YEM

NE zaman gezmeye götürse cami önlerinden geçerken muhakkak yemcilere düşürürdü yolunu. Özellikle görmemi isterdi sanki. Sonra da yem atmak ister misin derdi.

İsterdim.

Zamanla bir ritüel halini aldı. Yapmadığımızda bir eksiklik hissi ile geri dönerdim.

Güvercinlerin üzerime doğru üşüşmelerinden aldığım hazzı nasıl anlatabilirdim ki…

Köyde tavuklara da yem atardım.

Kimi hızlı koşar, kimi arkada kalırdı. Bunu gören serçeler ve diğer kuşlarda ziyafetten pay almaya çalışırdı.

Görmeye değer sahnelerdi.

Yıllar sonra anlattı dedem bunu bana neden yaptırıldığını…

Dikkat etmek gerektiğini önemle belirtti ve iki madde sıraladı.

Birincisi, verdiğin yemler zehirli olmayacak, besleyici olacak. Ve yeteri kadar olacak.

İkincisi; sana yani nefsine atılan yemlerin niteliğini bilmen gerekir. Zehirli mi, değil mi? Kim neden atıyor bu yemleri? Zehirleyici olmasa bile besleyici mi? Tembelliğe götürücü mü?

Ve daha neler, neler.

En sonunda şunu söylediğini hatırlıyorum.

Beden kafesi içindeki can kuşunu zehirleme…

Dünyanın tuzakları çoktur. Ucuna zehir takılmış oltalarla ruhuna atılacak olan yemlere karşı uyanık olasın.

Özeti buydu.

Özü de!..

10.05.2018

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • Hayatın Sessiz Çatlakları

    UĞUR CANBOLAT “SESSİZ çatlamalar yaşıyorum” demişti nasıl olduğunu sorduğumda. Hiç duymadığım bir kavramdı. Bu da nesi diye itiraz edecek oldum…

    Read More

  • Teber ve Muteber

    UĞUR CANBOLAT HIRPANİ kıyafetler içindeydi. Uzaktan bakıldığında korkutucu olduğunu bile söyleyebilirim ancak mesafe azalıp yüz hatlarını gördüğünüzde, konuşmasına mülaki olduğunuzda…

    Read More

  • İNKÂRDAKİ İKRAR

    UĞUR CANBOLAT AHLÂK-I HASENE erleri, kalplerindeki tasdiki dilleriyle de güçlü bir şekilde ikrar edenlerin arasından çıkarlar. İlahi vahyin sunduklarını kalpleriyle…

    Read More