Üsküdar’da Sanat Merkezi Konseptli Yeni Nesil Bir Sahaf

Üsküdar öteden beri sanat merkezi olma vasfını üzerinde taşır. Her köşesi sanatın bir başka sesi ve nefesiyle hayatı bezer. Dünya sıkışmışlığından çıkarmak için meraklılarına manevi bir menfez oluşturur. Üsküdar’ın sırları ve sırlıları vardır. Ehline fısıldar. Bu sebeple Üsküdar’da gezerken ruhen diri olmak gerekir veya dirilme çabasına girilmelidir. Bu ise kitap ve sanatla mümkündür ancak.

İncelikli iki insanın kalbinden taşan muhteşem bir sanat mekanını bugün sizlerle buluşturmak tanıştırmak istedik. Çok yönlü sanatçı Ekrem Ceyhan ile sahaflık ve sanat atölyesi üzerinde konuştuk. Yolunuzu düşürmenizi öneririm.

UĞUR CANBOLAT

———————-

Sahaf ne demek?

-Ben de bu sorunun cevabını kendim için araştırırken Merhum Muzaffer Özak Efendi‘nin bir sözüne rastladım. Kendisi Şeyhu’s Sahhafin olarak anılır. Şöyle tarif etmiş; Sahaflık, ölmüş insanların terekelerini ölecek insanlara satma sanatıdır… Tabi bu çok derin bir ifade. Bu ifadeye göre biz henüz sahaflığın sığ kısımlarında sayılırız. Fakat işin içine sanat girince biz de bu ifadeye layık bir sahaf olma gayretindeyiz. Bu tarife uygun olarak elimize geçen tereke kitaplar da oldu. Sahaflık aynı zamanda bizce kitap avcılığıdır. Özetle bir yerlerde bulunmayı keşfedilmeyi bekleyen çok değerli kitapları bir şekilde okuyucu ile buluşturabilmektir.

Sahaflar arasında eski sahaflar yeni nesil sahaflar şeklinde bir ayrım var mı?

-Sahaflar arasında kanaatimce eski sahaflar yeni nesil sahaflar diye bir ayrım yok. Bu mesleği sahaf olarak yapanlar zaten eskiden beri bu sanatı icra ediyorlar ve sahaf olarak anılıyorlar. Yeni nesil sahaf diye tabir edilen ifade ikinci el kitapçılığı kastediyor aslında. Okuyucunun araştırdığı bir konu hakkında kitap önerebilmek, konu ile bağlantılı başka kitapları da yol haritası olarak sunabilmek bu mesleği ve sanatı hakkı ile yapmaktır. Dolayısıyla kitapları okumak kitapları tanımak gerekiyor. Sahaflık eski veya yeni kitapları satmak olarak değerlendirilecek olursa tabi henüz bu işe yeni başlamış kişiler de yeni nesil sahaf olarak anılabilir. Tıpkı bizim gibi…

Sizin sahaflık hikayeniz nasıl başladı?

-Kitap bizim için çok değerli bir hazine. Evimizi ilk kurduğumuz zaman kolilerden çıkardığımız kitaplar iki tane kitaplığı doldurdu. Dolayısıyla bizim hikayemiz evliliğimizin ilk zamanlarına dayanıyor. Eski, nadir ve prestij kitaplara ilgisi olan, bunları kendi kütüphanesi için toplayan kuzenimiz vesilesiyle ilk önce bu serüven başladı. Bu evre henüz keşif, merak ve tabi kendi kütüphanemize nadir ve değerli kitapları toplama heyecanıyla geçti. Devam eden süreçte kitap satışlarının olduğu bir online mezat grubuna katıldık. Bu grupta belirlenen gün ve saatlerde mezattan önce satılacak kitaplar paylaşılıyordu ilgimizi çeken özellikle müzik ve sanatla alakalı kitapları diğer katılımcılardan önce alabilmenin heyecanı ile mezat boyunca grubu takip etmek çok keyif vericiydi. Kitapları satın aldığımız arkadaş (ismi Emre) ile çok samimi bir diyaloğumuz oldu abi/abla/kardeş/arkadaş muhabbeti ile zaman geçti. Nitekim geçen sene yaz ayında onun da teşviki ile belki bir ek gelir niyetiyle kendi grubumuzu kurarak İzgi Sahaf doğmuş oldu.

