DAVET bu şekilde gerçekleşmişti. Konu üzüm yemekti. Söz yumağı açıldıkça açıldı. Neredeyse dünyayı birkaç kez dolaşmış olduk. Değinmediğimiz konu, temas etmediğimiz mesele kalmadı. Zaman akıp geçti. Vakit hayli ilerledi. Toparlanma zamanı gelmişti. Galiba yine saflığım zirve yaptığından sohbetin sonunda üzümün geleceğini beklemiştim. Bu durumum fark edildi. İkrar etmek durumunda kaldım mecburen. Üzüm işin latifesiymiş. Maksadımız …
UZUNCA bir süre bakıştılar. Bunun arka planında yılların biriktirdiği nice sonsuz duygular vardı. Hayaller sıra sıraydı. Verilmiş emekler vardı. Her şey harika ve yolunda diye düşünüyorlardı. İşte bu anda sordu: Beni seviyor musun? Evet, dedi muhatabı seviyorum, hem de çok seviyorum. Başka bir şey beklediği aşikârdı. Bu kadarı yeterli gelmiyordu. Aklından geçirdiklerini ifade ederse anlaşılır …