Güdülenmiş Sevgi Davranışı

UĞUR CANBOLAT

ARKADAŞLARLA birkaç günlüğüne Çanakkale’nin bir beldesine gitmiştik üç sene evvel. Onlar denize meftun olduklarından kendilerini çağırmıştı ve cümbür cemaat bu davete icabet etmişlerdi.

Ben fakir ise eski taş döşeli sokaklarda dolaşmayı ve kendimle halleşmeyi daha sevimli bulmuştum. Yorulunca meydandaki kahvenin ulu ağacının altında oturmuş cırcır böceklerinin sesinden fırsat buldukça kendi derunumda yolculuk yapmaya çalışıyordum.

Yan masada yaşını almış, saçları uzun, oturuşu bilgece ve konuşması cezbedici bir zat etrafını çevrelemiş ve kendisini can kulağıyla dinleyenlere hararetli bir şeyler anlatıyordu.

Acaba bizim nasibimize buradan ne düşer, kandilime birkaç damla da olsa yağ damlar mı diye kulak kabartmıştım. Söylenenlerin çoğunu tam duyamadım ama gözlerimi kapatıp kendimi çevreden soyutlayarak tüm dikkatimi onlara yöneltince şu cümleyi yakaladım:

 “Güdülenmiş sevgilerden sakının.”

Tamam dedim, benim nasibime bu düştü. Hemen not aldım. Telefonumun not defteri kısmını temizlerken dün bu cümleyle karşılaştım. Yoğunlaşıp düşünememiştim. Demek zamanı şimdiymiş.

GÜDÜLENMİŞ sevgi davranışı başa beladır.

Gönlünde olmayanın gönlüne dikte edilmesi ve kendini bu sevgiye adamanın istenmesi çaktırmadan sevdirilmeye çalışılan bir esaretten ne farkı vardır? İnsanın iradesine bu denli ipotek koyma arzusu ve iştahı nereden kaynaklanmaktadır? Rahmanî olmadığı kesin olan bu hükmedici davranışın pençesine düştüğümüz zaman canlı cenaze olacağımızın farkına varmamız gerekiyor? Bunlar modern zamanlarda yeni ve çeldirici aparatlar bulduklarından sosyal mecralar yoluyla yayılan altına müzik döşenerek dolaşıma sokulan kısa video ve görüntülerle zıvanadan çıkmış durumdadırlar.

Ne yazık ki, çoğumuz bu oltalara takılıyoruz. Kızıyoruz evet ama yine de kendimizi alamıyoruz.

GÜLDÜRÜ dizilerinde ve sitokromlarda nerede gülmemiz gerektiğini hatırlatmak için altına alkış efektlerinin döşenmesi gibi bizi her alanda güdülemeye çalışıyorlar. Nerede kimi alkışlayacağımızı onlar fısıldıyorlar. Kimleri ulunun ulusu görmemiz lazım geldiğini propagandanın hileli taktiklerini kullanarak bilinçaltımıza atıyorlar. Onları Allah’ın sevdiğini söylüyorlar. Oysa bu yüce Rabbimize ne kadar büyük ve cüretkâr bir bühtandır. “Nereden biliyorsunuz bunu birader?” diye soramıyoruz karşımızda bir muhatap olmadığı için. Yetinmeyip yüceleştirdikleri bu kişilere Allah Resulünün iltifatta bulunduğunu, müjdelediğini, görevlendirdiğini, Ravzayı Mutahhara’da hırka giydirdiğini iştahla söylüyorlar. Kendi aralarında büyüklük konusundaki rekabette öne geçmek için kullanılan bir çapa bu. Ancak iman ettiği Nebi’ye karşı delilsiz bu denli hakikat dışı açık iftirayı nasıl kalpleri kaldırıyor?

Güdülenmiş sevgi davranışına ikna etmek için Allah’ı ve elçisini pervasızca kullanmak nasıl bir şeytani zekanın ürünüdür?

MODA denilen şey yine güdülenmiş sevgi davranışının bir başka türevi değil mi? Trend olarak her yerde önümüze sürülüp yönlendirildiğimiz hususlar bu tuzakların başka bir versiyonu. Şunları giyersen karşı cinsi ve hemcinslerini etkilersin, beğenilirsin, yakarsın ortamı, herkesi kendine baktırmayı başarırsın alt metnini taşıyan tüm çabalar güdülenmek anlamına gelmiyor mu?

Saçlarını şu modelle şu şekilde kestirirsen trend olursun cümleleri de aynı kapıya çıkmıyor mu?

Seküler dünya ile sınırlıymış gibi görünen bu güdüleme tutkusu ne yazık ki dini ve kültür alanlarında da gırla gidiyor. Hepsi güdülenmiş davranış modelleri…

Birine yakalanmayan diğerinden paçayı kurtaramıyor.

GÜDÜLENMİŞ olmak demek enerji ve yön, motivasyon kavramının her durumda tekrarlanan temel bir niteliğidir. Davranışlarımızı uyarıp yönlendirmeyi amaçlar. İhtiyaçlarımızı, değerlerimizi, kutsallarımızı, coşkularımızı, kederlerimizi, umutlarımızı kullanarak tutumlarımızı etki altına almayı hedefler.

Psikolojik ve manevi ihtiyaçlarımız asla ihmal edilmez. Duygu durumlarımıza göre muhakkak sunacakları bir seçenek bulunur. Bunlar ustaca kullanılarak hatta istismar edilerek yeni davranış modelleri geliştirmemize, beğenilerimizi buna göre tanzim etmemize zemin hazırlanır.

Yapılan bu şeytani çalışma hedefe yöneliktir ve özel seçilir. Yalancı hedefler oluşturmamız için motive ediliriz. Ödüller konulur. Bilinçsizliğimizden yararlanırlar ama sahih bir şuur inşa ettiklerine inandırırlar.

Sürekli bir uyarılma söz konusudur ve burada korkularımız, kaygılarımız, ihtiyaçlarımız dile getirilerek gerçek imanımız yerine kurguladıkları inançlara iman etmemiz istenir.

Esasen güdü varlık mekanizmamızın temel ihtiyaçlarını giderip huzur bulma, tatmin olma, değerli ve etkili olma, kendi gerçekliğimizi bulma durumudur. Bizi harekete geçiren iç ve dış etkidir.

Ezcümle; tam potansiyeline bu şekilde ulaşıp kendini gerçekleştireceksin diyerek talepte bulunmadığımız halde bize yaklaşanlara karşı uyanık olmamız gerekiyor. İman hırsızı olup olmadıklarına, şeytandan vahiy alanlardan olup olmadıklarına dikkat etmeye mecburuz.

Kısacası ağaç altında sohbet edip etrafına uyarılarda bulunan o bilge kişi haklıymış.

Demek ki, o günden içinde bulunduğumuz durumu öngörmüş.

Güdülenmiş değil irademizi kullanarak elde ettiğimiz hakikatli sevgilere ihtiyacımız var. Buna ulaşmanın yolu da bellidir. Elimizde Kur’an vardır zira.

Ya Selam!

11.01.2025

https://www.istiklal.com.tr/gudulenmis-sevgi-davranisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir