Savaşların ve darpların gölgesinde merhametten ve empatiden nasip almamış vahşi kapitalizmin boyunduruğu altında bir Ramazan yaşıyoruz yine. Kelimeler, kavramlar, tanımlamalar havada uçuşuyor. Medeniyetten, gelişmişlikten bahsediliyor. Kibir kulelerinden inilmeye tenezzül edilmiyor, nutuklar üst perdeden atılıyor.
Bu ortamlara rağmen Ramazan yine geliyor. Yine kalplerimize misafir oluyor.
Bu ortamda merhamet ve empatiyi bizlere bir kere daha hatırlatıyor.
Konuyu daha iyi anlayabilmek bakımından siz değerli İstiklal Gazetesi okuyucuları için bu konuda eğitim ve seminerler veren “Esma’nın İnsan Üzerindeki Etkileri, MERHAMET” kitabının yazarı Hatice Fahrunnisa Kaykı Hoca ile konuştuk.
UĞUR CANBOLAT
———————-
Merhamet nedir?
-Merhamet, kelime anlamıyla birine şefkat gösterme olarak tanımlanabilir ancak bu tanım, merhametin derinliğini tam olarak yansıtmıyor. Merhamet, kişinin kendi varlığını aşarak karşısındakinin duygularını ve yaşadıklarını anlamaya çalışmasını ifade eder. Bu doğrultuda, merhametli bir insan, başkalarının acılarını dindirmek veya onları rahatlatmak için içgüdüsel bir dürtü hisseder. Merhamet, sadece duygusal bir tepki değil aynı zamanda kişinin eyleme geçme motivasyonunu da beraberinde getirmelidir. İnsanlar arasındaki empati ve iş birliğini teşvik ederken, sadece kişisel değil toplumsal dengenin sağlanmasına da katkı sunmalı.
Merhametin insanın kendilik bilinci inşasındaki yeri nedir?
-Merhamet evrensel bir değer. Tüm kültürlerde arınmaya giden yolların en kritik noktası olarak geçer. İslam kültüründe ise “rahmet” kavramı ile sıkı ilişkisi bulunur ve Kuran’da sıkça vurgulanan bir değerdir. Dolayısıyla kendilik bilincini oluşturmadaki boyutları ve etkileri tartışılmaz.
Kendilik bilinci ve merhamet birbirinden farklı gibi görünse de aslında derin bir bağlantıya sahiptir.
Biraz somutlaştırmak mümkün mü, daha iyi anlayabilmek için?
-Elbette. Kendilik bilinci, bizim kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızın farkında olup, içsel bir anlayış geliştirmemizi sağlarken, merhamet, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlayarak, onlara empati ve şefkat göstermeyi ifade eder. İkisi arasındaki ilişki, bir kişinin kendilik bilincinde ne kadar derinleşirse, başkalarına merhamet gösterme kapasitesinin de o kadar arttığı gerçeğinde yatar diyebilirim. Kendi iç dünyasının farkında olan kişiler, başkalarının duygularına daha duyarlı olabilirler ve bu duyarlılık, toplumsal bağları güçlendirmekte kritik bir rol oynar kanaatindeyim.
Bu etkiler nelerin olduğu konusunda düşünceniz nedir tam olarak?
-Şöyle izah edeyim. Her şeyden önce merhametin psikolojik bir boyutu var. Merhametin bireyde içsel bir denge ve ruhsal sağlığa katkı sağladığı, bunun da yaşam doyumunu arttırdığı söyleyebiliriz. Mesela Duygusal Zekâ Teorisi’ne göre, merhametli bireyler, daha derin ve anlamlı bağlar kurarak sosyal çevrelerinde pozitif bir etki oluşturur. Bu nedenle, merhamet psikolojik süreçlerde bireyin öz farkındalığını artırır ve hem içsel çatışmaların çözümünde hem de başkalarıyla kurduğu ilişkilerde yapıcı bir rol oynayarak kendilik bilinci yolunda ilerlememizi sağlar.
Empatinin bu anlattığınız süreçte yeri nedir?
