HER ŞEYİNİ BİLDİM AMA…

UĞUR CANBOLAT TANIRDI beni. Gözlerimin değişen bakışlarını anında yakalardı. Teşhisleri doğruydu. Yaşadığım duyguyu ne kadar saklamaya çalışsam, gözlerimi kaçırmaya yeltensem de sonuç değişmezdi. Ne yapar eder gerçeği öğrenmeyi başarırdı. Sadece bununla mı sınırlıydı, hayır. Tüm duygu durum haritam sanki avuçlarının içinde kayıtlıymış gibiydi. Tüm zikzaklarım, gelgitlerim, iniş ve çıkışlarım… Hepsine vakıftı. Bu kadarı da olur …

SÖZLER AĞIR OLUNCA…

UĞUR CANBOLAT KONUŞMADAN kesilmişti. Tek bir hecesini dahi duymuş değildim. Buna rağmen çok derin bakardı, bir o kadar da anlamlı. Bakışları gözlerinin içine âdeta girer, tüm hücrelerini ziyaret eder ardındansa kalbinde karar kılardı. Anlardın. Anlaşılırdı. Hatta bu bakışlara cevap verebilmek için dakikalarca kimi zaman ise saatlerce konuşma, cevap verme arzun depreşirdi. Ama buna hiç gerek …