İlk Sazım Arif Sağ Hocanın Bağlamasıydı

On yıldır kendisini tanıyorum. Muhabbetimiz güçlü, dostluğumuz kavi. Neredeyse her hafta bir aradayız bunca yıldır. Onun mızrabıyla haftayı kapatıyoruz. Türkülere dostlarımızı da yanımıza alarak ses veriyoruz. Elindeki mızrabı tellerle buluşturması şiir gibi. Sazıyla aşkla bütünleşiyor. Hayatı yine aşkla yaşadığı kıymetli eşi Fatma Hanım da her zaman yanı başında bitmeyen tebessümüyle bir motivasyon santrali gibi duruyor. Birlikte bakıp, birlikte görüyorlar. Bağlamaları da bunun şahidi dostları da.

Bugün siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için hayata bağlamasıyla ses verip nefes sunan sanatçı Şevket Ejder ile musiki yaşamını konuştuk.

UĞUR CANBOLAT

——

Müzisyenlik aileden mi geliyor, doğduğunuz evde musiki var mıydı?

– Öncelikle bu röportajı benim ile yaptığınız için siz sevgili ve saygıdeğer üstadıma teşekkür ederim. Ailemin müzik ile olan bağlantısı derin. Temeli de büyük babam Şevket Ejder tarafından atıldı. Müzikle yakından ilgiliydi. Ayrıca rahmetli dedem tambur çalarmış, ruhu şad olsun. Rahmetli babam bağlama çalardı. Ney üflerdi. Bu sebeple musiki nağmelerinin her köşesinde dolaştığı bir evde dünyaya geldim. Annemin karnındayken musiki dinledim. Müziğe aşina oldum.  Ki bu çok önemlidir. Tüm bunlar sebebiyle müziğe ilk adımları çok küçük yaşta attım.

Babanızın musikiye ilgisi nasıl başlamıştı?

– Rahmetli babam mekânı cennet olsun Allah razı olsun iyi bir insandı. Hayata duyarlıydı. Ailesine düşkündü. Çalışıp üretmeyi, kimseye muhtaç olmamayı önemserdi. Bütün yeteneklerimi ondan aldım. Yani eskilerin deyişi ile altın bileziklerimin hepsini bana itina ile o taktı. Hem teknik bilgisini bana taşıdı hem de tüm vasıtaları kullanabilme bilgisini aktardı. Aynı zamanda müzik yapma ve enstrüman çalabilme bilgi ve yeteneğini devretti.

Aklınızda kaldığı kadar ünlülere çalmış mıydı?

-Evet, çalmıştı. Babam sanatçı Yüksel Özkasap’a Almanya’daki konserlerinde bağlama çalmış.  

Kardeşinizin de musikiyle ilgilendiğini biliyorum, ortak icralarınız hatırlıyorum…

-Evet, kardeşim Sefer’de müzisyen. Birçok enstrümanı icra eder. Biz beraber müzik yaparken aynı anda nefes alır gibi aynı anda göz kırpar gibi aynı anda kalp atışı gibi tele vuruyoruz. Yani duygularımız bir. 

Anadolu’da yetişen pek çok sanatçı hatıralarında ilk enstrümanlarını kendilerinin mevcut imkanlarla derme çatma şekilde yaptıklarını anlatıyorlar. Sizin de böyle bir hikayeniz var mı?

– Evet, olmaz mı hiç. Benim de var. Çok komik gelebilir belki size ama yine de anlatayım. Henüz daha bağlamayı elime bile almadığım yaşlardaydım. Paket lastiğini tahtaya gerip onunla müzik yapardım. Benim ilk enstrümanım oydu.

Çocukluk yaşlarda kişinin sizdekine benzer böyle çabalara girişmesi onun o sanata yatkınlığı olarak algılayabilir miyiz?

– Açık olarak söylemek gerekirse biraz da genlerde o ruhun olması gerekiyor. Çocuklar enstrümanı o yaşlarda oyuncak olarak da görebiliyor ama istisna olanlar enstrümandan çıkan seslerin doğadaki seslerle aynı sesler olduğunu keşfedebilirse zaten müzik aşkı ve sevgisi olan bir insan olarak yetişir. Yani önce yetenek sonra merak ve ardından gayret olmalı. Emek verilmeden istenen seviyeye ulaşmak beklenilmemeli. Sanat emek ve gayretle birlikte gelişiyor. Verilen o yeteneği açığa çıkarıp geliştirmek kişinin kendisine düşüyor yani.

İlk enstrümanınızı kim aldı size paket lastiklerinin sonrasında?

-Kendime ait ilk enstrüman hatta sahne yaptığım bağlama bana hediye idi. Daha sonrasındaki tüm enstrümanlarım da aynı şekilde hediye edildi. Açıkçası ben hiçbir sazımı ücret ile almadım. 