-Empati, birinin başka bir başka bir bireyin veya canlının duygusal durumunu hissetme ve bu durumun içine girme kabiliyeti denebilir. Merhamet ise bu hissetme durumundan sonra gelen ve harekete geçiren bir duygusal tepki olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, merhamet empatiyi tamamlar ve zenginleştirir. Bir başkasının acısını anlamak ve bu acıyı dindirmeye yönelik çaba sarf etmek çok önemli değil mi? Empati geliştikçe merhamet duygusu da derinleşmeli. Sosyal ilişkilerimizde daha anlamlı bağlantılar kurmamız gereken bu ayda toplumsal bağlar ve etik kararlar üzerinde doğrudan etkisi olan merhametimizin ne kadar farkındayız sorusunu kendimize sormalıyız bence.
Peki, merhametin kaynağı nedir diye sorsam nasıl cevaplarsınız?
-Kaynağı elbette Kur’an-ı Kerim’dir. Ayrıca Hz. Muhammed’in (sav) örnek yaşamında ete kemiğe bürünerek müminler için somut ve pratiğe dönük bir model sunar. Allah bu ayda daha çok hem dem olmamız gereken Kur’an’da kendisini Rahmân ve Rahîm olarak bize tanıtır. Bu isimlerin her ikisi de “Merhamet etmek, bağışlamak, affetmek, nimet vermek” manalarına gelen “rahmet” kökünden türemiştir. Rahmet, rahmet edilene bağış, lütuf ve af gerektiren kalp yumuşaklığı ve merhamet duygusudur.
“Rahmân” ismi Allah’ın zatına ait bir isimdir. Zatına ait bir rahmetten söz edilir. “Rahîm” ismi fiilindeki rahmeti anlatır. Bu sebeple rahmet, Allah için kullanıldığı zaman, ihsan ve lütuf anlamında kullanılır. O, mutlak rahmetin sahibi ve kaynağıdır. Süreklidir ve değişmez. Çünkü “Allah rahmeti kendisine farz kılmıştır.” (En’am, 54)
Merhamet anlamı ve yapısı itibarıyla Allah’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin insandaki yansımasıdır. İnsana ve diğer varlıklara karşı derin bir şefkat, anlamlı bir empati duygusu Rahmân isminin, merhamet duygusunun gereği davranışı sergilemek de Rahîm isminin insandaki tezahürüdür.
Merhamet hangi Esmalarla irtibatlıdır?
-Allah rahmetinin her şeyi kuşattığını Kur’an’da bize en güzel şekilde ve apaçık anlatır. Dolayısıyla her bir isim O’nun rahmetinin merhametinin bir yönünü ortaya koyar. Bütün varlık, Allah’ın rahmetinin bir sonucudur. Varlığı yaratması, ona düzen vermesi, insanlara rehberlik etmesi, adaleti sağlaması, hatta gazabı bile rahmet içindir. Allah’ın doğrudan merhameti anlatan esmaları vardır az önce bahsetmiştik. Sonsuz merhamet sahibi Rahmân tüm varlıklara ayırt etmeksizin rahmet ettiğini gösterir. Yaratan ve yaşatan merhamet buradan gelir. Yine Yâ Rahîm, bağışlayıcı ve şefkatli olandır. Af ile ilgili olan esmalarından Yâ Gafûr bağışlayan, affeden anlamına gelir. Allah’ın merhametinin insanların hatalarını örtme boyutunu, hatasını anlaması için mühlet verir. İnsan günah işleyebilir ama merhamet her zaman onun üzerindedir. Allah’ın kullarına karşı olan merhametli sevgisini ifade eden El Vedûd ismi vardır. Et Tevvâb ile tövbeleri kabul eder. Allah’ın merhameti bize dönüş fırsatı verir. Allah Es Sabûr’dur. Sonsuz sabır sahibidir ve bize karşı hemen ceza vermez rahmeti gereği mühlet tanır gibi.
Allah’ın merhametinin düzeni ve hikmeti sağlaması ile ilgili esmaları vardır. Allah’ın merhameti, yalnızca şefkat göstermek değil, aynı zamanda hikmetle varlıkları yönlendirmek ve düzeni sağlamak şeklinde de tezahür eder. Mesela sonsuz hikmet sahibi olan El Hakîm ismi Allah’ın her işinde derin bir hikmetin var olduğunu ve bu hikmetin de merhametinin bir gereği olduğunu bize anlatır. İnsanın her istediğini vermemesi bile merhametin bir yanıdır.
