UĞUR CANBOLAT
UTANAN insanlar evvela kendisini kurtaracak…
Çünkü vicdanına sahip çıkmış olacak… Haysiyetini önemsediğini ortaya koyacak ve bunu yaşamının birinci ilkesi kabul edecek. Bu aynı zamanda kişinin iman ve ikrarında sabit kadem olduğunun da delili çünkü…
Bunla bitiyor mu? Elbette, hayır. Mahcubiyet ve mahrumiyet kavramlarının bağlantılarını keşfedecek.
Utanmamanın, mahcubiyet duymamanın insanı nelerden mahrum bıraktığının hesabına girişildiğinde yaşanan ziyanın öyle kolayca telafi edilemediğini idrak edecek.
Ve lazım geleni yapacak….
…
UTANAN insanlar dünyayı kurtaracak, doğru.
İlk iş dünyanın yüzsüzlük maskesine itibar etmeden yırtıp atmalı ve masumiyetini öldürtmemeli. Bu perde parçalandığında insanlar utanmama yarışına giriyorlar çünkü.
Lütfen bu gözle yaşadığımız dünyayı en yakınlarımızdan başlayarak çemberi genişleterek bakalım ve asla torpil yapmayalım.
Benim ırkım, benim milletim, benim hemşerim, benim akrabam, benim meşrebim, benim mesleğim, benim hocam, benim mürşidim, benim partim, benim takımım, benim vakfım, derneğim, benim sevdiğim kişi diyerek bakmayalım meseleye. Tam bir objektif yaklaşım sergileyelim.
Bu prensiple kimseye yanlamadan tam bir adaletle ince eleyip sık dokuduğumuzda ortaya çıkacak neticeden mahcubiyet duyabiliriz, utanabiliriz.
Ancak bundan çekinmemeliyiz.
…
POLİTİK arenaya bakın…
Karşılıklı söz savaşlarına kulak kabartın. Hakarette yapılan el arttırmalarının sürekliliğine odaklanın. Siyaset yorumcularının kendini her şartta ak, muhatabını her halükârda kara gösterme cehdine bakın.
İnsanlık adına mahcup olmamak mümkün mü?
…
DİN anlatıcılarının “Kurtulmuş eminliği” ile yaptıkları iler tutar tarafı olmayan tevillerine göz atın. Aynı âyetten hiçbir kural tanımadan sonsuz hüküm çıkarabilme cüretine ve bununla muhatabını ezme, aşağılama, sapkınlığına hükmetme hatta dinden çıktığına karar verme gibi nice hallerinden din adına utanmamak kâbil mi?
…
SPOR programlarını seyretmek yine bize utanmanın ne kadar mühim bir hassa olduğunu göstermiyor mu? Aile ilişkilerine bakın, ebeveyn çocuk iletişimlerine nazar edin. Yaşanan haller bizi mahcup edici değil mi?
Toplu taşıma araçlarındaki hallere azıcık tecessüs ile bakmak düne göre bugün utanmamız gereken nice verilerle dolu olduğuna şehadet ettirmiyor mu?
Ama…
Utanmıyoruz.
Mahcup olmuyoruz.
Bunu altta kalmak, yenilmek, yetersizlik gibi görüyor ve sürekli haddi aşmak hususunda pervasızlaşıyoruz. Yazık ki, ne yazık…
…
INGMAR BERGMAN “Dünyayı bir tek utanan insanlar kurtarabilir. Çünkü utanmak ‘kibir’ denilen en büyük günahın panzehridir. Yalanın, iftiranın, hırsızlığın, pişkinliğin, arsızlığın önündeki en büyük engeldir” demişti.
Haklıydı.
…
UTANÇ ve mahcubiyet hissi birebir aynı değil. Aralarında ince nüanslar var. İzahı uzun sürecek bu ayrıntıya şimdilik girmeyelim. Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun bir izahını buraya almakla yetinelim:
“Mahcubiyet duygusunun kaynağı kişinin kendi özü, kendi algılaması, kendi değerlendirmesidir. Bunun temelinde vicdan vardır. Utanç duygusunun temelinde başkalarının beklentilerini yerine getirememe korkusu vardır.”
…
MAHCUBİYETİN kaybı utanma hissini de yitirmenin bir öncesi mi acaba?
“Bu ülkede kimse rezil olmaz” gibi yargılar bahsi edilen süreçlerin çoktan geçildiğinin belgesi mi?
Yanakların artık kızarmaması, başın öne eğilmemesi, izah sırasında seste titremelerin meydana gelmemesi, gözlerin yere çakılmamasını nasıl telafi edeceğiz?
Evvela kendimizi ardından dünyayı kurtarmak için nasıl bir mahcubiyet testine girmemiz gerekir?
Minik bir iltifattan bile yüzü kızaran nesiller ne gibi aşılarla bu arsızlık noktasına getirildiler acaba?
Kızgınlıklarımızı, şaşkınlıklarımızı, kaygı ve korkularımızı tahlil ettiğimiz gibi utanma duygumuzu ve mahcubiyet hissimizi de vicdanımızın laboratuvarına sokmamız gerekmiyor mu artık?
…
BİLİM İNSANLARI yaptıkları araştırmalarla beynin belli bir bölgesindeki gri maddenin mahcubiyet duygusunun oluşumunda önemli bir rol oynadığını belirlemiş olsalar da biz kalbine iman yazılmış müminler olarak bunun izlerini yüce kitabımızın bize sunduğu Nebiler ve kavimlerinin davranışlarını incelediğimizde işin içinden çıkabileceğimiz mühim verilere erişebiliriz.
Ayrıca Rabbimizin bizi muhatap alarak gönderdiği vahyin mesajını almamak ve anlamamak için gösterdiğimiz anlamsız direnişin mahcubiyetini ne yapacağız?
Önce buradan mı başlasak acaba?
Ya Selam!