Sahaflık bir esnaflık mı yoksa sanat mı?

-Bizce iki yönünü de barındırıyor. Bizim gibi işin başında olan yeni nesil sahaf olarak tabir edersek eğer esnaflık yönü daha ön planda diye düşünüyoruz. Ama esnaflık da bir sanat bizce. Elindeki ürünü malzemeyi ihtiyacı olan ya da olmayan kişilere ulaştırabilme kabiliyeti… Sahaflık az evvelde ifade ettiğimiz gibi keşfedilmeyi bekleyen onlarca kitabı veya sayfayı okuyucu ile buluşturabilme avcılığıdır. Bu minvalde değerlendirecek olursak aslında sahaflık bir sanat icrasıdır. Bizim nazarımızda sahaflığın sanatsal yönü daha ağır basıyor. Hala Anadolu’da keşfedilmeyi bekleyen ücra köşelerde belki terkedilmiş evlerde tozlu rafların arasında ne hazineler yatıyor. Bu kitapların kıymetini anlamak doğru ellere ulaştırabilmek esnaflıktan çok sanatçılıktır.

Üsküdar’da İzgi Sahaf nasıl mayalanıp şekillendi, biraz daha açar mısınız?

-Bu sürecin hikayesi gerçekten heyecan verici. Biz kitaplarımızı topladıkça evimizde her yer kitapla dolmaya başladı. Koltuklar, konsol ve koliler. Bir etkinlik haberi geldi, İstanbul Erkek Lisesi kültür sanat kulübünün düzenlediği bir kitap etkinliği. Okul içerisinde koridorlarda birden fazla sahaf için ayrılmış alanlarda ve masalarda öğrencilerin katılımı ile gerçekleşecek olan bir fuar diyelim. Kitapları toparlarken kolilere teker teker yerleştirme sürecinde aklımızda ve dilimizde olan cümleler; bu kitapları fuardan sonra eve sokmadan dükkanımıza yerleştirelim. Evdeki tüm kitaplarımızı kitap fuarına heyecanla götürdük, yerleştirdik. Keyifli bir organizasyon oldu bizim için hem bir ilki yaşıyorduk hem de bir niyete vesile olmuştu. İşte bu süreç içerisinde Üsküdar’da dükkân aramaya başladık. Ve İzgi Sahaf ve Sanat Atölyesi Üsküdar’da Emlak Kredi Çarşısı’nda hayat bulmuş oldu.

Çok şirin bir mekân olmuş. Dışarıdan destek almadan eşinizle tek başına kotardınız sanırım…

-Çok teşekkür ederiz. Evet sürecin en başından açtığımız güne kadar olan tüm aşamalarda eşimin marifetli elleriyle birlikte milim milim işledik atölyemizi. Hiçbir usta eli değmedi… Duvarları, zemini, camları kazıması, boyaması doldurması derken sadece duvarlara geceli gündüzlü 9 gün gibi bir süre gitmiş. Atölyemizin her yerini kendi elimizle yapmak istedik. Yoğunluk, yorgunluk ve yalnızlıkla geçen zorlu bir süreç oldu. Tabii uzak yakın demeyip bizden desteğini esirgemeyen sevdiklerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Nihayetinde öncelikle bizim beğendiğimiz sonrasında ziyaretçilerinin beğendiği şirin ve sıcak, hisli ve canlı bir ortama dönüştü.

Kreatif bir süreç olduğu çok belli… Her duvarı farklı bir içerikle misafirlerini içine çekiyor. Önceden mi tasarladınız yoksa başladıktan sonra zuhurata mı tabi oldunuz?

-İşe koyulmadan önce elbette şöyle yaparız böyle yaparız şu renk olur bu renk olur gibi konuştuğumuz düşündüğümüz oldu. Benzeri olabilecek örnekler inceledik ancak çalışmaya başladıktan sonra süreç hiç o şekilde gelişmedi. O an gönlümüzden ne geçtiyse onu yaptık. Kendi aramızda geceli gündüzlü çalışırken birbirimize bakarak “Bu yaptığımız deli işi he farkında mısın?” dediğimiz de oldu. Derz dolgusu, kalekim çekmesi, alçı çekmesi duvarları desenlemesi eskitmesi, boyaması, marangoz işleri vs. derken uzun soluklu bir sürecin ardından önce biz sonra sizler atölyemize kavuştuk. Her metrekaresi kalbimizin sesiyle işlendiğinden gönüllerinize hitap etmek bizi ziyadesi ile mutlu ediyor. Sonuç olarak her daim zuhurata tabiyiz.