Devam edelim lütfen…
Tabi. Bakara suresinde geçen bir ayetinde “Belki de hoşunuza gitmeyen şeyler sizin için hayırlıdır.” der mesela. Yine El Adl ismi ile mutlak adalet sahibi olduğunu biliriz. Gerçek merhamet, adaletsiz bir şekilde herkese istediğini vermek değil, herkese bu dünyada kendine en uygun olanı vermektir. O’nun adalet sistemini kavramamız mümkün değil. Ama biliriz ki Allah’ın adaleti, merhametinin bir tezahürüdür. O mutlak hükümdardır. Yani El Melik’tir. Allah’ın varlık üzerindeki mutlak yönetimi, merhameti olmadan düşünülemez. Merhametsiz bir düzen, zulüm olurdu.
Merhametin koruyup kollamak gibi bir yanı da var anlaşılan…
-Evet. Bu düzen içinde Allah’ın koruyucu ve rehber olarak merhameti söz konusu. Allah’ın rahmeti, kullarını yalnızca bağışlamakla değil, onları koruyup doğru yola iletmekle de ilgili.
El Hâdî ismi ile insanlara doğru yolu göstererek onları karanlıktan aydınlığa çıkarır. El Hafîz ismi ile korur. Merhametiyle insanları bela ve musibetlerden muhafaza eder. Er Rezzâk ismi ile varlık âlemine rızık vermesi, rahmetinin bir tezahürüdür. Sadece insanları değil, en küçük canlıları bile rızıklandırır.
Allah’ın gazabı bile aslında sonsuz merhametinin bir parçasıdır. Çünkü El-Cebbâr ismi ile eksikliklerini tamamlamalarını ve potansiyellerinin açığa çıkmasını diler. Kırılan kalpleri onaran, zayıfları koruyan bir merhamet içerir bu esmada. Haksızlıkları karşılıksız bırakmayan El Muntakim’dir. Allah, merhameti gereği zalimleri cezalandırarak mazlumları korur. Ölümün bile aslında Allah’ın rahmet planının bir parçası olduğunu keşfettiğimiz zaman, Allah’ın tüm isimleri, O’nun rahmetinin bir yansıması olduğunu görürüz. Merhametin, sadece duygusal bir şefkat değil, varoluşun tüm boyutlarında tecelli eden bir ilahi gerçek olduğunu idrak ederiz.
Kişinin kendine merhameti nasıl olmalıdır?
-İnsanın kendine yapabileceği en büyük merhamet dengede olmaktır. Allah’ın esmalarının insanda da yansımaları vardır. Hatta hakkı vardır. Biz tüm o esmaları yanlış anladığımızda aşırılıkta ve zayıflıkta davrandığımızda, karşılaştığımız olaylara içsel olarak ya da davranışsal olarak tepkiler veriyoruz. Kendimize, nefsimize zulmetmiş oluyoruz. Bunlar yanlış algılarımızdan kaynaklanıyor. Sizin de bahsettiğiniz ön anlamalar bizi hata yapmaya yönlendiriyor. İşte biz de yaşamımızın hangi alanın da dengede olmadığımızı bu esmalar sayesinde keşfediyoruz. Kendini tanıma süreci burada başlıyor. Sonrasında dengeye geldiğimizde hayatımızdaki pek çok negatif unsur yine Allah’ın merhameti ile ortadan kalkıyor ya da biz itibarsızlaşıyoruz. Denge bizi mağrifete ve iman bilgisine taşıyor böylelikle. Velhasıl dengede olmak kişinin kendine gösterebileceği en büyük merhamettir.
Kişinin yakın ilişkide olduğu kişilerle merhamet iletişimi nasıl olmalıdır?
-Merhamet, sevginin en saf hâlidir, der çok sevdiğim bir düşünür. Merhamet iletişiminin bu yüzden yakın ilişkilerde duygusal bağları güçlendirdiğini, anlayış ve destek temelinde kurulmuş güçlü bir iletişim biçimi olduğunu düşünüyorum. Böylelikle hem kendi duygularımızı hem de karşımızdakinin hislerini yargılamadan ve samimiyetle paylaşmamıza olanak tanır.
Dinlemek burada nasıl bir yere tekabül ediyor?
