“ESKİDEN böyle değildim. Gürül, gürül akardım. Coşup taşardım. Sesim de, nefesim de her daim hissedilirdi. Sözüm aşk ocağında pişer, kıvam bulunca yârâna sunulurdu. Muhabbetin kazanı kaynadıkça, kaynardı. Tüten buharı, ateşin sıcaklığı çekiciydi. Etrafında müdavimleri bulunurdu, hem de hiç kalkmamacasına. Ya şimdi öyle mi evlat” demişti, “öyle mi?” … KENDİSİNİ tanımıyordum. Azcık soluklanalım diye oturduğumuz şu …
UĞUR CANBOLAT AHLÂK-I HASENE erleri “Küberâ” takıntısından kurtulmuşlardır. Bu önemli bir ayak bağıdır. Yol kesicidir. Yoksa bu güzel ahlak yolunda yürüyemezler. Mesafe alamazlar. Bu sebeple ne kendilerini büyütüp ululaştırırlar ne de başkalarına bu kötülüğü yaparlar. Kulluğun ortak elbisesini giyinerek tevazu ile hayatlarını hakikat üzere yaşayıp giderler. Saygı hususunda nasipten yoksun mu olurlar peki? Hayır. Evvela …