NAZLIM

SERÇELER sekip duruyordu önünde. Bir inip bir kalkıyorlardı. Sol avucunda tuttuğu buğdaylardan alıyor sağ eliyle serpiyordu onlara. Serçeler de bazen ürkek kimi zamanda hücum eder gibi alıp havalanıyorlardı. Oturdu taşın üstünde hem iler geri sallanıyor hem de sürekli belli belirsiz bir biçimde “Nazlım” diyordu. Kuşlarla böyle eğlenen birine daha önce rastlamamıştım. Onların nazlı nazlı süzülmelerine …

SUSMAK NEDİR BİLİR MİSİN?

BİLMEZSİN elbet nereden bileceksin ki… Soruyu sormuş cevabı da vermişti. Sıradan bir cevap değildi, hükmü içinde barındırıyordu. O beni benden daha iyi tanıyordu. Seviyordu beni. Hem de herkesten daha çok. Bu sebeple itiraz etmeyi aklımdan bile geçirmedim. Susmuştum. Susamıyorsun diye devam etti, susamıyorsun. Oysa sustuğumu sanıyordum. Nazarım dedi, sadece dilin susması susmak mıdır? Yeterli midir? …