KÖPÜK

DENİZİN kıyısına oturmuş konuşuyordu. Kimlerle mi? Köpüklerle… Hem de ne konuşma. Çok koyu bir sohbetin içindeydi. Her kabarcığı tek tek tanıyor gibiydi. Sanki onlara isimler vermişti. Köpükler diye hepsini tek kelimede zikretmek olmaz diyordu. Onların da bir kimlikleri, bir şahsiyetleri olmalı. İsimleri olmalı. Bu isimlerle çağrılmalılar. Eğer sadece baş gözüyle bakmıyorsan köpüktür, köpürür gider diye …

DALLARIM

DOĞRULTMUŞTUN dallarımı, hatırlar mısın? Nasıl da yağmıştı kar o sene. Ve ne kadar uzun sürmüştü kış… Geceleri fırtına olurdu. Herkes evine çekilir sobanın başında ısınırlardı. Bense bir ağaçtım. Dışarıdaydım. Deli esen rüzgâra karşı direnirdim. Ama onun getirdiği ve dallarıma bıraktığı ağırlığı taşıyamazdım. Nasıl da bükülürdü belim, ah. Koptu, kopacak. Ne çok zahmet çekerdim. Kimseler bilmezdi …