Deprem Travmasında Yapılması Gerekenler

UĞUR CANBOLAT

Yüzyılın felaketinin yaşandığı acı günlerden milletçe keder içinde yaralanmış bir halde geçiyoruz. Bir nevi kiyâmet provası gibi yaşananlar.

Ruhumuzu derinden sarsan bu acıların tercümanı olmak hiç kolay değil.

Ayrıca her kafadan bir ses çıkıyorken doğruyu yalanın içinden çekip çıkararak sağlam kalmak güç.

Acıların sarılması için milletçe seferber olunan şu günlerde meydana gelen bu travmanın psikolojik etkilerini hesaba katmak zorundayız. Depremi bölgede yaşayanların maruz kaldıkları bu örseleyici etkileri atlatmaları uzun yıllar alacak muhtemelen.

Bizde deprem korkusu ile travmalarla nasıl baş edilebileceği hususunu Üsküdar Üniversitesi kurucu rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Np İstanbul Feneryolu Tıp Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar’ın görüşlerini alarak sizlerle paylaşmayı uygun bulduk. Destekleri için gazeteci Şaban Özdemir ve Zeynep Güçlücan’a teşekkürlerimi sunarak sizleri bu bilgileri okumaya davet ediyorum.

UĞUR CANBOLAT

____

Korku anında ‘Dur, Düşün, Eyleme Geç’ kuralı nasıl uygulanmalı? Krize önlem almak beceriye nasıl dönüşebilir?

-Sıra dışı bir olay karşısında yaşanılan korku vücudun stres tepkisi vermesine neden oluyor. Stres tepkisi de biyolojik bozulmalara sebep olabiliyor. Korkunun bulaşıcıdır. Birisi korktuğu zaman diğerlerine de bulaşır. Korkulan bir durumla karşılaşıldığı ilk anda ‘dur, düşün, eyleme geç’ kuralı var. Korku, tehlike, krizdeki yaklaşım tarzı için bunu öneriyoruz. Ayrıca zihinsel hazırlık yapıldıktan sonra yüzleştirme ve sanal gerçeklik programları da kişilerin korkularını yenmesi için uygulanan tedavi yöntemleri arasındadır.

Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan

Yaşanan korkular ve çözüm yöntemleri nelerdir?

-Az miktarda korku yararlıdır. Tehlikeye hazırlık olursa korku orantılı bir düzeyde kalabilir. Aslında az miktarda korku yararlı ama fazla orantısız korkular da kişinin elini kolunu bağlar. Bu nedenle gelişmenin önündeki en büyük engellerden biri korkulardır. Örneğin bazı insanlarda yenilik korkusu vardır. Çok zeki oldukları halde yenilik korkusu nedeniyle kendi kontrol alanının dışına çıkmazlar. Korkular insanı etkiler.

Ebeveynlerin paniği çocuklara nasıl etki ediyor?

-Çocuklar genellikle anneye babaya bakıyorlar. Ebeveynler panikse onlar da korkmaya başlar çünkü çocuklar hayatı tanımıyor. Henüz neyin tehlikeli olduğunu ayırt edebilme yeteneğine sahip değiller. Gerçeklik algıları oluşmamış. Hayatı öğreniyorlar ve deprem gibi olaylar onlara bir şeyler öğretmek için bir fırsat olarak kullanılabilir. Bu durum çocuk için hayatında unutulmaz bir şey.

Önlem almak beceriye nasıl dönüşmeli?

-Önlem almanın bir beceri haline dönüşmesi lazım. Depremin ardından evi boşaltıp hemen çadıra geçilmeli. Şu anda da aynı şekilde davranılsaydı o travmayı soğukkanlı karşılayan çocuk daha sonra korkmaya başlardı. O göçük altından çıkarılan çocuklar var çok rahatlar, hiç korku yok çocuklarda. Mesela 91 saatin sonunda enkazdan çıkarılan Ayda bebeğin sağlıklı olduğunu gördük.

Beyin kendisini bu durumlarda nasıl savunuyor?

-Beynin savunma mekanizması vardır. Şok yaşantılarda, şiddetli travmalarda aşırı kortizol salgılar. Beyin kortizolle birlikte endorfin salgılıyor. Endorfin de ağrı kesici, rahatlatıcı bir hormon. Onun etkisiyle beyin uyaranlara karşı koruma amaçlı olarak kendisini kapatıyor. Nasıl kolumuz kırılsa refleks olarak oynatamayız, aynı şekilde beyin de kendini bloke ediyor. Bu bir savunma mekanizması. Vücut doğamızda yaratılan özel bir şey bu. Çocuk kendini tolere edebilmiş, nefes alabilmiş, susuzluğa da dayanabilmiş. Bu biyolojik doğamızda var. Böyle durumlarda beyin oksijen aldıktan sonra bedenimizi kendi haline bıraksak o daha dengeli olacak. Bedenimizi ve sinir sistemimizi kendimiz bozuyoruz.

Korku sırasında vücudun stres tepkisi nasıl?

-Korku esnasında ağzımız kurur, kalbimiz çarpar, tansiyonumuz düşer, rengimiz sararır ve nefesimiz hızlanır bayılıp kalırız. Savaş veya kaç tepkisi var. O anda kaç veya kendini savunmaya al, hareketsiz dur, bekle şeklinde tepkiler vermiş oluyoruz. Vücudu o anda fiziksel ve psikolojik olarak dağılmaktan koruyor. Bu vücudumuzun geliştirdiği sağlıklı bir tepki. Tabi bu tepki uzun sürdüğü zaman sonucunda tansiyonu yükseltip damarları tıkayabilir, mide bağırsak kasılmalarına sebep olabilir. Kronikleştiği zaman çeşitli yumuşak doku romatizmalarına yol açıyor. Kronik korkular ve stresler vardır. Korku vücudun stres tepkisine neden oluyor. Stres tepkisi de biyolojik bozulmalara sebep olabiliyor. Her organımızı beynimiz temsil ediyor. Beynimizin bir programı var. Biz bu programı bozduğumuz zaman vücuttaki bütün kaslar açılıp kapanıyor ve vücutta deorganize bir çalışma ortaya çıkıyor. Bunun için vücudumuzu yönetmek gibi bizim kendi sinir sistemimizi soğukkanlı bir şekilde yönetebilmemiz gerekiyor.

Bazı korkuların genetik boyutu da var mı?

-Bir korku var bir de o korkudan korkmak var. Korku sağlıklı bir duygu, kısa süreli tehlike anında kişiyi korur. İnsanlarda yükseklik korkusu olmadığını düşünün, herkes apartmanlardan patır patır düşer. Yükseklik korkusu genetik olarak var. Mesela hayatında hiç yılan görmemiş birinin yılandan korkması da genetik bir korkudur. Bazı korkuların genetik boyutu var ama bazı korkular da öğrenilmiş korkulardır. Birisi bir korku, bir şok yaşadığı zaman beyinde sözcük üreten bölgedeki devreler patlıyor. Orada aşırı kimyasal salgılanmasından dolayı bilgi akışı bozuluyor. Kişi sözcük üretememeye başlıyor, dili tutuluyor. O kişiye sözcük üretmeyi yeni baştan öğretmiş oluyorsun ve yeniden öğreniyor. Kişiyi reddedersen tedavisiz kalıyor. Makul sınırlardaki korkuları doğal kabul etmek gerekiyor. Biz korku envanteri çıkarıyoruz, insanların korkuları ve o korkuların arkasında ne olduğu araştırılıyor. Arka planında korkuya sebep olan çocukluk çağı travması var mı diye bakıyoruz.

Kişi hazır olmadan korkularıyla yüzleştirilmemeli mi?

-Korkuları olan kişinin gerekli hazırlıklar yapılmadan korkularıyla yüzleştirilmemesi gerekir.

Örneğin yüzme korkusu varsa, suya at tarzındaki yaklaşım, zihinsel hazırlık yapıldıktan sonra olmalı. Zihinsel hazırlık yaptıktan ve eğitimini aldıktan sonra ona rağmen korkuyorsa böyle durumlarda yüzleşme, ekspojur denilen metod güvenli bir ortamda uygulanıyor. Bununla ilgili özel simülasyon programları yapıldı. Yükseklik, böcek, açık alan ve toplumun karşısında konuşma korkusunun tedavisinde sanal gerçeklik programları uygulanıyor. Kişiye bir sanal gerçeklik gözlüğü takılıyor ve üç boyutlu olarak korktuğu şeyle aynı ortamda bulundurularak korkusu yenilmeye çalışılıyor. Kişiler o ortamda gösterilenin gerçek olmadığını bildiği halde aşırı panik yaşıyorlar. Saçma, abartılı diyorlar ama yapıyorlar. Böylece duyarsızlaşma çalışması yapılıyor.

Korku bulaşıcı mıdır?

-Evet, korkunun bulaşıcı özelliği var. Birisi korktuğu zaman diğerlerine de bulaşır. Korkulan bir durumla karşılaşıldığı ilk anda ‘dur, düşün, eyleme geç’ kuralı var. Yani bir durmak gerekir. Nedir? Ne değildir? Anlamak gerekiyor. Ondan sonra hemen hızlı bir plan yapılarak eyleme geçilebilir. Hiç düşünmeden eyleme geçen kişiler vardır. Çocukluğunda aceleci sabırsız, hiperaktif kişilerde düşünmeden eyleme geçme davranışı çok vardır, dürtüseldirler. Sonunu düşünmeden hareket ederler, akla ilk gelen şeyi yaparlar, en son duyduğuna da hemen inanırlar. Bu kişiler korku anında çok etkilenen kişilerdir. Aslında ‘Dur, düşün, eyleme geç’ kuralı uygulandığı zaman daha az hata yaparlar.

Eğer kontrol edebileceği bir şey ise üzerine gider, edemeyeceği bir şey ise mesela fırtına varsa bir köşeye geçip bitmesini bekler. Böyle durumlarda da korkunun üzerine gidilmez.

Yangın çıktığı zaman ne yapılır? Üzerine dalamazsınız. Önce söndürüp daha sonra soğutmak, sonrasında da sebebini araştırmak ve bir daha çıkmaması için neler yapılabilir bunları araştırmak gerekiyor. Korku, tehlike, krizdeki yaklaşım tarzı için bunu öneriyoruz. İşe yarayan bir yöntemdir.

Cenin pozisyonu neden önemli?

-Anne karnı insanın hayatında sorunsuzluk dönemidir. Cenin pozisyonu, anne karnındaki pozisyondur. Arapçada cenin kelimesi cennet kökünden geliyor. O, insanın en rahat halidir. Ondan sonra sorun başlıyor, korkuda ona doğru döner insan. İleri şizofrenlere baktığınızda evin bir köşesinde cenin pozisyonunda öylece dururlar. Korktuğu zaman insanoğlu bunu yapıyor. Ama krize hazırlık varsa dur, düşün dönemi daha kısa geçiyor.

___

KUTU İÇİNDE

DEPREM KORKUSU VE KURTULMA YOLLARI

Daha önce yaşanmış olan ve etkileri unutulamayan olaylar insanlar üzerinde travmalara neden olabilmektedir.

Bu travmalar sonrasında aynı durumun yeniden yaşanabilme ihtimali büyük bir korku oluşturmakta ve endişe hissi yaratmaktadır. Bu olumsuz durum günlük yaşamımızı da etkilemektedir. Bu endişeler gün geçtikçe bizi daha da esir almakta ve bir süre sonra aklımızdan çıkmayan bir durum haline gelmektedir. İlerleyen dönemlerde panik atak nöbetlerine bile sebep olacak bu durumlardan birisi de deprem korkusudur. Günümüzde oldukça fazla insanda görülen bu korku aslında ciddi bir sorundur. Çünkü yaşanan bir deprem sırasında bu korku ile hareket edemez duruma gelebilir ve kendinizi tehlikeye atabilirsiniz.

Deprem Korkusunun Belirtileri

Hayatımızı ciddi anlamda etkileyecek olan bu korkunun belirtileri kişiden kişiye göre farklılık gösterse de genel olarak; uyku bozuklukları, küçük bir hareketten bile korkma durumu, ağlama isteği, yoğun bir huzursuzluk hissi, deprem anının akıldan çıkmaması ve her harekette aynı anın yeniden hatırlanması şeklinde sayabiliriz. Ancak saymış olduğumuz bu belirtiler herkeste aynı oranda görülmemektedir.

Deprem korkusunun önüne geçilmezse hayatınız da büyük sorunlar yaşayabilirsiniz. Dışarıya çıkamaz, arkadaşlarınızla vakit geçiremez duruma bile gelebilirsiniz. Çünkü gittikçe deprem anı daha çok gözünüzün önüne gelecek ve her küçük harekette irkilerek bulunduğunuz ortamda rahatlayamayacaksınızdır. İşte bu nedenlerden ötürü deprem korkusu ve kurtulma yolları ile ilgili psikolojik bir destek almanız sizler için bir çözüm yolu olabilir.

Deprem Korkusu Nasıl Yenilir?

Öncelikle bu korkuyu gerçekten yenme isteğinize odaklanmalısınız. Çünkü her zaman söylendiği gibi ‘’İnanmak başarmanın yarısıdır’’. Daha sonra çözümlere odaklanarak ve tedavi yöntemlerinin nasıl olduğunu araştırarak sürece devam edebilirsiniz. Doğru tedavi yöntemi ile bu korku daha hızlı yenilebilir. Bu süreçte alacak olduğunuz psikolojik destek ile korkularınızla yüzleşerek hangi durumda ne yapmanız gerektiğini öğrenebilirsiniz. Tüm bunlardan sonra ise deprem konusunda bir eğitim programına katılmanız -yani aslında konu ile ilgili bilinçlenmeniz- sizi bu korkuya karşı daha da güçlü kılacaktır. Katıldığınız eğitimler, deprem çantası hazırlıkları, ilk yardım dersleri sizi bu duruma hazırlayacak ve içinizdeki korkuyu yenmenizi sağlayacaktır.

