BİR ZAMANLAR DEĞİL ŞİMDİ…

SEVİYORDU övünmeyi. Cümlelerin ardını, sonunu bulmak mümkün değildi. Laf nereden başlarsa başlasın biteceği yeri az çok kestirebiliyorduk. Bir zamanlar ben çok zengindim. Bağlarımız üzümden geçilmez, bahçelerimizde meyvelerden basılacak yer yoktu. Zengindik ki, ne zengin. Namımız almış yürümüştü. Sürülerimizin sayısını biz değil çobanlarımız bile bilmiyordu. Evlerimiz misafirhane gibiydi. Gelmeyen gelmek ister, gelen bırakılmazdı. İkramımız bol, hürmetimiz …

BİR AVUÇ KAR GİBİ

NİCEDİR yürüyordu. Yol uzundu yolcuysa yorgun. Ama dinlenecek zaman değildi. Götürmesi gerekiyordu mesajı. Cebinde değil kalbindeydi taşıdığı. Sırdı. Ne vakittir kendinden de sırlamıştı. Aşikâr olmasını istemiyordu. Bastırdıkça bastırdı. Böyle ne kadar devam edebilirdi ki… Çölde yürüyordu sanki. Güneş yaktıkça yakıyordu. Gece olduğunda bulduğu bir duldaya sığınıyor ay ile söyleşmeye başlıyordu. Sorma söyleyesi değil, söylenesi değil. …