UĞUR CANBOLAT
ARKADAŞIM Murat Ercan’ın gönderdiği bir video ile mevzuya dikkatimi çekmişti.
Konu hakkında epeyce yazı bulmak mümkün. Yine görsel materyaller de mevcut. Mesele mühim aslında. Üzerinde düşünüp kendimize çıkarmamız gereken paylardan uzak kalmamak gerek. Hâdiseyi sadece tarihi bir veri olarak görüp sorumlu yorumlar yaparak üzerimize alınmadığımız sürece sadece zihnimize aldığımız bir bilgi olmaktan öteye gidemeyecek. Ne yazık ki…
…
BARABBAS olayı ilginç.
İznik Konsül’ü tarafından kabul edilen dört İncil’de de kendisine yer buluyor. Dikkatle bakıldığında Yüce kitabımızda da izlerini bulmak mümkün. Ancak esas konu bizim neresinde durduğumuzdur. Düşüncelerimiz, duygularımız ve eylemlerimizle biz ne yana düşüyoruz?
Barabbas’ı dışımızda görüyorsak eğer yeterince ibret aldığımızı elbette iddia edemeyiz.
…
BİZLER hakikati görmezden gelenlerden miyiz yoksa ona kalbini açıp tüm gücüyle mevzuyu açığa çıkartarak hayatının hayatı yapanlardan mıyız?
Gerçeği görmezden gelmesek bile bütünüyle sahiplenmeyip üstünü örtüyor ve sağa sola çekiştirip başkalaştırarak anlam tahrifatı yapıyorsak sonuç yine aynı kapıya çıkmıyor mu? İyiliklere karşı takındığımız düşmanlığı fark etmediğimizde Barabbas’ı destekleyenlerden olmuyor muyuz? Güzellikleri serpilip büyümeden boğmaya kalkıyorsak eğer kendimizi nasıl temize çıkarabiliriz ki?
…
BARABBAS kanlı bir katildi. Zalimin önde gideniydi. Kötülükte sınır tanımıyordu. Haydutlukta eline su dökülmesi mümkün değildi. Fesat ehliydi. Hayatı ve insanları enfekte ediyordu. Bundan zevk alıyor ve besleniyordu. Ayrıca bir ırz düşmanıydı. Barabbas aynı zamanda Hazreti İsa’nın zindan arkadaşıydı.
Konu üzerinde çalışan uzmanların verdikleri bilgiye göre Romalıların Fısıh bayramında geleneğe uygun olarak valiler zindandaki mahkumlardan birini istediği algıyı oluşturup halkın desteğini alarak onların tercihleri üzerine affediyordu.
İki tercih sunulmuştu. Biri Allah’ın Nebisiydi. Doğruluğun temsilcisiydi. Hakikatin taşıyıcısıydı. İnsanlığa kurtuluşun prensiplerini getiriyordu. Diğeri ise caninin önde gideni…
Olgusal gerçeklik tersyüz edilerek yalan ve yanlışlarla harmanlanan yüksek bir propaganda ile olgusal gerçeklik meydana getiriliyor ve “Kelimetullah” olan Hazreti İsa’nın yerine Barabbas affediliyordu.
Ve bunu iyilik adına yaptıklarını insanlara fısıldıyorlardı. Halkı kandırmak için siyah, beyaz olarak gösteriliyordu. Yanlışlar, doğru olarak sunuluyordu. İyiliklerle kötülükler zihinsel hilebazlıklarla yer değişimine tâbi tutuluyordu.
Sonunda ne oldu? Barabbas affedilip topluma salındı. Yeni suçlar işledi, canlar yakmaya devam etti.
İsa Nebimizin başına gelenler ise malum…
…
DÖNEMİN valisi Pilatus idi ama bu orada kalmadı.
Her dönemin isimleri değişse de aynı zihin dünyasına sahip çarpıtma hokkabazları hep oldu. Bu madrabazlar insani değerleri çarpıtarak sonuna kadar kullandılar. İyileri kötü diye damgaladılar. Sürgünlere gönderdiler. Hapislere attılar. Darağaçlarında sallandırdılar.
Kötülere ve kötülüklere de iyilik meleği muamelesi yaptılar. Sahip olmadıkları payeleri yükledir. Toplumsal değer açısından mühim olduklarına vurgular yaptılar.
Bunları yaparken elbette en başta dini duyguları kullandılar. Tahriflerle sonuç aldılar. Hurafelerin darağacında nice masum imanları katlettiler. Kültürel değerleri kullanma hususunda da bundan geri kalmadılar. Peygamberlerini katleden, aşağılayan insanlar hâline getirdiler toplumları.
…
KOLAY iş değil elbette. Şeytanî hünerler gerektirir. Güçlü hitabet ve anlatımlara lüzum vardır. Çarpıtmalar olmazsa olmazlarıdır. Suret-i haktan görünmek ve güvenli alan oluşturarak emniyet tesis ettiler. Kendilerinin her şartta doğru olduğuna iman ettirdiler. İnsanlık tarihi bunların örnekleriyle dolu ve bugün aynıyla devam etmekte.
…
PEKİ, bizler bunlara nasıl müsaade ediyoruz? Bu tuzaklara nasıl yakalanıyoruz? Propagandaların kurbanı olmaktan neden kurtulamıyoruz? İçimizdeki benzer Barabbas’ları nasıl büyütüp semizleştiriyoruz? Hangi saiklerle onlardan yana tavır koyuyoruz? Düşman olmamız gerekenleri dostluk tahtına nasıl oturtuyoruz?
Çünkü…
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ile sadakat ilişkisi kurmuyoruz.
Eğer bunu başararak hakikatli bir vahiy talebesi olabilseydik içimizdeki bu kötüden yana seçim yapma eğilimlerini tırpanlayabilecektik. Hakikatten taraf olabilecektik.
Ebu Cehillerin masa arkadaşı olmayı yeğlediğimizden içimizde Barabbaslar oluştu. Onları koruyup kolladık. Büyüttük. Baş tacı yaptık. Onlar için savaştık.
İşin en vahim yanı ise çoğumuz hâlen bunun farkında değiliz. Yanlış tarafta olmayı sürdürüyoruz.
İyilik yapıyoruz zannıyla içimizdeki iyilik filizlerini tırpanlayıp kötülükleri yeşertiyoruz.
Demem o ki, gelin bu konuyu bir defa daha düşünelim. Gönlümüzü gerçek iyiliklerden yana koyarak imanımıza yazık etmeyelim.
Ya Selam!
16.05.2025