İlk sazınız hediye edildiğinde, geldiğinde ne hissetmiştiniz?

-İlk sazım kısa sap bağlama idi. Bu bağlama üstat Arif Sağ Hocanın öğrencisine hediyesiydi. O hediye öğrencisi tarafından bana hediye edildi. Büyük mutluluk ve onur tabi. Şunu da söylemeliyim; aşağı yukarı aynı yaştayız ilk sazım ile.

Aile veya akrabalar çoğu defa “Çalgıcı mı olacaksın?” diye itiraz ederler genellikle. Sizin yakın aile bireylerinden böyle bir yaklaşım olmuş muydu?

– Hayır, kesinlikle o konuda hiçbir sıkıntı yaşamadım, aksine müziğe ve enstrümanlara olan sevgime ve yeteneğime daima saygı gösterildi. Bu büyük şans ve motivasyon sebebi tabi.

İlk çalışıp çıkardığınız eser neydi ve kime aitti, hatırlayabiliyor musunuz?

-Bunu hatırlamam gerçekten çok zor çünkü çok küçüktüm. Ama rahmetli babam hemen hemen her akşam bağlama çalardı. Ben evde çalınan o türküler ile yoğruldum. Mayam orada karıldı.

Çalışıp tamam bu eser oldu demeniz, pişirmeniz ne kadar süre alıyordu?

– Her eserin kendine göre ayrı bir süresi olabilir bestesine bağlı olarak. Kendimden bir örnek vermem gerekirse sorunuza uygun olarak en uzun süren yani oldu dediğim eserlerden biri bir ay kadar sürmüştü. Ancak kendimi ikna etmiştim.

Kime ait idi bu bir ay süren eser?

 – Üzerinde bir ay çalışıp çıkardığım eser Orhan Gencebay’ın eserlerinden biri idi.

ESKADER Kültür Sanat Derneği’nin “Edebiyat Ödül Töreninde” sahne aldınız ve çok beğenildiniz. Burada sazınızla bütünleşme hâliniz çok dikkat çekmişti. Enstrümanınızla ilişkinizi tarif etmenizi istesem neler söylersiniz?

-Güzel bir sahne olmuştu. Her yöreden bir örnek eser sunmuştuk davetlilere. Her şeyden önce hatta her şeyden en önemlisi ses düzeninin en güzel şekilde olmasıdır. Bu konuda desteğini harika bir şekilde sunan salonun tonmaisteri Ali beye çok teşekkür ederim. Hatta kendisine ulaşıp bizzat teşekkür ettim. Sazım ile bütünleşmeye gelirsem, siz nasıl kolunuz ile bir bütünseniz ben sazım ile bir bütünüm. Yani vücudumun bir parçası gibidir. Bütün duygularımı ve hislerimi yani aklımdan ve kalbimden geçeni onunla aktarabiliyorum. Aslında önce yaşıyorum sonra yansıtıyorum, bir nevi ayna gibi.

Başka işlerde çalıştınız ama aynı zamanda sahne sanatını da yaptınız. Nerelerde sahne yaptınız?

– Birçok yerde sahne aldım. Bunlardan en uzun sürelisi Beykoz’un Kavacık mahallesinde Otağ tepe Cafe’de , hidiv kasrında vs.

Beykoz Musiki Topluluğu ile de bir yakınlığınız oldu sanırım, değil mi?

-Evet, birçok kez konserlere katıldım. Hem enstrüman icra eden müzisyen olarak hem de solist olarak. Aynı zamanda da koro çalışmalarına bağlama ile destekte bulundum.

Siz bağlamayla Türk Sanat Musikisi de icra edebiliyorsunuz, bu size göre kolay mı, zor mu?

-Aslında zor veya kolay diyemem. Biraz azim, istek ve de yetenek diyelim. Yetenek derken de kastettiğim şey ritim ve müzik kulağıdır ve bu mutlaka şarttır.

Telli sazlar ailesinden başka hangi enstrümanları icra ediyorsunuz?

 -Telli sazlar olarak birçok enstrümanı icra ediyorum, örnek vermek gerekir ise ud, cümbüş, tambur, klasik ve akustik gitar ve bağlama. Yaylı sazlar olarak da kemanı derdimi anlatacak kadar.

Nefesli çalgılardan ney icrası da yapıyorsunuz, değil mi?

– Evet, ney üflüyorum. Burada izinde yürüdüğüm hayatı ve sanatı kendisinden meşk ettiğim rahmetli babam İlhan Ejder’i yine anmalıyım. Aslında herkes İlhan Usta olarak tanır babamı. Çünkü babam Türkiye’de tanınmış bir makine ustası idi. Hayat bir silsile şeklinde miras olarak sürüyor.  Mekânı cennet bahçesi olsun inşallah, ney üflemesini ve bağlama çalmasını babamdan öğrendim.

