UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri, “Ben yenildim” diyebilen gerçekçiliğe sahip kişiler arasından çıkarlar. Onların işi hayal değil hakikattir. Canlarını ne kadar acıtırsa acıtsın, yüreklerini ne seviyede yakarsa yaksın gerçeği itiraf etmekten asla geri durmazlar. Durumu tüm çıplaklığı ile görüp teşhis eder ve bunu yüksek sesle kendilerine ifade ederler.
Zira güzel ahlak yolcuları bilirler ki, “Kabul” her işin başlangıç noktasıdır.
İçinde bulunduğu hâle tüm ayrıntılarıyla vakıf olup onu olduğu gibi kabul etmek önemli bir ahlaki erdemdir. Kabul edilmeyen hiçbir durumdan çıkılamaz. İçine düşülen hâl kabul edilmedikçe yüce kitabımızdan çözüm arayıp Fahr-i Cihan Efendimizin örnekliğine müracaat edilemez. Çünkü burada bir reddetme durumu vardır. Gerçeği inkâr söz konusudur. “İnkârdan ikrara” geçilemediği sürece sahih bir plan yapılıp strateji üretilemediğinden sadece gaflete yaslanılmış olur.
Bu ise yüksek erdem yolcuları için züldür. Kabul edilemez.
Kendisini hayatın hakikatine yönelten herkes özellikle de ahlâk-ı hasene erleri “Ben yanıldım, ben yenildim” demeyi yenilgi değil, yenilgiden çıkma iradesi, özgürlüğünü bu yönde kullanma isteği ve sahih bir niyazın ilk ön adımı olarak görürler. Bu sebeple Allah’a karşı pişmanlık yönelmelerinde sahih olmaları kaçınılmazıdır. Gerçeği görme ve samimiyetle itiraf zorunludur. Zira diğer türlü nedamet duygusuna hile karışır. İki yüzlü davranılmış olur. Nedametlerinde bile münafıkvâri yani ikircikli bir tutuma düşmek gerçekten yenildiğini kabul etmemek olur. Yanıldığına tam inanmamak olur. Sadece öyleymiş gibi davranılmış olmakla kalınır ki, güzel ahlak yolcuları bunu çok ayıp sayarlar. Allah’a karşı samimiyetsiz olunan hiçbir yerde ilahi yardımı alamayacaklarını bilirler.
Nusret denilen nefse karşı zaferin söz konusu olması için tüm riya perdelerini yırtıp atarak samimiyet libasını giymek gerekir. Gufran olan Rabbimizin affını kazanmak sahtelikle gerçekleşmez.
Güzel ahlak yolcuları tüm ölçülerini vahiyden elde ederler. Burada da aynı şey söz konusudur. Yüce kitabımızın zikir olması ona inanan mü’minlerin onu çözüm olarak kullanması ve bunun için hep hatırda tutması demek olduğunu şuura getirdiklerinden bu meselede Kamer Sûresi onuncu âyetine gider ve bu dersi Nuh Aleyhisselam’dan alırlar.
Mücadele azmi yüksek olan Hazreti Nuh, bir Nebi olarak “Ben mağlup oldum, yenildim” diyebildiğini Kur’an-ı Kerim’den öğrenen güzel ahlak yolcusu başka türlü bir tavrı benimsemeyi aklından bile geçirmeyi ona karşı bir mahcubiyet sayar. Kitabın o örneği neden bize sunduğunu düşünmemiş olmak gerçekten de utanılacak bir husustur yüksek erdem yolcuları için.
Yenilmenin, mağlup olmanın Resul bile olsa insani bir vasıf olduğunun örneklendiğini Kur’an’dan talim edip idrak eden samimi bir inanmış yenilmezliği ideal haline getiremez. İnsan yenilir ama kalbine iman yazılmış bir mü’min bunu iman nuruyla anlayıp yorumlar ve nereye yöneleceğini yine Nebi’lerimizin bize anlatılan kıssalarından tahsil eder. Zikrin bu olduğunu hayatına nakşeden güzel ahlak yolcusu öğrenmeye devam ettiğinde “Tevalla” etmeyi öğrenir ve Hazreti Musa’nın Kasas Sûresi yirmi dördüncü âyetindeki gibi “Senin indireceğin her hayra, lütfa, inayete muhtacım” diye yalvarır.
Yenilmezlik hülyasına kapılarak peygamberlerin bile kabullenerek itiraf edip duaya dönüştürdükleri
“Ben yenildim. Yardım et. Senden gelecek her hayra, iyiliğe, desteğe muhtacım” acziyetine bürünmeyi imanın ve peygamber ahlakının gereği sayarlar.
Ey hakikat yolunun yenildim diyebilen, yüreği hakiki imanla ışımış yolcusu!
Eğer sen de güzel ahlak yolcuları gibi menziline ulaşmayı gerçekten arzu ediyorsan yenildiğinde bunu kabul etmelisin. Sağa sola çekiştirip gerçeklerden kaçmamalısın. Beşeriyetin gereği yenilmektir. Eksikli olmayı kabullenmektir. İmanlı olmak ise örneklerimiz olan Nebi’lerimiz gibi bunu itiraf edip yaratıcıdan yardım dilemektir. Gerçek gücün, sonsuz kudretin Sahibine teslim olmaktır.
Kur’an’da örnek olarak bize sunulan bu ve başka örnekler bizim için bir çıkış kapısıdır ve ahlaklı olmanın mühim bir gereğidir.
Acizliğini fark etmek gerçek kudret kapısını görmektir. Oraya yönelmektir. Tevazu ile çalmaktır.
Ki, güzel ahlak vahyin kapısını çalmak ve oradaki örnekleri zikir ehli olarak örnekleyip gereğini yapmaktır. Kaybı kazanca dönüştürmektir.
Allah’tan başka yönelinecek merci olmadığını bilmek ve tüm samimiyetinle kulluğa yapışmaktır.
01.08.2025