UĞUR CANBOLAT BELİ bükülmüştü. Hayatın onun sırtına sanki başkalarından daha fazla yükler bırakmıştı. O da kendisine verilen bu yükleri hiç bırakmayı denemedi. Kendisine ait olmayıp ona transfer edilenlere bile ses çıkarmadığından taşıdığı ağırlık arttıkça artmıştı. Aslında bir istiap hakkı vardı insanın da. Yüklendiği sorumlulukları paylaştırdığında, analiz edip doğru bir sıralamayı yapmayı başararak ilerlediğinde altında ezilmiyordu. …
UĞUR CANBOLAT TANIRDI beni. Gözlerimin değişen bakışlarını anında yakalardı. Teşhisleri doğruydu. Yaşadığım duyguyu ne kadar saklamaya çalışsam, gözlerimi kaçırmaya yeltensem de sonuç değişmezdi. Ne yapar eder gerçeği öğrenmeyi başarırdı. Sadece bununla mı sınırlıydı, hayır. Tüm duygu durum haritam sanki avuçlarının içinde kayıtlıymış gibiydi. Tüm zikzaklarım, gelgitlerim, iniş ve çıkışlarım… Hepsine vakıftı. Bu kadarı da olur …