UĞUR CANBOLAT
İNSAN eskiden sevdiklerinin gönlünde iktidar sahibi olurdu.
Kalpler henüz hırsla kararmamış, akıllar rekabetin başlama çizgisinden itibaren acımasızca kamçılanarak koşturulmaya başlamamıştı.
Özgür idiler.
Hürriyet ve irade ile oluyordu her ne olacaksa.
İşte bu sebeple mutluluk evlerin bacasından dumanın dağılması gibi terk etmemişti haneleri.
Ve tabi yürekleri.
…
YARIŞ başladı sonra.
Herkes herkesi geçmeliydi.
Daima en önde olunmalıydı.
Geride kalanlar değer skalasının en dibinde görülmeye başlandı.
Başarı tek değer ve üstünlük kriteri kabul edilir oldu.
Öyle ki, evlerde kardeşlerin sevilip takdir görmeleri bile erdemleri üzerinden değil başarı seviyelerine göre puanlanır oldu.
Anneler ve babalar en yakın akrabalardan başlayarak çevrelerine kibirle bakmanın verileri böyle elde edilir oldu.
Arada çocuklar heder edildi.
Hayatları hırsın acımasız çarklarına güle oynaya teslim edildi.
Sonra oturup cahiliye döneminde kız çocuklarının gömülmesinden dolayı yazıklandılar ve buradan da sıkılmadan kendilerine üstünlük övünçleri devşirdiler.
…
EGO savaşları sökün etti eşler arasında.
Dışımızdaki savaşları canlı olarak ekranlardan seyrettik ama iç savaşlarımıza bakmaya ne niyetimiz vardı ne de buna zamanımız oldu.
Birbirinin gönlünde aşkın gönüllü iktidarı olmak yerine ezerek, biçerek, savaşarak, aşağılayarak, öteleyerek kazanmanın ateşli naraları atıldı.
Bu naraların yürekleri nara attığı hesap edilemedi.
Sevgililer vaktiyle birbiri için yanıp tutuşurken artık iktidarın göz karartan, gönül bulandıran ateşinde birbirini yakmayı tercih etti.
Ve bundan marazi bir zevk aldı.
Ezdikçe ezme duygusunu daha da besledi ve evler yuva olmaktan çıkıp kariyer savaş planlarının yapıldığı karargâh otellere dönüştü.
…
MİSAFİRİ olduğum ihtiyar öyle değildi.
Feleğin hızlı dönen ve baş döndüren çemberinden ufalanarak geçmiş ve mühim tespitlerde bulunmuştu.
Demek ki, iyi bir gözlemciydi, müşahede ehliydi.
Hâdiseleri okuyordu.
Bu sebeple “Olayları okuyamayanların okuma yazmaları sahtedir” diyordu.
“Sosyal medya okuryazarlığı bunları öğretemez” tezinin temelini de bu anlayış oluşturuyordu.
Biraz deştiğimde “Herkes sadece kendi ezberinin hafızı imanım” demiş ve şunu ilave etmişti. “Kimse kendini başkasının üzerinden, başkasını da kendi üzerinden okuyup sentez yapmaya talip değil. Varsa yoksa dillerde çevrilip duran ezberler.”
…
TALİP olmak önemli, bir o kadar da neye talip olduğun…
Yaşadığımız acı sonuçlar acımasızca yaptıklarımızın, talip olduklarımızın kahredici hasılası değil mi?
Biçtiklerimiz ektiklerimizin hasadı.
O vakit şu kibir atlarından inelim bir an evvel.
Ego savaşlarını sulh ile sonlandıralım.
Haksızlıkla elde edilen başarı, başarı mıdır, zafer, zafer mi?
…
ANLADIM Kİ, insanın en hoş iktidarı sevdiklerinin gönlünde olanıdır.
Savaşsızdır.
Kavgasızdır.
Gönüllüdür.
Hür teslim oluştur. Rekabet içermez. Birbiriyle müftehir olunur.
Yanından ayrılırken onca yaşına rağmen çekinmeden sevdiğine “Ey gönlümün iktidarı yârim, misafirimiz destur istedi, gidiyor” demesi vardı ki, hâlâ gönlümde çınlayıp durur.
Ne diyelim, iktidarımız sevdiklerimizin gönlünde gönüllülükle kurulmuş olsun erenler.
25.10.2024