Hikâyelerle kurgulanmış çocuklara yönelik ilmihalin yazarı Zahide Gökkan:
Benim İlk İlmihalim Annemdir
Anadolu insanları olarak hepimizin ilk öğretmeni bir bakıma ilk ilmihali annelerimizdir. Yolundan, izinden gittiklerimizdir. Hayatı ve hakikati ilk onlardan talim ederiz. Artık ebeveynlerin ne kadar örnek olabildiği ve çocuklar tarafından ne seviyede örnek kabul edildiği hususu dinamikleriyle tartışılsa da anneler bizi sütleriyle hayata uyandırdıkları gibi halleriyle de hakikate taşımayı sürdüreceklerdir.
“Benim İlk İlmihalim” kitabının yazarı eğitimci yazar Zahide Gökkan ile hem okuma serüvenini hem de bu kitapla çocukların dünyasına nasıl girdiğini sizler için konuştuk.
UĞUR CANBOLAT
——————————
Nasıl bir okuma serüveniniz var?
-İçtenlikle cevap verebileceğim çok güzel bir başlangıç sorusu Hocam! Çocukluğumda, kız çocuğu olduğumdan dolayı olsa gerek, babamın kütüphanesindeki kırmızı kapaklı kitapları dikkatimi çeker ve hep bu kitaplar benim zannederdim. Kütüphanenin karşısına geçer uzun uzun kırmızı kitapları izlerdim. Babamın kıymetli kitapları olduğunu bildiğim için çoğu zaman dokunmaya bile çekinirdim. Kitaplarına bu kadar kıymet vermesi beni kitapların gizemine yaklaştırdı doğrusu. Annem de çok Kur’an okurdu. Yani kitapların içinde büyürken, kitapların büyüsünde yola başladım diyebilirim. Kendi evimde de kütüphanem olmadan kendimi yoksul ve yoksun hissederim. Az olsa da olduğunu düşündüğüm bir kütüphanem daima olmuştur. Çocukluğumda yaşadığım her yerde ilk keşfettiğim yerler bir kütüphane olmuş ve üyelik yaptırmışımdır. Gençlik dönemlerimde ise seyahatlerde, kafelerde sağda solda özellikle unutmuş gibi yaparak, kitap bırakmayı çok severdim. Büyüdükçe, kitaplarım sadece bilgi aktaran değil, yaşantımda bana yârenlik eden, sabrı öğreten sessiz dostlarım oldular.
Okuma rutinleri nasıl olmalı?
– Söz konusu “Çocuk İlmihali” olunca, yine çocukluk yıllarımdan cevap vermek istiyorum. Düzenli ve istikrarlı olmalı. Her mekân bana “İşte burası tam kitap okuma yeri!” diye düşünürdüm. Zira her yer bana kitap okumayı çağrıştırırdı. Okumak söz konusu olduğunda zaman ve mekân sınırı düşünmüyorum. Şimdi teknoloji bizim yaşlarımıza çok hitap ettiği için bol bol sesli kitap dinliyorum.
Acıkınca yemek yediğimiz gibi, ruhumuz da kitap okumaya ihtiyaç duymalı. Çocuklara bu alışkanlık bir ihtiyaç gibi kazandırılmalıdır.
Çocuklar için okuyan ebeveyn örneğinin nasıl bir etkisi olmaktadır?
– Önemli bir soru bu. Oyun oynamaktan veya okuldan eve aç dönen bir çocuk için, eve girdiğinde yemek kokusu ne kadar etkiliyse, evde can bulan kitapların kokusu da o kadar etkili olur diye düşünüyorum. Kitaplar okunduğu evlerde can bulur ve bir rayiha salarlar. Bu koku ki, üzerinde etki bırakmayacak çocuk veya yetişkin düşünemiyorum. Böylece kitap okuyan ebeveyn, ekmek getiren baba ve yemek pişiren anne kadar etkili olur diye düşünüyorum.
Ailede ortak okuma saati varsa çocuklar buna nasıl dahil edilmeli?
– Ben bu soruya yine aile içi düzenden cevap vermek istiyorum. Aile içinde yemek yeme düzeni yani sofraya oturma adabı vardır. Herkes yemek saati olduğu zaman, mide açlığı ile nasıl masanın etrafında birleşiyorsa, kitap okunurken de aynı rutinle okuma saatini düşünmeden ruh açlığı ile kitabına koşacaktır. Yeter ki çocuklarımıza ruhunun kitap okuyarak besleneceği konusunda örnek olup, o lezzeti tattıralım, gerisi mide açlığı gibi ihtiyaçtan gelir diye düşünüyorum.