-Önemli bir yere… Merhamet iletişiminde empatiyle yaklaşmak kadar aktif dinleme de çok önemli. Konuşurken sözünü kesmeden, beden dilimizle, göz teması kurarak ve sözel geri bildirimle yakınımızın kendisini ifade etmesine olanak tanımalı. Suçlayıcı ifadeler yerine duygulara odaklanan, “Ben dili” kullanmak merhametin en güzel dışa vurumu olabilir. Örneğin, “Davranışın beni üzdü” yerine “Bu durum benim için zorlayıcı oldu, bunu seninle konuşmak istiyorum” demek, daha yapıcı bir yaklaşım sunar. Bununla birlikte kendi duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı da dürüstçe ifade etmemiz gerekir. Böylece karşınızdaki kişi de duygularını daha rahat paylaşır. Tüm bunların yan ısıra sorunları tespit ederken, bunu ifade ederken suçlayıcı olmadan geri bildirimde bulunmak ve birlikte çözüm yolları aramak da çok önemli. Fakat en önemlisi hem kendimizin hem de yakınımızın sınırlarına saygı göstermek gerekliliği. Çünkü bana göre merhamet iletişiminde her iki tarafında duygusal sağlığı korunmalı ve ilişkinin dengesini korumalıdır. Böylece hem kendimize karşı hem de başkasına karşı şahsiyetli davranmış oluruz.
Merhametin diğer varlıklarla olan ilişkimize yansıması da önemli değil mi?
-Kesinlikle. Allah her canlıya, yarattığı her şeye karşı bu kadar rahmetli iken bizden de aynını bekler. Sürdürülebilir bir yaşam için doğaya karşı saygılı olur kendini bilen bir insan. Hayvanlara karşı merhametli olur ve bunun sınırını bilir. Toplumsal olaylara ve sorunlara duyarlı olmak, yardım kuruluşlarına destek vermek ya da gönüllü faaliyetlerde bulunmak gibi davranışlar merhametin sosyal yaşama yansımasıdır. Sağlıklı ve uyumlu ilişkiler istiyorsak bir adım atmalıyız bu konuda. Fakat bence asıl önemli olan tüm bunların bizde oluşturduğu ruhsal derinlik iç dünyamızdaki huzur ve tatmin duygusunun yaşam kalitemizi yükseltmesi konusu. Yine çok sevdiğim bir sözü anımsatmak isterim. Her şey birbirine görünmez ipliklerle bağlıdır der bir düşünür. İç huzuru olmayan bir kişi bu bağı göremez. Hissedemez.
Başkalarına yapılan iyilik kişinin onlara merhameti mi yoksa kendine merhameti midir?
-Biz zannederiz ki merhametli olduk, iyilik yaptık. Fakat yaptığımız her eylem ileri doğru fırlatılmış bir bumerang gibi bize geri döner. Hatta bir atasözümüz vardır ne ekersen onu biçersin diye. Ayette de belirtildiği gibi hepimiz kendi ellerimizle yaptıklarımızın karşılığını alırız. Merhamet edene merhamet edilir değil mi?
Ramazan ayının merhametimizi coşturmasını nasıl anlayabiliriz?
-Ramazan ayı bize sadece oruç tutmanın yani kişisel ibadetlerimizin artmasının ötesinde yaşamın yavaşladığı, sevdiklerimizle daha fazla zaman geçirdiğimiz ve içsel anlamda yenilendiğimiz bir dönem sunuyor. Bu yüzden Ramazan’ın gelişi hepimizi heyecanlandırır. Her şeyi şevkle huşu ile yaparız. Sokaklar şenlenir, mahyalar asılır. Akşam iftar telaşı, pide kuyrukları … Hatta iftar esnasında araçta bulunan evine varamamış kişilerle alınan pidelerin paylaşılması bile bize heyecan verir. Yüreklerimiz ısınır ve aslında göremediğimiz bir rahmet ve bereket yağmur gibi üzerimize yağar. İman sahipleri de bu rahmetten payını alır ve çevresine yansıtır. İşte bu yüzden merhametimiz coşar. Dikkatimiz bu yönde artarak devam eder. Sonuçta Ramazan’ın geçici değil, yaşamımıza kalıcı olumlu etkiler bırakması bu dönemde kazandığımız içsel değerlere ne kadar önem verdiğimizle ölçülür kanaatindeyim.
İnfak ve merhamet bağlantısı nasıldır?
-Genel olarak ibadet ile başlarsak amacın ibadeti sadece fiziksel olarak yerine getirilmek değil, ruhen olgunlaşmak ve ahlaki erdemleri geliştirmek, bilincimizi yükseltmek olduğunu anlarız. Eğer bir insan namaz kılıyor, oruç tutuyor ama merhametsiz davranıyorsa, ibadetlerinin ruhunu, asıl maksadını kavrayamamış demektir. Namazda böyledir. İnfak da böyledir.