İçerideki renk seçimlerinin ruhsal etkileri önceden hesap edildi mi peki?

-Planlama ve hazırlık sürecinde aklımızdan geçirdiğimiz renkler oldu ancak netlik kazanan hiçbir durum olmadı. Dükkâna her geldiğimizde o anki ruh halimiz nasılsa hissimiz ve gönlümüz bize nasıl yol gösterdiyse o şekilde hareket ettik. Hatta duvarları alçılayıp desenleri aktardıktan sonra ilk boyama denemeleri hiç içimize sinmedi. Beğenmedik ve moralimizi de bozduğunu söyleyebilirim. Soft ve natural renkler ruhumuzu yansıttığından bu tarz renklere yöneldik. Ahşap ağırlıklı seçimler evimizde de hâkim. Dolayısıyla atölyemiz huzurlu bir ev ortamına dönüşmüş oldu. Hesabi değil kalbi hislerle hareket ettiğimiz için ışık ve renkler ruhlara hitap etti. Dostlarımız misafirlerimiz geldiklerinde muhabbet ile âna kendilerini bırakıyorlar kalkmak istemiyorlar. Planlasaydık bu kadarı olmazdı diye düşünüyorum.

“Gönül Çalap’ın Tahtı” yazılı duvar ne demek istiyor?

-Bizim için öncelikle önem sırasını ifade ediyor. Öncelik bizim için ne olmalı? Gönlümüzden gelen sesi mi dinlememiz gerekiyor. Gönül neyi ifade ediyor. Biz bu atölyenin inşası sürecinde sadece gönlümüzü dinledik, gönlümüze göre hareket ettik. Ve dışarıdan bir ses duymadık. Kulaklarımızı tıkamadık, başka sesler duymaya izin verilmedi. Çünkü gönül Hakk’ın dârıdır. Gönül incinirse Hakk incinir. İşte bu sebeple yolumuzun mottosu kabul edebileceğimiz bir cümleyi de duvarımıza nakşetmek istedik. Biz gönlü güzel insanlarla birlikte olmaya, gönlümüze iyi gelenlerle bir olmaya ve gönülleri güzelleştirmeye niyetlendik ki neticede de öyle oldu diyebiliriz. Hayatımızdan Hakkı (gönlümüzdeki) incitenler eksilirken yerlerini güzel kalpli İNSANlar doldurdu çok şükür.

Bir de okuma noktası var değil mi?

-Evet, mekânımız kitap severlerin uğrak yeri olsun istiyoruz. Muhabbet ile demlensinler, kitapların sayfalarında satır aralarında kaybolup, yoğun ve hızlı akan şehrin keşmekeşinden uzaklaşıp sakinlesinler yavaşlayıp huzura ersinler istiyoruz. İnsanların durup kendileri ile kalabilmeleri artık lüks olmaya başladı. Biz de bunu insanlar için kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Atölyemizin önünden geçerken içeriye merakla bakan gözler görüyoruz. Kapıya koşup selamlaşıp içeri davet ediyoruz. Belki bi çay molası veya bir müzik terapisi ile uğurluyoruz. Hatta daha yeni yaşadığımız bir şey oldu. Atölyemizde vakit geçirirken bir hanımefendi geldi internetten atölyemizi görmüş Üsküdar’a gelmişken uğramak istemiş. Atölyemize ayakkabısız girilebildiği için halının üstüne oturdu kitabını açtı çayını içti soluklandı ve gitti. Bunları yaşamak bizim için çok hoş. Bu sebeple mekânımız bir okuma noktasıdır.