Bir ayrım yapmak doğru mu bilmiyorum ama kendinize en yakın gördüğünüz müzik aleti hangisi?

 -Bağlamam…

On yıldır Üsküdar’da “Muhabbet Bağı – Türkülü Muhabbetler” meşklerinin daimî sanatçılarındansınız. Bireysel sahne almaktan farklı burası, meşk usulü. Katılımcılarla nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

-Öncelikle sizler ile bu vesileyle tanışmama vesile olan Nazlı Kement hocama çok teşekkür ederim. Ve sizlere tabi, bana bu imkânı verdiğiniz için. Sorunuza cevap vermek gerekirse uyum ve bağ kurmak aslında sahneden gelen bir tecrübe olsa gerek. Ya da her insanın kendine has bir tavrı ve frekansı var diye düşünüyorum. Ben de bir dekoder gibi şifre çözmeyi biliyorum sanırım; ya da canlılar ile diyaloğu seviyorum. Bununla müzik pekişince bir başka güzel oluyor sanırım.

Katılan başka sazlar da oluyor, çalma sırasında uyum sorunları olduğunda nasıl aşıyorsunuz?

-Gelelim işin hassas noktasına. Bu konuda hiç ama hiç tavizim yok olamaz da. Çünkü müzik sadece 7 ana sesten ibaret değildir. Bu sesler arasında birçok ara sesler ( komalı sesler ) var. Tabi bununla da bitmiyor. Bunları doğru yerde ve zamanda kullanmak gerekiyor. Biz ustaların karşısında saygıdan dolayı enstrümanımızı elimize bile almazdık. Sadece seyrederdik. Hangi perdeye basıyor, hangi tavırda icra ediyor diye. Çünkü müzik kalp atışı kadar hassas bir ritimde akması gerekir. Yani açıkçası durum şu; acemi bir müzisyenin bir ustayı ve müziğin akışını bozma lüksü yok. Olmamalı. Gerektiği yerde tabi ki hata ve yanlışını anlayabildiği şekilde kırıp dökmeden izah ederek uyarmak durumunda kalıyorum.

Karadeniz’e ait türkülerin icrasında bir başka oluyor gibisiniz sanki, bu doğru mu?

-Genlerimde Karadenizlilik olduğundan sanırım. Aslında müzik evrenseldir ama Karadeniz türkülerini icra ederken istem dışı farklı bir boyuta yolculuk yapıyorum sanırım.

Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses gibi sanatçılar da sazınıza konuk oluyor. Bunların hangi eserlerini icra etmeyi seviyorsunuz?

-Tabi ki bu sanatçıların birbirinden değerli eserleri var. Öncelikle bu dünyadan göçen tüm sanatçılara Allah’tan rahmet diliyorum. Eserlerini icra ederken itina ile geçmem gerekiyor tabi. Sanatçıya saygı adına bu şart. Sorunuza gelmek gerekirse tüm eserlerini demek isterim çünkü benim için hepsi değerli.

Bağlama dersleri veriyorsunuz aynı zamanda. Nota ile öğretenlerden farklı size mahsus bir yönteminiz var, değil mi?

 -Evet, bağlama dersleri veriyorum, nota eğitimi farklı bir konu aslında. Her enstrümanın çalış tekniği farklı farklı olsa da kaide aynı. Nota da müziğin alfabesidir. Ben sadece konuşmayı öğretiyorum. Yani bağlamayı çalabilmeyi ve duygusunu nasıl yansıtabileceğini öğretiyorum. Nasıl alfabe bilmeden konuşabiliyorsak nota kullanmadan da müzik aleti çalabiliriz.

Benim tecrübe ettiğim şöyle bir şey var. Türküyü bilmeseniz bile biz sesle icraya başlamamızın birkaç saniye sonrasında hemen makamı ve tonu buluyorsunuz. Bu Nasıl oluyor?

-Müzik kulağı ve tecrübe ile diyelim. Açarsak konuyu çok dinlemek, çok çalışmak ve her fırsatta enstrüman ile pratik yapmak gerekiyor. Her şey de olduğu gibi emek vermek gerekiyor.

Son olarak yerinizden hiç kalkmadan ve yorulmadan çalabiliyor olmanızın izahı nedir?

-Bu sorunuza çok kısa ve net bir cevap vermek gerekir ise sadece MÜZİK AŞKI…

27.06.2025

https://www.istiklal.com.tr/ilk-sazim-arif-sag-hocanin-baglamasiydi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir