İRFAN geleneğini dikkate alan bu toprakların insanı olarak hepimiz “Muhabbetin Çocuklarıyız.” Aşk kokan, sevda tüten iyileştirici sözlerin kokusunu uzaktan alırız. Ruhumuz onlara teşne. Yaşadığımız şu hercümerç dünyada kendimize iyi gelecek bir tenha arayıp dururuz. Ki, orada gönlümüzü demleyelim, kendimizi bulalım. Güzel görüp güzel düşünen hayırhah yoldaşlar, pirdaşlar bulalım. Güvenlik açığı yaşamayalım. Sürekli kendimizi kollamak zorunda kalmayalım. Tek derdimiz tasamız kendimizi kendimizden manevi olarak doğurmak olsun.
Fıtratımıza dercedilmiş bu arayış hepimizde var. Bu ihtiyacı fark etmiş iki yürek tanıdım. Onlar hem bu dünyada karı koca olmuşlar hem de öte tarafa birlikte gitmeyi hedefleyen iki can yoldaş: Tarık Şahin ve eşi Büşra Şahin. Güzel niyet ve gayretli çalışmalarına başkalarını da katarak birlikte büyüyorlar. Kadıköy Selamiçeşme Alageyik sokakta bir muhabbet merkezi oluşturmuşlar. Nefsin coşkulu haz isteklerinin önüne gönlün sükunetli derin inşa taleplerini koymuşlar. Mücadele ediyorlar. Tanık olduğum bu gayret ehlinin niyet ve çabalarını bugün sizlerle paylaşmak istedim.
UĞUR CANBOLAT
———————
Neden ismini “Aydın Cafe” koydunuz?
-İsim önemli. Çağrışımları da mühim. Mekânın bulunduğu yeri de dikkate almak gerekli tabi. Tüm bunların yanında bizim için en kritik olanı ise babamızın isminin Aydın oluşuydu. Onu yaşatmak istedik. Buradan esinlendik. Fikrine değer verdiğimiz bir hocamızla yine de istişare ettik. Muvafakat alınca da tamam “Aydın Cafe “olsun dedik. İsim böylece belirlenmiş oldu.
Böyle bir işletme fikri nasıl gelişti?
-Konya’ya çok sık gideriz. Severiz orayı. Birgün Şems Camisinde otururken, hazretin huzurundayken aklıma “Neden burayı Kadıköy’e taşımıyorsun?” diye bir fikir geldi. “Buradan al her şeyi, kafede sat” diye bir ses yankılandı kulaklarımda. Sonrası çok hızlı gelişti.
Bildiğimiz diğer kafelerden farklı… Her hafta bir mânâ sohbeti oluyor. Buna ilk başta mı karar verdiniz yoksa süreçte ihtiyaç olduğunu mu düşündünüz?
-Başta yazar Kerim Güç bize çok destek oldu. Her hafta pazartesi günleri burada sohbete başladı. İlk adım bu şekilde atıldı. Daha sonra diğer günler başka yazarları, sohbet erbabını da misafir etmeyi düşündük. Böyle böyle gelişti, su aktı yatağını buldu. Başka konuklar da davetimizi memnuniyetle kabul edince artık yerimiz tasavvuf sohbetleri yapılan bir kafeye dönüştü.
Kafede tasavvuf sohbetleri çevre tarafından nasıl karşılandı?
-Müspet karşılandı demek isterdim ama ne yazık ki öyle olmadı. Kafede gerçekleşen bu sohbetler çevreden pek olumlu karşılanmadı. Kadıköy gibi bir yerde bunun ne gereği var diyenler oldu. İlk başta tedirgin oldular. Belki olumsuz fikir beyan edenler bunu bazı yerlere de iletmiş olabilirler. Her hafta zabıta geliyordu sohbet zamanı çünkü. Gelip bakıp gidiyorlardı. Yanlış bir şey yoktu. Katılan insanlar kendini arayan, bulmak için çabalayan, bilmediklerini merak eden insanlardı. İlim öğrenmek istiyorlardı. Sessizce gelip dinliyor, notlarını alıyor, sorularını sorup kendilerini geliştiriyorlardı. Gürültü yok, patırtı yok, tartışma yok. Saygı var, sevgi var, muhabbet var. Bunu gördükleri zaman olumsuz düşünceler dağıldı. Yerini güven aldı.
Zaman içinde sürekli bu sohbetleri takip eden bir müdavim kitlesi oluştu mu?