___

Afet sonrası travmaya müdahale ne zaman yapılmalı?

Travma ve akut anlarında şok etkisi yaratacak bir durumla karşılaşılabilinir. Doğal afet sebebiyle yaşanan travmaların kişide öfke oluşturabildiği dikkate alınmalıdır.

Uzman Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar

İlk aşamada ne yapılmalı?

-İlk aşamada kabullenemeyiş ve inkâr etme süreci yaşanır. Afet süreci hala yaşanıyorken bireye psikolojik bir tedavi ya da müdahale girişiminde bulunmak kişiyi rahatlatmayacak, aksine negatif reaksiyona yol açabilecektir. Psikolojik müdahalenin inkâr ve öfke sürecinden sonra yapılması, öncelikle telkin etmek yerine acıların paylaşılmasını tavsiye ediyoruz.

İlk anda afetin fiziksel etkileri mi önemseniyor?

-Evet. Birey ilk önce içerisinde bulunduğu durumun yarattığı psikolojik etkilerden ziyade, kendisinde fiziksel olarak bir problemin olup olmadığına bakar. Fiziksel yaralanmalar ve çevresel olaylar kontrol altına alındıktan sonra travmadan kaynaklı psikolojik etkiler söz konusu olmaya başlar.

Travmalar kişide öfke oluşturabiliyor değil mi?

-Tabi. Doğal afet sebebiyle yaşanan travmalar kişide bir öfke oluşturabilir. Kişi bir kabullenemeyiş ve inkâr etme süreci yaşar. Daha sonra tanık olunan afetin psikolojik etkileri bireyin kişisel hayatına fiziksel olarak yansıyabilir.

Bunlar nelerdir?

-Örneğin uyku düzensizlikleri, iştah kaybı gibi belirtiler fiziksel olarak görülen ilk belirtiler olarak tanımlanabilir. Kişi yaptıklarından keyif almamaya başlama, geleceğe dair umutsuzluk, kaygı içerisinde olma, en ufak bir seste irkilme, yangından sonra herhangi bir ateş gördüğünde korkma, irkilme gibi birtakım travmatik belirtiler yaşayabilir.

Psikolojik müdahale yerine önce acıyı paylaşmak mı gerekiyor?

-Evet. Şok etkisi yaşanan ilk aşamada, henüz travma süreci tam sonlanmamışken psikolojik bir müdahale yapmak doğru olmayacaktır. Bizim ruhsal olarak açılan yarayı görmemiz lazım. Afet süreci hala yaşanıyorken bireye psikolojik bir tedavi ya da müdahale girişiminde bulunmak kişiyi rahatlatmayacaktır. Aksine böyle bir durumda bireyden negatif reaksiyon alınması muhtemeldir. Kişinin açılan psikolojik yaralarının gün yüzüne çıkması müdahale için en uygun zamandır. Bu süreçte yapılması gereken telkin etmeye çalışmak değil, bireyin acılarını paylaşmak ve acılarına ortak olmaktır.

Müdahale inkâr ve öfke sürecinden sonra mı yapılmalı?

-Kesinlikle öyle. Bir afet sırasında fiziksel olarak bir hasar yoksa ve şok yaşanıyorsa psikolojik olarak rahatlatmak amacıyla yapılan ilk müdahale psikolojik ilk yardım olarak tanımlanır. Bu süreçte kazazede önce kayıplar sebebiyle depresif bir süreç yaşar. Daha sonra anksiyete süreci meydana gelir. Travma sürecinden uzaklaşıldıkça yıllar içerisinde bireyde bir kabullenme süreci oluşur. Bu evreler arasında ise inkâr etme ve öfke duyma evresi atlatıldıktan sonraki süreç, psikolojik yardım alınması gereken en uygun süreç olacaktır. Çünkü bireyin inkâr ettiği bir şey ona yardımcı olamaz. Kabulleniş gereklidir.


Şu halde bizlere düşen nedir?

-Tekrar etmem gerekirse yaşanan kayıplar ve yas tutma sürecinde olaya uzaktan şahit olanların üzerine düşen görev, afeti yaşayanların ve kayıpları olan insanların acılarına ortak olmaktır.

15.02.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/deprem-travmasinda-yapilmasi-gerekenler/739305

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir