusunu unutturabilir misiniz?

Evladın hafızasındaki anne kokusunu hangi güç yok edebilir?

Karacaoğlan’ın deyimiyle “Elvan elvan gelen yârin kokusuna” hangi kuvvet set çekebilir peki?

ŞÜKÛFEZÂR olmak, olabilmek ne kadar güzel.

Yârin gönlüne açılmak üzere olan bir tomurcuk gibi düşüp onun rengine bürünerek açmak ve sonrasında sadece onunla seyran edebileceğin bir bahçeye dönüşüp birbirine elvan elvan kokmak ve en minik bir ayrılıkta o kokunun hasretine yanmak ne kadar harika…

Süsleme sanatları ile içinde sadece yâre ait olan saklı güzellikleri barındıran gönül kitabının derkenarlarını estetik bir zevkle süslemek ve onun aynasında kendi izdüşümüne nazar etmek nasıl doyulmaz bir lezzettir…

Karacaoğlan bu işi biliyor ve yele karşı oturan yârine elvan elvan gönderdiği koku için minnettarlığını dile getiriyor.

Hem yârine hem rüzgâra bir selam gönderiyor. Haydi biz de gönderelim o vakit.

Ya Selam!

22.11.2025

https://www.istiklal.com.tr/yazarlar/kokun-gelir-elvan-elvan-1074361h

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • Kokun Gelir Elvan Elvan

    UĞUR CANBOLAT KOKULARA karşı olağanüstü bir hassasiyeti vardı. Herkesi evvela kokusundan tanırdı. Muhabbet meclisine o gün eğer birilerini kırarak stres…

    Read More

  • KENDİNİ KENDİNLE TÜKETMEK

    UĞUR CANBOLAT AHLÂK-I HASENE erleri, kendisini kendiyle tüketmeyen insanların arasından çıkarlar. Onlar bilirler ki, iman ve ikrarla kendini kemale erdirmeyenler…

    Read More

  • İlahi Aşkla Sema Etmek

    İnsan aslında sürekli kendisini bulmak için sema eder. Geçişler yaşar. Dönüşümlere uğrar. Kendisine mahsus içindeki halis cevheri fark edip açığa…

    Read More