-Evet. Bu bizim için sevindirici. Doğru şeyler yapmaya çalıştığımızın da bir göstergesi. Her konuğun esasen hitap ettiği kitlesi farklı. O ismi ve konuyu duyurduğumuzda o yazarı takip eden okuyucuları ilgi gösterdiler. İstanbul’un büyük mekanlarına karşı kendi hacminde sakin bir ortamda gerçekleşen bu söyleşilere okuyucu ilgi gösterdi. Zannımca bu biraz da ilgili hatibi daha sakin dinleyebilme, daha çok onunla vakit geçirme ve dilediği soruları hem sohbet sırasında hem de sonrasında sorabilme imkânı elde ettiler. Bu kadar yoğun koşturmanın olduğu şehirde insanların durup nefes almaya, tenhada sevdiği kişiyi doyasıya dinlemeye ihtiyacı vardı. Biz bu ihtiyacı karşılamış olduk. Bunu görmekten de çok mutlu olduk. Zira başından beri yapmak istediğimiz buydu.
İlaveten söylemek isterim ki, yeni gelen dinleyiciler çok oluyor. Kendilerini iyi hissediyorlar. Kafeyi sevip arkadaşlarına, çevrelerine öneriyorlar. Sonrasında ise yeni konuklara da geliyorlar. Böylece muhabbet halkası genişliyor.
Bu bahsettiğiniz kitlenin davet edilmesi için konuk önerileri de oluyor mu?
-Tabi oluyor. Doğru bir iletişim dilini yakaladık. Görmek istedikleri isimleri önerenler oldu. Şu yazarı da çağırın diyenler halen oluyor. Biz de onların taleplerini imkânımız nispetinde dikkate alıyoruz. Ulaşabildiklerimize davetimizi yapıyoruz. Onlar da kırmayıp geliyorlar.
İnteraktif bir büyüme oluyor o zaman, öyle mi?
-Evet, aynen öyle oluyor Uğur Bey. Birlikte büyüyoruz, gelişiyoruz. Ortak fikirler ortak ihtiyaçlardan doğuyor diye düşünüyorum. Her sohbetten sonra üzerine gelen ona yeni bir şey katıyor. Farklı bir bakış açısı ekliyor. Daha önce bakmayı düşünmediğimiz bir zaviye ortaya çıkıyor. Sorunuza tekrar cevap verecek olursam evet, birlikte büyüyoruz ve biz bu durumdan çok memnunuz.
Ramazan ayında da iftarla başlıyorsunuz sanırım değil mi?
-Evet, aynen öyle. Ramazanlarda da çok güzel oluyor. Bambaşka bir etkileşim. Ruhani havamız değişiyor. Maneviyatımız kuvvet kazanıyor. Hem birlikte bir nevi aynı maddi sofrada iftar yapıyoruz. Niyazlarımızı ortaklaştırıyoruz. Birlikte el açıyoruz. Birbirimizle âdeta şükür ortağı oluyoruz. Aynı manevi şirketin ortakları gibi hissediyoruz kendimizi.
Sonrasında da konuklarımız sohbete başlıyor. Aynı şeyler sohbete de yansıyor. O akşamların feyzi de bir başka oluyor, bereketi de. İftarla midemizi doyuruyoruz ama bunla kalmayıp sohbetle gönlümüzü doyuruyoruz. Huzurlu ve keyifli bir ortam oluyor herkes için kısacası.
Bugüne kadar sohbet gerçekleştiren konuşmacılarınız kimlerdi?
-Bir çırpıda teşekkür etmeyi de ihmal etmeyerek söylemek isterim. Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Prof. Dr. Mustafa Fayda, Cemalnur Sargut, Kerim Güç, Dr. Senai Demirci, Üsküdar Selamsız Gülşeni Dergahından Ömür Coşkundere, Mona Tufan, Gamze Cizreli, Prof. Dr. Kemal Sayar, Erkan Aydın, Sadık Yalsızuçanlar, Musa Dede, Ahmet Murat Özel, ses sanatçısı Elif Ömürlü Uyar, akademisyen ve ses sanatçısı Emre Ömürlü, Necmettin Şahinler, Mecit Ömür Öztürk, Ahmet Turgut, Mustafa Özdamar, Prof. Dr. Reşat Öngören, Vehbi Vakkasoğlu, Ayhan Yücel, Hülya Yazar, Burcu Baysal, Firdevs Yıldırım, Rabia Brodbeck, Emine Bağlı, Cemal Atabas, Oya Erikçi ve Zekeriya Efiloğlu şu an aklıma gelenler. Unuttuğum olduysa affola. Ayrıca sizi de konuk etmiştik. Bizlere merhum bilim ve tasavvuf insanı Dr. Haluk Nurbaki’yi anlatmıştınız.
