UĞUR CANBOLAT
DEDELERİMİZ amca çocuklarıydı. Aynı soyadı taşıyoruz. Moda tabirle ifade edecek olursak kuzen idik Hasan’la ama bizler hitap ederken birbirimize daha çok “Emmoğlu” demeyi tercih ederdik.
Yoksul bir köyde doğup büyüdük ama yoksun değildik. Bir kültürün içine gözlerimizi açtık.
Kafkas halkının derin anlamlar içeren ve sosyal bağları kuvvetlendirecek biçimde tasarlanmış örfüne uygun eğitildik, biçimlendirildik. Kıvam bulduk.
…
HASAN ilk çocukluk yıllarında yaramazdı. Tıpkı benim gibi.
Ele avuca gelmez, eve ve avluya sığmazdık.
Hatalar ettik, kusurlar işledik, sınırları zorladığımız çok oldu ama yine de genel çerçeveyi aşmadık.
Evvel Hasan’a “Kara Hasan” derlerdi. Teni bize göre biraz daha koyuca idi. Sanırım bundan sebep böyle ünlenirdi.
…
ERGENLİK döneminde şehirlerimiz ayrıldı. Ben amcamla beraber İstanbul’a, Kara Hasan ise Konya’ya gitti. Eğitim aldı. Kendini geliştirdi. Öğretmen oldu. Evlendi, barklandı.
Aldığı terbiye ile Hasan çok değişti. Gelişti. Dünyaya bakışı netleşti. Yaramazlıktan eser kalmadı. Us’landı. Yaz tatillerinde yine aynı avluda birlenirdik. Birbirimizi gözlerdik. Muhabbetin kazanını harlar uzun sohbetler ederdik.
…
YAKIŞIKLIYDI Hasan…
Kendisine yakışmayan işlerin içinde olmadı hiç. Hep yakışanı yaptı. Hayatı kavramaya, anlama çalıştı. Ardından anlam katmaya da…
Yaşamak ağırdı tabi. Yoksul bir köyden çıkıp şehirli olmak kolay değildi. Kurda kuşa yem olmadan istikamet tutturmak güzel olanın farkına varmakla mümkündü ancak. Kara Hasan da hep bu yolu gözetti. Güzel olmaya çalıştı. Hayatı güzelleştirmek önce kişinin kendisinin mânen güzel olmasıyla mümkündü çünkü.
…
İYİ olma merdiveninin basamaklarında yükselirken iyi olmayanlarla karşılaşmak her zaman mümkündü. Kötüler kötülüklerini çoğaltmak için çalışırlardı. Tuzaklar kurarlardı. Çelmeler takarlardı.
İyi olmanın ödenmiş bedelleri olmalıydı. Kara Hasan o bedelleri hiç yüksünmeden ödedi ama iyi olmaktan hiç vazgeçmedi. Gayretini sıfırlamadı aksine tahkim etti, kararlılıkla hedefine yürüdü.
…
HASAN kirlenmiş dünyanın kirlerine bulanmamak için erdemli olmayı seçti.
Kalbini her daim iyi tuttu. Onu muhafaza etti, korudu. Üzerine titredi ve şer güçlerden sakındı.
İyiliğin, hoşluğun, güzel olmanın remzini sürekli üzerinde taşıdı. Hayatına olabildiğince yansıttı.
Fahr-i Cihan Efendimizin seçilmiş yolundan ilerlemek elbette mücteba olmayı gerektir. Ki, muazzez torunu Hazreti Hasan Efendimizin lakabı “Hasan-ı Mücteba”dır.
Seçilmiş olanın seçkin takipçisi olmayı şu söz ne güzel anlatır:
“Eğer ümmet isen, ol müctebâya / Uymalısın sünnet-i Mustafâ-yı safâya.”
…
SONRAKİ sohbetlerimizde Kara Hasan’ın “Hüsnütelakki Hasan” oluşunu izledim.
İyi karşılıyordu her şeyi. İyiye yoruyordu. Kendi düşüncesine göre kader açısından altında bir sebep arıyor ve buluyordu. Oysa başına altından zor kalkılacak işler gelmiş, imtihanlara tâbi olmuştu.
Güzel olmayı, iyi olmayı sadece isim olarak taşımakla kalmayıp o ismin müsemması olmak zaten böylesi bir anlayışı zorunlu kılıyordu. Hasan’ın yaptığı da tam buydu işte.
Yorumları menfi değildi, müspetti. Suçlayıcı değil anlayıcı idi. Hüsn-ü kabul sahibiydi.
…
HASAN olmak kolay değil, hele de Hüsnütelakki Hasan olmak hiç kolay değil. Ama imkânsız da değil…
Ayrıca kolaylık her zaman iyi midir? Oldurucu mudur? Hayır.
Zorluklar, sıkıntılar, dertler, kederler, ağır sınavlar insanın iyi olması, güzelleşmesi, içindeki potansiyeli açığa çıkarması için kendisine bir rahmet hediyesi değil midir? Öyledir.
Tüm bunlar kişinin yaşam felsefesiyle ilgilidir. Neleri hayatının sabitesi yaptığıyla ilişkilidir.
Hüsnütelakki Hasan tüm bu sebepleri dikkate alarak kalbini muhafaza ederek erdemler yolunda ilerlemeyi ülküsü hâline getirmişti. Nazik olmayı seçmişti. Çevresiyle ihsan ilişkisi kuruyordu. Sosyal iletişim yeteneklerini geliştirmek için çabalıyordu. Duyarlılığını bu istikamete yöneltiyordu. Arkadaşlarını satmıyor, onlara kör kuyular kazmıyordu. Pozitif yapısı ile hayata enerji katıyordu aksine.
…
HÜSNÜTELAKKİ HASAN sakin olmayı yeğliyordu. Güzel görüp güzel düşünmeyi önceliyordu. Bu ise telaşla değil sükûnet ile olabilirdi ancak. Geçici ve kısa mutlulukların değil sonsuz huzurun tâlibiydi. Kendisini ve duygularını doğru istikamette yani Rabbimizin buyrukları doğrultusunda yönetmeye çabalıyordu ki, bu bir kulluk şuuruydu.
Duygusaldı. Hassastı. Kırılgandı. Ama bunları hak ve hakikat uğruna törpülüyor ve dengeye gelmeye çalışıyordu. Duyarlılığını insanlığın hayrına yöneltiyordu.
Kara Hasan olmaktan Hüsnütelakki Hasan olmaya evrilen emmioğlumdan öğreneceğim çok şey var. Esasen çevremizi dikkatle gözlediğimizde yakınlık sebebiyle fark edemediğimiz nice güzelliklerin, erdem ve erdemlilerin olduğunu göreceğiz. Yeter ki, ferasetle bakalım, bakabilelim.
Ya Selam!
08.05.2025