EVET tedirgindi. Tedirgindim.
Buluşma ve her halleşme sonrasında böyle olurdu. Böyle olurdum.
Göz ucunda bir telaşı vardı.
Ve göz ucumda bir telaşım vardı.
Bir yanda içimdeki yangını söndürmüştü bakışı ile…
Ne zaman gözünü gözüme kilitlese anlardım. Öncesinde muhakkak gönlünü gönlüme kilitlemiş olurdu.
Hatta kök salmış olurdu.
Derinlere inen bir duygu ve oradan beslenerek tekrar yüzeye çıkıp filiz veren bir hisse dönüşürdü.
O beni beslerdi sevgisiyle, ben onu beslerdim sevgimi geliştirerek, derinleştirerek.
Her seslenişimiz, her bakışımız birbirimize akardı.
Biz olurdu bakışlar.
Biz olurdu ünleyişlerimiz.
Biz olurdu sevgi sözcüklerimiz.
Ne vakit zihnimden dileme bir ruh okşayıcı sözcük dökülse benden biraz önce ya da azıcık sonra ondan da gelirdi.
Ruh birliği diyorum ben buna.
Duygu birliği ya da gönlün saadet zinciriydi bu.
Kavuşmaları sayardım kaç gün kaldı, kaç saat kaldı, kaç dakika kaldı diye…
Vuslatı vurunca gönül saati kışlarım bahar olurdu.
Sonbaharım her nasılsa ilkbahara döner içimde güller açardı.
Bunu nasıl başarıyordu bilmiyorum.
İçimin baharını sevdiğim nasıl suluyordu, her dem beni nasıl taze tutuyordu bilmiyorum.
Oluyordu ama.
İçimde bir gülücük bankası kurmuştu. Sürekli gülümsüyordu iç dünyam onunla.
İçimde bir muhabbet bankası kurmuştu. Sürekli coşuyordu her bakışında.
İçimde bir dokunma bankası kurmuştu. Ruhsal dokunuşları yeni feyizler bahşediyordu.
İçimde bir merhamet bankası kurmuştu. Her an rahmet bulutları altında gezdiriyordu beni.
İçimde bir can bankası kurmuştu. Hiç bıkıp usanmadan yanımda ‘Canım’ diyordu. Hiçbiri birbirinin tekrarı değildi. Her söyleniş yeni bir derinlik, farklı bir titreşim içeriyordu.
Her canım değişinde bir can daha bahşediyordu. İçimde bir can gülü açıyordu mis gibi kokan.
Ve her an göz ucunda bir telaş vardı.
Bu hâl hiç değişmiyordu. Ne bende ne onda… Özümüze işlemişti.
Uzakta iken özlemin tatlı ve tedirgin telaşı, vuslatta iken birlikte geçen zamanın bitmesi telaşı…
Aklımız vuslatın deminde seyran ediyordu evet ama göz ucumuzdaki telaş nöbeti hiç devretmiyordu.
Ben buradayım der gibiydi.
Sizin için buradayım.
Siz birbirinizin gönül salıncağında doyasıya sallanın. Gönül nağmeleri ile meşk edin. Telaşlanmayın. O iş bende der gibiydi.
Bize rahat ettirmekti bu telaşın amacı.
Gönül huzurda olduktan sonra göz ucu hafif telaşlansın ne çıkar?
Yürek aşkın burcuna sevda bayrağını çektikten sonra göz ince bir telaşla elbette nöbet tutmalı.
Tutmalı ki; can ataşı hep yansın.
Yürek kıvılcımları her an küçük çıtırtılarla hep sağa sola savrulsun.
Bak yine göz ucumda bir telaş baş gösterdi.
Sevdiğim sen var mı diye seslendim.
Olmaz mı dedi. Olmaz mı?
Telaşın, telaşımdandır dedi.
Sevdan, sevdamdan…
Madem öyle, hep göz ucunda bir telaş olsun ne çıkar?
Olsun!..