Birden fazla davet ettiğiniz hatipleriniz de var yanılmıyorsam. Bu kararı nasıl veriyorsunuz?
-Kafeye davet etmeye uygun olan, bahsini ettiğimiz alanda çalışmalar yapan değerli konuklarla eşim Büşra Hanım görüşüyor. O işlere ben karışmıyorum doğrusu. Ama sorunuzu cevaplayayım. Evet, birden fazla şereflendirmelerini isteyip davet ettiğimiz konuklar oluyor.
Eşiniz bunu neye bağlı olarak yapıyor peki?
-Şöyle söyleyebilirim. Kimi zaman sohbeti yapılan konu bitmiyor. Başka ayrıntıları kalıyor. Onların da anlatılıp konuyu yarım bırakmamak gerekiyor. Ayrıca dinleyiciler de bunu istiyor. Dolayısıyla misafir hatiplerimizin uygun olan zamanlarında devamını talep ediyoruz. Onlar da sağ olsunlar kırmıyorlar. Bazen de davet ettiğimiz konuşmacının farklı alanda makaleleri, kitapları oluyor. Ya da yeni bir eseri yayınlanıyor. İlgimizi çeken konular söz konusu olduğunda bu konuların da paylaşılmasını arzu ediyoruz ve tekrar lütfetmelerini talep ediyoruz. Takdir etmeden geçmeyeyim eşim bu konuları iyi takip ediyor.
Kitap bulunduruyorsunuz, sohbetlerin haricinde kitaba ilgi duyanlar oluyor mu?
-Kitap ve hediyelik eşya da bulunuyor. Evet, ağırlıklı olarak tasavvuf içerikli kitaplar satılıyor. Ayrıca Konya’dan getirdiğimiz hediyelikler de bayağı ilgi görüyor. Biz de talebi karşılamaya çalışıyoruz.
Gelemeyenler için canlı yayın açıyorsunuz değil mi?
-Aynen. Gelemeyenler için canlı yayın da oluyor, video paylaşımları da yapılıyor Instagram’da. Şimdi eşimin YouTube kanalında tamamı yayınlanıyor. Büşra Güney YouTube kanalından önceki videolara erişmek mümkün.
Bu aydınca sohbetler sonrasında telif kitabı olan yazarların kitaplarını alma imkânı sunuyor musunuz davetlilerinize?
-Gelen konukların neredeyse hepsi yazar olduğu için, kitaplarını bulunduruyoruz. Sohbet sonrası imzalatma fırsatı da sunuyoruz. Bu konuda etkinliklere katılan dinleyicilerimiz gerçekten çok hassas. Bunu talep ediyorlar. Sohbet sonrası bir nevi yazar okuyucu buluşması gerçekleşmiş oluyor.
Tekraren soracak olursam eşinizle birlikte yürüttüğünüz bu kafede görev dağılımınız nasıl?
-Eşim organizasyonları yapıyor daha önce belirttiğim gibi. Ben de gelen konukları ağırlamak, oturma düzenini oluşturmak gibi görevleri üstlendim. Beraber iyi bir ekip olduk. Uyum içinde hizmet veriyoruz. Bu bize ayrıca iyi de geliyor.
Gelecek için ne öngörüyorsunuz? Bir nevi kültür merkezi gibi çalışan kafe size mekân olarak yetiyor mu?
-Daha fazla insanlara ulaşıp, buranın bir sembol olmasını istiyoruz. Onun için tüm gücümüzle çalışıyoruz. Şimdi ev yemekleri hizmetine de başladık. Her gün sıcak ve taze yemek servisimiz var. İsteyen kafeye gelip yiyebilir, isteyen de toplu olarak ya da ev ve iş yerine paket olarak alabilir. Kısacası üstlendiğimiz bu sorumluluğu eksiksiz yerine getirmekten mutluyuz. Sembol olmasını istediğimiz bu kültür ve manevi hizmetin elbette kökleşmesini arzu ediyoruz. İmkanlarımız genişledikçe hizmet kalitemizi düşürmeden, samimiyetimizin azalmasına müsaade etmeden daha çok faydalı olmak isteriz. İnsanın kulaktan beslendiğinin farkındayız. Kulaktan kalbe yaptığımız bu yolculukta yanımızda yeni yol arkadaşları istiyoruz. Kısacası birlikte büyümeye devam diyorum.
17.12.2025