İlmi hal ile hal ilmi aynı şey mi?
– Birisi kitaplardan öğrenilen bilgi, diğeri de yaşanılarak öğrenilen bilgidir, diye düşünüyorum. İlmi hal Müslüman olmanın şartlarını yerine getirmesi gereken bir yol, bir pusuladır diyebilirim. Hal ilmi ise insanın davranışlarını şekillendirmesi için kendisine belirlediği yine bir ölçüdür. İkisini birleştirdiğimde insanın kendisine belirleyeceği hal ilmi de ilmihal ile şekillenir diye düşünüyorum. Yaşantımızı öğrenerek şekillendirmemiz diyebilirim. Bu öğretiye ilmihal güzel bir rehberdir. Bilgi ile davranışın birleşimi diyebilirim.
“Benim İlk İlmihalim” kitabının yazarısınız. Bu kitabın yazılması nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
– Kütüphanesi olan, dini kitaplar okunan bir ailede büyüdüm. Okul kütüphanesi ve şehir kütüphanelerine de abone olduğumu söylemiştim. Dini yaşantıyı hayatıma geçirmek için özellikle ilmihali başucu kitabı tutuyor, her gereksinim duyduğumda, ezberlemiş olmama rağmen açıp açıp yeniden bakmak veya aileme sormak durumunda kalıyordum. Oysa bir romanı bir hikaye kitabını okuduğumda bir defasında tamamı hafızama yerleşiyordu.
Çocukluğumda bu düşünceden dolayı, bir gün bir ilmihal yazmayı ve bunu hikayeleştirmeyi hayal ederek büyüdüm, diyebilirim. Yine akıllarda kalmasını düşünerek dede torun birleşimini de göz önünde bulundurarak, nesilden nesile tatlı bir dede üslubu ve şefkatiyle anlatmayı uygun gördüm.
Çizimlerle verilen mesajların uyumu da mühim olsa gerek?
– Çocuklar görsellerle desteklenen bilgiyi daha çabuk kavrarlar. Zira Rabbimiz de kâinatta yarattığı her şeyi çok büyük bir görselle bizlere sunmuştur. Bin bir çeşit çiçeklerdeki ve diğer yarattıklarındaki sanatın inceliği bizleri görsel sanatın gerekliliğine çekmez mi? Bir meyvedeki lezzetin yanında öncelikle görselliğine hitap eden yaradanımız, bizlere bu konuda büyük bir rehberlik sunmaktadır. Öğrenmeyi kolaylaştırdığı gibi, çocuklar için kitabı daha keyifli hale getiriyor! Rabbimizin yarattıklarında görselliği ön planda tuttuğunu düşünerek, Önce görsellik diyelim!
Bu kitapta bildiğimiz ilmihal kitaplarından farklı olarak ne anlatıyorsunuz?
– Söz konusu ilmihal olunca elbette konunun aslına uygun olmasına çok dikkat ettim. Benim katkım ise biraz eğlenceli hâle getirmek oldu. Çocukların katılımını sağlayarak, oyuna dönüştürmek gibi. Asıl amacım ise ilmihalimi bir dedenin dilinden toruna aktarım olarak sağlamaktı. Zira babanın geçim sağlayan, annenin bu geçimi düzene koyan bir aile bireyleri olduğu gibi, dini bilgimizi de yaşam biçimi olarak hayatımıza geçirmemiz gerektiğini bunun da büyüklerimizin örnek yaşantılarıyla uygulamamız gerektiğini düşündüm. Bu da ilmihalin yalnızca ezberlenip, öğrenilip akılda tutulmasından çok, bir yaşam biçimi olduğunu bunun da en güzel şekilde saygın bir büyüğümüzün dilinden anlatılmasını yeğleyerek, ben de dedeyi seçtim. Zira anne ve babanın aktarımı didaktik olabilir ama dedenin anlatımı çocuğa daha yumuşak, şefkatli geleceğini düşündüm! Dede nine gibi büyük aile bireyleriyle yaşayan çocukların, daha önceki nesillerin yaşam biçimlerini merak edeceğini düşünerek, dede dilinden anlatmayı baz aldım. Hem atalarımızı aile içine çekmek hem de çocukların atalarıyla bağını sağlam tutmak fikri de var aslında.
Kurgusal bir anlatım tercihinin başkaca sebebi neydi?