Sanat dersleri duyurularına rastlıyorum. Bu kısmıyla bakılırsa sahaflıktan öte bir atölye sanırım…

-Başlangıç noktamız sahaflık idi. Sanatçı olmamız hasebiyle kendi sanatımızı icra edeceğimiz bir ortam haline gelsin de istedik. Bununla birlikte sadece bize değil diğer sanatçı dostlarımıza da hizmet etmesi fikri de sürece ışık tutmuş oldu. Şu an için bakılırsa sahaflık ikinci planda kalmış gibi görünüyor. Daha fazla sanat eğitimlerine yönelmiş durumdayız. Bu vesile ile çok güzel insanlarla tanışıyoruz. Misafir ediyoruz. Etkinlikler düzenliyoruz. Şu an için devam eden dersleri olan eğitimlerimiz var. Zamanla günlük veya saatlik insanların hobi edinebileceği kendini keşfedebileceği çeşitli atölyeler de planlayacağız. Tamamen yine sürecin içinde gerçekleşecek bunlar da.

Edebiyatla sanatın farklı alanlarının buluşması diyebilir miyiz atölyenize şu hâlde?

-Elbette. Her sanat kendi içinde edebi bir dil taşıyor bizce. Edebiyatın da tüm bu sanatların da mottosu ve özü edeb’dir. İnsanı Kâmil olma yolunda insana rehberdir. Bizim de felsefemiz edeb’dir. Sanatımıza sanata ve edeb’e gölge düşüren her şeyden uzağız ki bazı yaşadığımız hadiseler de gölgede kalanları bizden uzak tutuyor zaten. Bu sebeple Edeb’le alakalı olan her ne ise atölyemize misafir veya müdavimdir.

Planlayıp duyurduğunuz hangi dersler veya atölyeler var?

-Tek seferlik atölye derslerine henüz başlamadık planlar dahilinde. Bunlar içinde suluboya, takı tasarım, mini çiçek buketleri, el yapımı kâğıt vs. var. Şu an aktif olarak Bendir, Tezhip, Şan, Kaligrafi derslerimiz var. Kayıt almaya devam ettiğimiz Minyatür, Kalemişi, Bağlama derslerimiz var.

Def ve erbane dersleriniz de var mı?

-Evet, Ali Moghaddam hocamızın önderliğinde Def/Erbane derslerimiz bu hafta başlayacak. Harika bir icra stili var hocamızın. Bizi en çok etkileyen tüm parmaklarını hatta serçe parmağını bile hızlı ve aktif bir şekilde kullanabilmesi. Yüreğiyle icra ediyor, ruhunu yansıtıyor. Ve dinleyen sanki bir deniz kenarında huzurla nefes alıyormuşçasına ritmin ahengine kapılıp gidiyor. Bu ay itibari ile eğitimimiz başlıyor. Merakı ilgisi olan herkesi bekleriz. Ayrıca Ali Hocamızla düzenlediğimiz etkinlikler ve meşkler de olmakta. Detaylar için okuyucularımız sayfamızı takip edebilirler.

Kalem işi çalışmalarla kastettiğiniz nakkaşlık mı?

-Evet, nakkaşlık diğer bir adı ile “Kalemkar”. Daha net anlaşılabilmesi için camilerde gördüğümüz o güzel yazıları süsleyen bezemelere verilen isimdir. Sanatı icra eden üstada da Nakkaş denir. Alanında uzman, sahada aktif, önemli cami ve mekanların restorasyonunda sanatını icra eden bir hocamız var. Bu dersler vesilesi ile öğrencilerini kendi ekibine dahil etmek istiyor. Dolayısıyla öğrencilerimize iş imkânı da sunmuş oluyoruz.

Minyatür dersleriyle katılımcıları bir nevi kökleriyle buluşturuyorsunuz diyebilir miyiz?

-Köklü ve kadim bir sanat olmasından mütevellit aslında hem tarihi hem de ruhsal bir yolculuk olarak nitelendirebiliriz. Bu sanat el işçiliği ve detaycılık isteyen bir sanattır. Dolayısıyla icrası sabır ve azim gerektirir. Bizim atölyemizde ise öğrenci ile hoca arasında bir eser birlikte çalışılacak aynı eseri hem öğrenci hem de hoca ayrı ayrı icra edecek, öğrenci hocayı takip edip izleyecek tekniği ve süreci öğrenecek. Kurs sonunda ise hocanın elinden çıkan iş öğrenciye hediye edilecek. Bu da usta çırak ilişkisinde bu kadim sanatı daha da kalıcı hale getirecek.