Namaz ve infak aslında ayrılmaz ikili değil mi?
-Kesinlikle… İnfak konusunda beni en çok cezbeden Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde geçen ayetlerde Allah’a samimi bir şekilde yani ihlas ile iman edenlerin özellikleri sayılırken namazın hemen ardından infaktan bahsedilmiş olması. Bu anlamda infak şefkatin eyleme dökülmüş en güzel halidir diyebilirim. Çünkü içinde büyük bir incelik, merhamet barındırır. Gösterişten uzak yapılır infak. Kabul edecek olan kişinin onurunu zedeleyecek davranışlardan uzak ve elde olanın en güzeli verilecek şekilde yapılır. O yüzden merhametin en rikkatli tezahürlerinden biridir. Sonuçta merhamet, içsel şefkat ve empati duygularımızı beslerken, infak bu duyguların somutlaşmış halidir. Böyle baktığımızda merhamet ve infakın hem bizlerin hem de içinde yaşadığımız toplumun ruhani gelişimine katkıda bulunan ayrılmaz iki unsur olarak öne çıktığını görürüz.
HATİCE FAHRUNNİSA KİMDİR?
1976 yılında Üsküdar’da doğdu. Yükseköğrenimini Selçuk Üniversitesinde yaptı. 1999 ve 2004 yılları arasında Matematik ve Bilgisayar Öğretmenliği, 2005 yılından itibaren de üniversiteye hazırlanan öğrencilere koçluk, ailelerine danışmanlık yapmaya başladı. Eğitim Psikolojisi üzerinde eğitim ve seminerler verdi.
Öğrencilerin ruhsal gelişimi, ergenliği, fiziksel gelişimi üzerinde araştırmalar yaptı. Bilişsel ve Dil Gelişimi konusunda engelli çocuklarla kendi oğlu ile beraber uzun yıllar çalıştı.
Bir öğretmen olarak eğitim, psikoloji ve ahlakî bilgilerinin güncelleştirilmesi ve sentezlenmesinin gerekli olduğunu düşündüğü için insanı bu üç yapısı ile birlikte ele aldığı “Kendilik Bilinci” çalışmalarına başladı. Bu amaçtan hareketle yaşam kalitesini, sosyal anlamı artıracak en büyük çabanın eğitimden geçtiğini göz önünde bulunduran “Kendilik Bilinci Sosyal Grubu ve Okulu” nu kurdu. Aktif olarak henüz çok yeni olan bu okulda atölye çalışmaları, kendilik ve farkındalık çalışmaları yapıyor.
Küçük yaşlardan itibaren mânâ ilimleri konusunda merakı oldu. İçsel ve tevil yorumları, Kur’an terimleri üzerinde araştırmalar yaptı. “Muhyiddin İbn-i Arabi Felsefesi” üzerinde uzun yıllar çalıştı ve Süleyman Karakaş Hoca ile birlikte “Ayân-ı Sabite” ve “Kişisel Esma Analizi” konularında gözlemler yaptı. İnsanların dengeli yaşayarak hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla sorun ve sıkıntılarını bu analizlerle tesbit ederek çözümlemek için danışmanlık veriyor.
İnsanı, sosyolojik ve psikolojik yapısını Esma’ül Hüsnâ ile çalışarak gerekli gelişimi sağlayıp yol gösterebilmek en büyük hedefi. Alternatif Tıp’ta tüm bunların bir gereği olduğu için şifacı olan dedesinden aldığı büyük bir destek ve eğitim ile de bu yönünü geliştirdi.
“Kendilik Bilinci Okulu”nda eğitim veren bir nefer, insanların yaşam alanlarındaki sorunlara çözüm arayan bir danışman olarak yaşamını sürdürüyor.
“Esma’nın İnsan Üzerindeki Etileri: Merhamet” isimli kitabı Folliant Yayınevin tarafından neşredildi
Verdiği eğitimler ve yazdıklarıyla kendilerini tanıma ve keşfetme yolunda olanlarla birlikte yol almayı hedefliyor. Zamanı, Sünnetullahı ve insanı okumanın hayretini, kendilik ve kulluk bilincini tatmanın zevkini kaleminin ve sözünün güç yetirdiği kadar anlatmaya devam ediyor.
İletişim Bilgileri: Facebook: /hfahrunnisa İnstagram: instagram.com/hfahrunnisa/
E-posta: fahrunnisa77@gmail.com
05.03.2025