PARILDIYORDU. Işıl ışıldı. İçi mi dışından parlak, dışı mı içinden tereddüde düşerdiniz. Göz kamaştırıcıydı. Çocuklar gibi şendi içi. Saçını rüzgârlara bırakmış gibiydi. Göz bebeklerinde güneşi saklıyordu sanki. Sadece sevdiğini ısıtmak için. Ben ışıl ışıl olmalıyım ki, sevdiğim de ışısın. Sadece bu mu? Hayır. Gözünü de benden alamasın. Gönlünü benden alamadığı, hep benle dolu olduğu gibi …
BİR vezinsiz çığlığım ben sevdiğim. Ölçüye gelmeyen bir çığlık bu… Tartıya girmeyen… Çoğu defa hesap edilemeyen… Ne vakit, nasıl bir perdeden içimin içinden sana ünleyeceğimi inan bilmiyorum. Sessizliğin derinlerinde seyrederken avazım an oluyor ki, asumanı kaplıyor. Seslendikçe açılıyor sesim. Çığlıklar çığlıklara ulanıyor. Sonra mı? Sonra uçsuz bucaksız bir uçurumdan düşer gibi düşüyor derinlere çığlığım. Yine …