– Kurgu gibi yazmamın nedeni bir hikâye gibi daha akılda kalacağını düşündüm. İbadetleri yaparken tüm arkadaşlarının katılımını sağlayarak bir oyuna dönüştürerek akıllara yerleşeceğini düşündüm. Karakterleri bu nedenle katarak konuyu hareketlendirdim. Çeşitli camileri ve tarihi yerleri dolaştırarak anlatım sağladım ki, görsel ve işitsel algısını kullanarak akılda kalıcı hale gelmesini sağlamayı yeğledim. “Dedem ile Ayasofya Camiinde ikindi namazı kıldık” veya “tekne orucu tutarken güzel kıyafetler giydik” Hac ibadetini anlatırken Eyüp Sultan camiinden Hacıları mehter takımıyla uğurladık. Hacdan gelen bir komşumuzun kapısına sılan bir Türk bayrağını işledik. Bunun gibi anılara da yer vermeyi arzuladım.
Oyun üzerinden anlatımlar neden çocuklar üzerinde etkili?
– Bu soru, camide arkadaşlarımla buluşmayı çağrıştırdı. Aslında camilerimiz en çok çocuklara açık mekanlar olmalı. Varsın oyun oynasınlar! Yeter ki, “burası bizim alanımız, istediğimiz zaman girebiliriz” diyebilip sahip çıkıp, sahiplensinler! Oyun çocukların doğal öğrenme biçimidir. Oyun onlar için gıda kadar önemlidir diye düşünüyorum. Çocuklar damak tadına yerleşen bir lezzeti ömür boyunca severek yerler. Oyunlardan aldıkları keyfi de unutmazlar. Bende namazı, orucu, zekâtı hatta tekne orucunu da akılda kalsın diye sevdikleri arkadaşlarının isimlerini vurgulayarak, sevdikleri arkadaşlarıyla namaza, Kur’an öğrenmeye gitmelerini sağladım ki hafızalarına bir anı gibi kazınsın istedim. Zira ilmihalimde kendilerine yer verdiğim kişilerin hepsi de gerçek çocukluk arkadaşlarım olduğu için, konuyu iyice gerçeğe dönüştürmeyi arzuladım.
Oyunlarda çocukların baskın karakterleri mi öne çıkıyor?
– Aslında bu soruya pedagoglar daha doğru cevabı verirler ama ben de bir anne, anneanne ve eğitimci yazar olarak şunu söyleyebilirim, çocuklar kendilerini oyunla keşfedebiliyorlar. Mesela sesinin güzel olduğunu keşfeden çocuklar, ezanı okumak için heyecanla bekliyorlar! Herkesin önünde abdest alarak, toplum önünde bir şeyler yapma güvenini de kazanabilirler. Belki de onlara şimdiye kadar zorunlu yapılası gereken bir görevin, keyifli hale gelebileceğinin de farkına varmalarına yardımcı olmaktır.
Oyun ve hikayelerde ortaya çıkan kişilik etkilerine göre mi ilmihal bilgileri verilmeli?
– Evet, çocukların kişilik özelliklerine göre ilmihal bilgilerini anlatmak öğrenmelerini kolaylaştırır. Burada görsellik, oyun ve kurgu bize bu bilgiyi aktarmakta kolaylık sağlamıştır. Her çocuğun yeteneği ayrıdır. Bunlar iyi gözlemlenmelidir.
Bu kitabı çocuğun kendisinin okumasını mı yoksa ebeveyninin okumasını mı öneriyorsunuz?
– Maalesef her ebeveynin kitap okuma alışkanlığı yoktur. Eğer ebeveynin böyle bir prensibi yoksa, çocuğun kendisinin okumasını uygun olacağını düşünerek tasarladım. Zira “yanında zaten dedesi var!” diye bir espri yapsam ne dersiniz? Elbette ebeveynin eşlik etmesi çocuk için önemli ve keyifli hale getirir. Kafasına takılan soruları sorabilmesi açısından, ebeveyni ile birlikte okuması çok kıymetlidir. Bu bir masal kitabı, oyun kitabı gibi düşündüğüm için çocuk kendisi de okuyabilir diye kurguladım.
Çocuk için ilk ilmihal annedir diyebilir miyiz?
– Bir annenin çocuğa yol gösteren ilmihali olduğu gibi, benim ilk ilmihalim de dini istikametini belirleyen bir yol gösterici anne gibidir. Anne nasıl çocuğun yanındaysa, benim ilk ilmihalim de yaşına göre dini bilgilerini öğrenmesi için çocuğun yanında bir rehber niteliğindedir. Dini bilgilerini sevgiyle öğreten bir ilmihaldir!
Okunan kitaptaki bilgilerle çocuğun ebeveyninde gözlediği farklıysa ortaya çıkan ikilem nasıl aşılmalı?
