Güzellik Fırtınasına Tutulmak

UĞUR CANBOLAT

“GÜZELLİK fırtınasıdır hayat” diyerek başlardı her konuşmasına. Ama diyerek devam eder ve şunu eklerdi: “Bunun için gören göz, düşünen akıl ve hisseden kalp gerek…”

Bunlar bizde yok muydu, vardı. Gözümüz, aklımız, kalbimiz vardı pekâlâ… Herkeste var ayrıca bir tek bizde değil ki… O vakit bu sözü niye tekrar ediyordu.

Demek ki, göz var ama görmeyince anlamsız. Akıl var lakin idrak yoksa işlevsiz. Kalp var ama duyumsamıyorsa mefluç… Anlaşılan o ki sadece organa sahip olmak kâfi değil…

Göz, o muhteşem güzellikler fırtınasını gördüğünde anlamını kazanıyor.

Akıl, işleyen o muhteşem güzellikler sistemini çözümlediğinde işlev ifa ediyor.

Kalp, tüm olan biteni hissettiğinde, kendisine iletilen verileri işleyip duyarlılık kazandığında kendisi oluyor. İsim alması yeterli değil, yaratılış maksadına uygun davrandığında müsemma oluyor.

GÜZELLİK, sırf estetikten mi ibarettir? Güzellik, bir beğeniden mi oluşur sadece?

Güzellik, duygu, coşku ve hoşlanma hissi uyandıran bir nitelikle sınırlandırılabilir mi?

İşin felsefesini yapanların, alanda çalışan sanatçıların elbette birçok tanımı var. Bunlar esasen hâdisenin fırtına boyutunu görmeyip kendi eğitim ve kişiliklerine göre subjektif bir tarifte bulunuyorlar. Hepsi o kadar. Kapsayıcılığı noksan, ihatası yetersiz.

Güzellik olgusunun ve duygusunun daha derli toplu bir tanımına ihtiyacımız var.

“Güzellik neye bağlı?” sualinin cevabını ararken kültür kodları, toplum normları, felsefecilerin ve sanatçıların kişisel ve düşünsel tercihlerinin ötesinde daha derin bir kavrayışa muhtacız.

Güzelliğin ölçüsü nedir? Kıyas neye göre yapılacaktır? Kaynak sahih midir?

İç güzellik, dış güzellik, doğal güzellik gibi tanımlamalar sınırlamadan öteye gidemiyor. Tarihin akışı içerisinde değişen tariflerin yapılmış olması da unutulmamalı ayrıca. Tam bir uzlaşı yok.

O vakit durum açık, güzelliği bihakkın tanımlayamamışken fırtınasını nasıl dile getirebiliriz ki…

HÜSÜN var mesela. Güzel anlamında kullanılan; güzellik, rağbet edilen, ilgi duyulan, kayıtsız kalınamayıp sevilen şey. Çoğulu olan “Mehâsin” daha düne kadar toplumda yaygın kullanılırdı.

Akıl, duygu ve hissediş yönünden bir ortaklık barındırmalı güzelliğin tarifi. Göze hitap eden bir hoşlukla sınırlandırılmamalıdır. Kalp gözünün de gözün gördüğünü onaylaması ile yerine oturan bir kavram hüsün. İyilik ve eksik olmamayı barındırıyor bağrında.

Hasene buradan geliyor. “Ahlâk-ı hasene” şeklinde yaygın kullanımı var. “Esma-i Hüsna” tamlamasını da unutmayalım. Hasan, Hüseyin ve Muhsin isimleri de yine bu kaynaktan besleniyor.

CEMAL kulun yaratıcısı ile olan ilişkisinin güzelliğini ifade için kullanılıyor. Üstünlük, ihsan ve lütuf gibi anlamları da içinde taşıyor. “Didar” kavramı deyişlerde sıkça geçer. İlahi güzelliğin Farsça ifade edilişi.

Türkçemizde ise muhteşem kullanış biçimleri var.

Beğenilen her durum ve nesneler için kullanılır. Doğruyu güzel olmakla tanımlarız örneğin. Uygun olana, hoş görünene de güzel deriz. Temiz huy ve mizaç içinde kendimizi güzel demekten alıkoyamayız. Kulağımıza hoş gelen nağmeler için güzel demekten daha iyi bir takdir cümlemiz olmaz genellikle. Hayranlık duyup gönül akıttığımız kişilere de “Güzel insan” demeye lâyık buluruz.

Yalın olmayı ve sadeliği de bu şekilde ifadeye dökeriz. İnsanlara hizmet eden konum ve mevkileri de güzel olarak tavsif ederiz. Ahlaki üstünlük ve erdemli davranışları da bu şekilde anarız.

İlk bahar ve yaz aylarında gezmeye, tozmaya elverişli olma hâline de “Güzel havalar” deriz. Toplum içinde ölçülü davrananları, görgü kurallarına uygun hareket edenleri de aynı kelime ile tanımlarız.

Gecenin serinliğine de denizin dinginliğine de gölün durgunluğuna da gözenin kaynamasına da pınarın gürül gürül akışına da derenin çağlayışına da semanın mavi enginliğine de bu kelimeyi yakıştırırız.

Gönül alıcı, ruhumuzu okşayıcı, kalkındırıp imar edici sözlere güzel demez miyiz, evet, onlara da deriz. Umut içeren, ferahlık sunan vaatler de nasibini buradan alır.

FIRTINA ise bilinen şekliyle bir tabiat olayıdır.

Düşük atmosfer basıncıyla ve ayrıca sıcaklıkta belirgin bir düşüş ve bazı durumlarda yağmur, kar veya dolunun ortaya çıkmasıyla karakterize edilen bir tanımdır ve çeşitleri vardır.

Kum fırtınası çok önemlidir ve korunulması gerekir. Tipi dediğimiz kar fırtınası da insanın hayatını güçleştirir ve mücadeleyi icap ettirir. Sıcak ve soğuk fırtınalar şeklinde ayrıma da tâbi tutulur.

Yıldız fırtınalarından da bahsedilir misal… Fırtına değil belki de fırtınalar denilmeli.

BUNLAR herkesin malumu olan hususlar.

Usta olumlu bir kavramla olumsuz bir kavramı aynı cümle içinde kullanarak hayatı tarif etmişti.

Belli ki fırtınaya bildiğimiz menfi anlamlar dışında başka bir mânâ yüklüyordu. Rabbimiz her ne yaparsa güzel yaptığından bizim bunları görebilmemiz için basiretle bakmaya ihtiyacımız vardı belli ki…

Anlıyorduk ki, güzellik ile fırtınayı aynı anlamda birleştirebilmek için daha fazla yorulmaya ve Allah’ın indirdiği ile yarattığı kitabı birlikte okuyarak anlamaya ihtiyacımız vardı. Tüm varlıklar göz ve gönlümüzün önünde bir güzellik fırtınası şeklinde kendi kaderlerine uygun yörüngelerde akıp gidiyorlar.

Görmek, okumak, anlamak, şuura taşıyarak şükretmek için güzellik fırtınasına tutulmak nasip olsun inşallah…

Ya Selam!

09.05.2025

https://www.istiklal.com.tr/guzellik-firtinasina-tutulmak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir