UĞUR CANBOLAT
ŞÜPHEDEN kaçmamız söylenmişti. İnandım.
Bu sebeple ömrüm boyunca şüpheden kaçtım. Yanına yöresine yaklaşmadığım gibi onun da yakınlaşmasına izin vermemiştim.
Şüphelerin inançsızlık derelerine sürükleyeceğini, kavlimi şaşırtacağını, verdiğim sözleri yere düşüreceğini ve sonunda boğazımı sıkacağını düşündüm daima.
Kaçışım sebepsiz değildi ama sebebin kendisi yanlıştı.
…
SAĞLAM bir temele dayanmayan kesin yargılar oluşturmuşsan elbette bunların tartışma alanına gelmesini istemiyorsun. Sorgulanmasına rıza göstermiyorsun.
Sorular yöneltilmesini etrafına ördüğün, muhkem sandığın ama aslında sanal olmaktan ileri gidemeyen kartondan duvarların yıkılmaması için doğru bulmuyorsun.
Bu elinde olana güvenmemek ya da kendini bu hususta kavi görememekten hasıl olan içi kof bir bekçilikten ileri gidemiyor tabi.
Muhafaza ettiklerinin ne kadar korunmaya layık olduğunu bile kavramamış olmak elbette içler acısı bir durum. Ne yazık ki, yaptığımız tam da buydu.
…
“MUHAFAZA ettiklerinize verdiğiniz önem kadar şüphelerinize de ehemmiyet verin, bu sizi diri kılar” sözünü hatipten işittiğimde “Bu da ne şimdi?” tepkisini vermiştim istemsiz olarak.
Bırakmadı peşimi.
Ben ne kadar kabule yanaşmayıp kaçmışsam, bu söz de en az o kadar inatçılık ederek ardımdan geldi.
Sonunda buluşup bir masaya oturduk. İyi de oldu.
…
ŞÜPHEN kadar varsın aslında.
Ve şüphen kadar dirisin. Yine ancak o kadar cesur olabilirsin.
Düşünen bir aklın ve akleden bir kalbin varsa şüpheden kaçmamalısın.
Ki, hakikat sana gökçek yüzünü göstermek için peçesini açsın.
Şüpheni büyük tutmalısın. Korkmamalısın ondan.
Kuşkulanmaların ne kadar büyük ve derinse hakikate vurgunluğun da o kadar büyük ve derin olacak zira. Sana öğretilenlere, kulağına üflenenlere, mânâsına vâkıf kılınmadan ezberletilenlere tereddütsüz yaslanırsan uyanışın asla gerçekleşmeyecek. Kadük kalacaksın.
Kendini gerçekleştirmeden bu dünyadan göçüp gitmek ne acı!
…
SAHİH şüphelerin senin en güçlü bağındır. Bunu değerlendirmelisin.
Şüphesiz olmak; bağsız, bağlantısız kalmaktır.
Samimi bir yol yürüyüşü şüphelerin peşine düşüp doğru bildiklerini yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e arz ederek doğruluğunu yanlışlığını test etmek demektir. Fahr-i Kâinat Efendimizin ilkelerle oluşan izini sürmek, O’nun mübarek uygulamasıyla şüphelerinden arınıp sağlamasını yapmak demektir.
Şüphe duymamak ise doğru bildiğin yanlışlara sahip çıkarak onlara kapaklanmaktır.
…
BASİT şüphe, makul şüphe, yeterli şüphe ve kuvvetli şüphe gibi tasnifler yapabilmek ve bunun altından kalkmak önce buna niyet etmek ardındansa sağlam bir akıl ile güçlü verilere dayanmakla olur.
İrade ister. Kararlılık lazım gelir. Korkmamayı icap ettirir.
Sahih iman böyle oluşur ve kalpte karar kılar. Yani eğer istersen şüphenin güçlü bağı seni kuvvetli bir imana taşır.
…
ŞÜPHE birbirine benzemesinden dolayı iki ayrı şeyi birbirine karıştırmak olarak tanımlanır.
Belirsizliktir ve karışıklıktır. Kesin bilgi ve sağlam bir kanaate varamamak hâlidir.
Sabit olmadığı halde sabitmiş gibi görünenden kuşkulanmak ise gerçeğin ardına düşmektir.
Çatışma ihtilafını temize çekmek için iyi bir fırsattır.
Konu o kadar hassastır ki aynı mânâyı ifade eden şek, zan ve vehim gibi başka kavramların içeriklerini bütün ayrıntılarıyla kavramayı gerektirir.
Kısacası mutlak bir tereddüde sahip olup bunu önemseyerek çözümleyemediğinde mutlak bir imana ulaşamayacak ve hayallerine iman diye sarılacaksın.
Sahip olduğun bilgilerin doğruluk derecesine vakıf olabilmen şüphe ile olan güçlü bağına bağlıdır.
Şüphenin hiçbir türünü barındırmayan yani Reyb içermeyen vahye ulaşmak ve kalbini tatminsizlikten, aklını huzursuzluktan arındırman için şüphe bağından, başıbozuk bir biçimden azade ilkeler üzerinden ilerleyerek yararlanmalısın.
İşte o zaman Kur’an’dan korkmadan bahsedebileceksin. Sadakat ilişkini pekiştireceksin çünkü. Âyetler arasında seçki yapmadan tümüne tam bir tatmin olmuşlukla sahipleneceksin.
Yani şüphen seni şüphe içermeyen kavi bir imana isal edecektir.
Demem o ki, şüphe ile bağını iyi tut ki, Allah’ın kurtarıcı ipi olan vahyi tam tutabilesin.
Ya Selam!
28.01.2025