Deli Balta ve Boş Sandalye

UĞUR CANBOLAT

BUGÜN bahsini açmak istediğim Deli Balta, çizgilerine ve yazılarına hayran olduğum büyük usta Gürbüz Azak’ın sınır boylarında at koşturan, zaman zaman yabancı ülke topraklarında ve denizlerinde, zaman zaman Osmanlı ülkesinde, devletçe verilmiş özel görevleri yerine getiren, heyecanla takip etmekten bıkmadığım çizgi roman kahramanı değil.

Ama onu da anlatmadan geçmek yakışık almaz. Ki, iki tevafuk da bunu zorlamakta…

Deli Balta namı ile bilinen yaşını başını almış bir âdemoğlu ile tanış oldum. Gerçek isminin bu olup olmadığını merak edip sordum. Değilmiş. Gençlik yıllarını devirip yetişkinlik vaktinin sefasını sürerken o da benim gibi Türkiye Çocuk Dergisi’nin kült çizgi kahramanı Deli Balta’ya tutulmuş. Namı da buradan yürümüş. İlgili bölümleri gençlerin okuması için elinde avucunda ne varsa verip satın alarak dağıtmış olmasından dolayı bu şekilde anılır olmuş.

Bazen Frengistan’da, bazen Osmanlı Avrupası’nda, bazen Anadolu’da gece gündüz yol alan, kimsenin geçemediği kuş uçmaz vadilerde görülen, kendisine kurulan tuzaklarla karşılaşan “Tek Başına Bir Ordu” olan Deli Balta, kimi zaman sahtekârların, kimi zaman casusların, kimi zaman isyankârların korkulu rüyası oluyordu. Müthiş bir süvariydi. Atıyla kardeş olmuştu. Vatan toprağında casusluk yapan dış ülkelerin içimize soktuğu hainlere aman vermiyor, canlarına okuyordu.

Deli Balta’nın güreş maceralarına doyum olmazdı. Aynı zamanda güreşmeyi öğrenir, püf noktalarını yakalardınız. Yiğitliğin er meydanındaki maharetleri kadar burada da mahir ve yenilmezdi.

Deli Balta’nın nefes kesen maceralarının hepsini burada anlatmamız elbette mümkün değil ancak “Kemankeş” oluşuna temas etmezsek ok ve yay bize gücenir.

Güceniklik ise kalbi yorar, yiğide yüktür.

OKÇULUK sporuyla ilgilenenler bilirler ama yine de hariçte kalanlar için hatırlatalım. Tüfeğin icadından önceki yârenimizdir. Düşmana aman vermeyen silahımız. Kullanımı ustalık ister. Hünerdir. Zinde kalmayı, gürbüz olmayı, nefes hakimiyetini gerektirir. Ayrıca matematiği de lüzumlu kılar. Hava değişimi hesap edilir. Rüzgârın geliş hızı düşünülmediğinde ok salmalarınız beyhudedir. Menzil, hız ve kuvvetin bileşkesi alınır.

Orta Asya Türklerinden miras olarak devraldığımız bu geleneği geliştirerek sürdürdük. Menzil, darp ve buta şeklinde kategorilere ayrılan atışlar için iyi eğitim almayı zaruri kıldık. Bu sebeple talim için “Okmeydanıları” oluşturduk.  Pîr olarak Allah yolunda ilk ok atan kişi olduğuna inanılan sahabe‘den Sa’d bin Ebû Vakkas‘ı seçtik, sayıp sevdik.  Bu anlayışla “Ya Hak” nidasını asumana salarak okumuzu attık.

KEMANKEŞ, okçulara verilen bir isimdir.

Yaya keman denilir. Keş çeken demektir. Kemankeş ise oku çekendir. Bu teknik bilgilerin yanı sıra halk arasında konuşulan günlük dilde çok çile çekmişler için “Kemankeş” tabiri kullanılır. Hayvan bağırsağından kurutularak elde edilen ipe kiriş veya çile denilir. Bağlantı da bu şekilde kurulur. Harp meydanlarında yıllar yılı çile de denilen bu ipi kuvvetlice çekip yayını germiş olanlar biraz etrafa nam salıp kendilerini övmek için “Ben çok çile çektim” derlerdi ki, bu anlamıyla doğruydu.

“HİÇ vefa kalmadı ok ile yayda” diyen Karacaoğlan’a selam vermenin madem burada vakti gelmiştir. Geciktirmeyelim ve bütün birikmiş selamlarımızı gönderelim. Edebiyatımızda yârin kaşları yaya, kirpikleri de oka benzetilir. Atıldığında kurtulmak imkansızdır.