– Bu soru aile içi iletişimi vurguluyor. Çocuk kendisini biraz geliştirmişse eğer, okuduğu kitap çocuğu zaten araştırmaya yönlendirir. Zira ben daha okuma yazma öğrenmeden, okula başlamadan önce kitapları kokusundan keşfetmiştim. Okuma yazma öğrenip, bir an önce bu kitapların ne anlattığını merak ederek okula başladım. Aradaki farklılık çocuğu araştırmaya yönlendirir. “Burada söz konusu, benim ilk ilmihalim.”
Anne çocuk için ilmihalse eğer, aynı şeyi baba için de söyleyebilir miyiz?
-Bu soru çalıştığım yerden geldi diyebilirim. “Espri tabi.” Anne de baba da çocuk hayatında öğrenmenin ve uygulamanın canlı kaynağıdır. Anne ile baba çocuk yetiştirmede bir kuşun iki kanadı gibidirler. Birisinin yokluğu veya eksikliği, çocuk üzerinde kanadı kırık kuş etkisi yapar fikrindeyim. Anne ile baba çocuk üzerinde birleşici olması fikrindeyim. Zira ben bir dede üzerinden konuyu ele alışımın önemli sebebi var. Dede nine gibi büyüklerimizin aileden ellerini çekmemelerini arzuluyorum. Anne babanın terbiye ve eğitim babından çocuğa yaklaşımına, dede ve nine gibi büyüklerin şefkatli yaklaşımı daha büyük bir katkı sağlar diye düşünüyorum. Nur’un Âlâ nur olur!
Ben de dede torun arasındaki bu bağı korumak babından bir dede diliyle anlatmayı yeğledim. Zira diğer yazdığım serlerimde anne baba ortak anlatımını kullandım.
Çocuk ve anne hal örneklemesinde çocuğunun cinsel kimliğinin doğru oturması bakımından nelere dikkat edilmeli?
– Çok derin bir soru üstat! Cinsel kimliğin sağlıklı oturması için sadece bilgi değil asıl olan doğru örnek olabilmektir diye düşünüyorum. Özellikle bu dönemlerde çok hassaslaştı bu konu… Anne baba hem sözleri hem de davranışlarıyla örnek olurken sevgi, saygı ve sınırlar konusunda hassas davranmalıyız diye düşünüyorum. Çocuk aile içinde kendisini güvende hissetmesi çok önemlidir. Aile önce güveni sağlamalı ve çocuk ” Ben burada güvenli ve doğru yerdeyim ne derlerse ne öğretirlerse doğrudur” diyebilmelidir.
Kitaptan beklediğiniz geri dönüşümü alabildiniz mi?
– Bu konuda yayıncım “Serencam Yayınları”na çok teşekkür ederim. Zira bu eserin arkasında ciddi bir şekilde durup beni desteklediler. Desteğin yanında eleştiri de almış olmak iyiydi açıkçası. Zira “Herkes ilmihal yazamaz” diyerek eleştirilerini dile getirenler oldu. Oysaki, Ilmihali her Müslümanın harfiyen bilmesi ve uygulaması, gereken bir bilgi veya kitap olduğu gerçeği var. Kaldı ki ilmihali yazarken kendimizden bir şey katamayız. İlmihali yeniden yazmadım. Olduğu gibi ama başka bir bir üslup katarak anlatmayı yeğledim. “Başka türlü nasıl sevdiririm?” diye düşünerek yazılmış bir eser doğrusu.
Yeni çalışmalar var mı tezgâhta?
-Bunu sormanız bile heyecan verici! Var üstadım! Çok şükür Elhamdülillah! Heyecanla beklemekteler!
Son olarak kızınız da yazar ve çizer aynı zamanda. Anne evlat yazar olmak nasıl bir duygu?
– ikimizin de kulvarlarımız çok çok ayrı aslında. Kızım “Nur Dombaycı” bilim kurgu ve macera üzerine yazıyor, ben ise tamamen dini içerikli yazmaya çalışıyorum. Birbirimizden farklı alanlarda olmamız birbirimizi çok iyi besliyor. Öyle güzel ki! Mesela, bir kitap projemiz üzerinde beyin fırtınası yaparken o fırtınaya kapılıp nerelerde dolaşıyoruz ki, görülmeye değer! Birimiz oradan, diğerimiz buradan hayallerimizi yarıştırıyoruz adeta! Aynı pencereden bakıp ta başka, başka manzaralar izliyoruz desem yeri. Anne ve evladının aynı tutkuyu paylaşması hem ilham verici hem de çok kıymetli! Bana böyle bir fırsatı verdiğiniz ve güzel sorularınızla gönül kapılarınızı kitabıma açtığınız için kalbi teşekkürler ederim. Okuyan herkese sevgiler.