GERİLİM olduğunu daha kapıdan girerken hissetmiştim. Ama bu bildiğimiz türden değildi. Fikri bir hassasiyetin gereğiydi. Kelimelerin hakkını veremeyen hayatın da hakkını veremez, icap edenleri yapamaz düşüncesi hâkimdi. Düşününce hak verdim, doğruydu. Sözcüklerin hakkını vermeyen kalbin süveydasındaki sırra eremezmiş. İki şekilde söz söylememizi ve dinlememizi istiyordu: İlk gün ve son gün psikolojisi. İşte bu sebeple “Kelimeleri …
YAKIŞANI budur, başka türlüsüne tenezzül etmemelisin… Neyse o. Eğri büğrü söylemek kalbi bulanık olanların işidir. Sen gerçek adıyla söyle her şeyi… Seviyorsan söyle. Beğeniyorsan çekinme, deyiver. Uzatıp elini yakalamanın başka yolu yok. Her şeyi doğru bir biçimde tanımlamalı, manasını kalbine indirmeli ve en sahih haliyle dile getirmelisin. Mertlik bu değil mi? Yiğitlik başka türlü olur …