UĞUR CANBOLAT CANIM burnumda dolaşıyordum. Dişimi geçirebileceğim sümsük birini bulabilsem tüm öfkemi acımasız bir hoyratlıkla ona rahatlıkla boşaltabilirdim. Sabahın seherinden itibaren semtimin sokaklarını arşınladım, çare olmadı. Sabah çorbası içtim, kesmedi hıncımı. Ağaçların gölgesinde serinlemek istedim, derdime bir nebzecik bile olsa derman sunmadı. En çok sevdiğim kuş cıvıltıları bile kulağımdan girip kalbime ulaşmadı. Denizin derinliği ve …
UĞUR CANBOLAT YOKLUK yıllarımızdı. Yamalı kolları olan ceketleri çocukluğumuzda büyüklerimizin giydiğine şahitlik ettim. Aynı şekilde pantolonların dizlerine de yama vurulurdu. Yine o dönemlerde annem çoraplarımızın yırtılan ön ve topuk kısımlarına yamalar yapardı. Kimse de bunları giymekten yüksünmezdi. Çünkü genel durum buydu. Sabahtan akşama kadar tarlada ekin biçen, harmanda düven dönen, bostanda çapa yapan büyüklerimizin günlük …