SÖZÜ uzun ettik, kusurumuza bakılmasın. Yakınlığından çokça memnuniyet duyduğum bir dostum fakirin Gürbüz Azak’a duyduğu hayranlığı ve Deli Balta’ya olan sevgi dolu merakını bildiğinden kitap olarak basılan iki cildi hediye etmişti. Ne sevinmiştim. İşte bu yazıyı mecburi kılan ikinci tevafuk bu.

DELİ BALTA namını taşıyan tanıdığım ihtiyar gerçek Deli Balta kadar merak uyandırıcı. “Ne yapıyorsunuz efendim, günleriniz nasıl geçiyor?” diye ilk tanışma faslının nezaket sorusunu yönelttiğimde “Çocukluğumla dertleşiyorum” diye cevap vermişti.

Ciddi miydi, yoksa makara mı yapıyordu mimiklerinden anlayamamıştım. Tepkisiz kaldım mecbur. Düşünceli duruşumun farkına vardığında kendisini bu şekilde hesaba çektiğini söyledi. Karşısına çocukluk fotoğrafını koyarak kendisini farklı onu farklı bir kişilik olarak düşünüp dertleşiyor ve bugünkü kendisine hesap soruyormuş.

BOŞ SANDALYE TEKNİĞİ terapi yöntemlerinden birisi.

Boş sandalyenin belirli bir kişinin duygu ve düşüncelerini temsil etmesi misali o da çocukluğunu o koltuğa oturtmuş. Çocukluğundaki masumiyet ile bugünü kıyaslıyormuş. İçine düştüğü dünya sevgisini, bilinme ve biriktirme belasını, merhametten kopup menfaatine göre profesyonel merhametli davranışlarını, misyon insanı olmak yerine pozisyon adamı olmak gibi kendisine mesele ettiği ne varsa elekten geçiriyormuş. Çocukluğundaki temizliğe ve safiyete giderek arada meydana gelen bozulmaları, aşınmaları, tahribatı tespit ediyor ve nefsini ciddi bir sorgulamaya tabi tutuyormuş.

Bazan etraftakileri fark etmeyip açıkça bu muhavereye giriştiğinde “Deli Balta hakikaten deli” diyorlarmış. Benim tanış olmam da böylesi bir hadise ile olmuştu zaten.

İÇ ÇATIŞMALARI açığa çıkartmak için iyi bir yöntem bu. Ama cesaret ister.

Boş sanılan sandalye boş değil aslında. Zihnindeki sen oturuyor. İç sesin oraya kuruluyor. Geçmişte yaşadığın ne kadar travma varsa hepsi sıraya giriyor.

Deli Balta’nın deliliği daha doğrusu farklılığı şuradaydı. O, travmalarını değil masumiyetini oturtmuştu sandalyeye. Bozulan iyicil yanlarını gerekçe gösterip bugünkü hâlini sorguluyordu. Teknik ise bugünden hareketle geçmiş acılarıyla yüzleşip yargılamaya dayanıyordu.

Kolay bir iş değil. Ama hepimizin zaman zaman boş sandalyeye ihtiyacımız olduğunu da inkâr edemeyiz. En azından Deli Balta gibi masumiyetimiz üzerinden ilerleyip şimdiki perişan hallerimizi tespit ederek hesaplaşabiliriz. Böylece terbiye edemediklerimizi tahliye edebiliriz.

Ya Selam!

10.12.2025

https://www.istiklal.com.tr/yazarlar/deli-balta-ve-bos-sandalye-1076641h

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Post

  • Esmâlardan Öze Yolculuk

    Esmâ konusunda çalışan pek çok kişinin olduğunu sosyal mecralarda reklam kokan paylaşımlar sebebiyle biliyoruz. Bu konunun hakkını veren ciddi çalışmalar…

    Read More

  • Bilgiliydi Ama Cahildi

    UĞUR CANBOLAT YILLAR önceydi. Yozgat çevresinin tanınmış âlimlerinden Halit Demirpolat Hoca ile yakın temas içerisindeydim. Her günü okuma ve onları…

    Read More

  • Deli Balta ve Boş Sandalye

    UĞUR CANBOLAT BUGÜN bahsini açmak istediğim Deli Balta, çizgilerine ve yazılarına hayran olduğum büyük usta Gürbüz Azak’ın sınır boylarında at…

    Read More