Ses ve nefes şeklinde tarif edebileceğimiz şan dersleri kursunda mesele sadece şarkı söylemek mi?

-Sadece şarkı söylemek değil elbette. Aynı zamanda öğrencilerimiz bu ders ile doğru nefes teknikleri uygulamakta, diyafram çalışmaları yapmakta ve sağlık açısından da kendilerine fayda sağlayacak bir eğitim almaktadırlar. Bu eğitim sesi etkin ve güzel kullanma noktasında da fayda sağlar. Eğitimi talep eden öğrencimizin isteği müzikal anlamda kendini eğitmekse hocamız ona göre yönlendirecektir.

Tezhip çalışmaları da var mı?

-Evet, şu an derslerimiz başladı ve aktif olarak devam etmekte. Tezhip altınlama demektir. Adını altınla süslemekten almaktadır. Bu sebeple hem mana da hem de paha da kıymetli bir sanattır. Öğrencilerimiz bu ders ile çeşitli boyama ve fırça kullanma tekniklerini, altın ezme ve uygulamalarını öğreneceklerdir.

Siz temel kaligrafi dersleri veriyorsunuz. Burada maksat yazıyı sanata dönüştürmek mi?

-Yazıyı güzelleştirmek ve yazıyı resmetmek diyebiliriz. Özel alet ve malzemelerle belirli kurallar çerçevesinde göze hitap edecek ve estetik kaygısı güderek, harflerin bir araya gelmesi ile oluşturduğumuz bir yazı sanatı. Ülkemizde daha çok hat sanatı olarak bilinmekte ancak hat sanatı Arap alfabesi ile yazılır bizim eğitimimiz Latin alfabesi iledir. Aslında kaligrafi genel olarak yazı sanatına verilen isimdir bu yüzden tüm alfabeler buna dahildir. Atölyemizde “Kitap okuma noktası” ve “Gönül Çalap’ın tahtı” yazıları da farklı stillerle yazılmış kaligrafi örnekleridir.

Eşiniz Hatice Ceyhan bendir ve repertuvar dersi veriyor. Buraya bir nevi aile atölyesi diyebilir miyiz?

-Atölyedeki her bir noktada onun ince ince nakışları mevcut. Mekânımız ismini kızımız Zeynep İzgi’den almakta. Dolayısıyla aile atölyesi diyebiliriz. Atölyenin mihenk taşı Bendir ve Repertuar dersleri ile eşim diyebiliriz.

Mezat konusunu da konuşmadan geçmeyelim…

-Bizi bu sürece getiren elbette ilk olarak mezatlar diyebiliriz. Sosyal medya üzerinden her hafta belirli günlerde yaptığımız mezatlar ile başladık. Sahaflık ile başlayarak bugünlere kadar geldik. Bir grubumuz var mezata dahil olacak kitapları önceden paylaşıp duyuruyoruz. Mezat saati gelince de tek tek meblağları ile paylaşıyoruz. Önce aldım diyen kitabı alıyor bu şekilde de bir rekabet heyecanı da oluyor. Keyifli dakikalar geçiyor. Müşterilerimize sürpriz hediyeler vermeyi de ihmal etmiyoruz.

Son olarak ne gibi gelecek planlar var, yeni ders planlarınız neler?

-Atölyemiz bir sanat merkezi olma yolunda ilerliyor. Mekâna özgü özel kahve tariflerimiz de var. Bu sebeple küçük çaplı bir kafe olarak da atölyemizi geliştirmeye çalışıyoruz. Daha fazla sanat dersleri açmak ve atölyelere yer vermek istiyoruz. Hat sanatı, Ud, Piyano, Gitar, Kalimba, Cilt vb. birçok sanatın derslerini açmak istiyoruz. Ve tabi birçok sanatın aynı anda eğitiminin verildiği ayrı ayrı sınıflarının olduğu, kafe hizmeti verilen ayrı bir bölümün olduğu ve sahne performanslarının olabileceği kapsamlı bir merkez olmak da hayallerimiz arasında…

10.09.2025

https://www.istiklal.com.tr/genel/uskudarda-sanat-merkezi-konseptli-yeni-nesil-bir-sahaf-899663h

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir