KUANTUM DOLANIKLIK ONLARIN YAŞADIĞI

UĞUR CANBOLAT

KAPI komşuydular.

Avluları birbirine bitişik olduğundan tüm oyunları birlikte oynarlardı.

Onlar oyuna daldıklarında dünyayı unuturlardı. Saatlerin birbiri ardınca nasıl devrilip gittiğini hiç anlamazlardı. Her nasılsa acıkmazlardı da. Annelerden birinin aklına gelip seslenmeseler yemek bile yemeyeceklerdi.

Böylesine müthiş bir uyumları vardı.

Sabah ilkin kim uyanıp ayaklanmışsa diğerinin kapısında bitiverir ve büyük gürültüyle uyandırıp kendi dünyalarının kapılarını açarak yeniden girerlerdi.

Kimse onları yadırgamazdı. Aksine gıpta ile karışık övgüler aldıkları da olurdu.

Peki ya anne babalar… Onlar da komşudan öteydiler.

Birbirlerine çocuklarını emanet edebilecek kadar yakındılar.

Biri kız diğeri erkek çocuk olmasına karşın bir güne bir gün kavga etmişlikleri duyulmuş bilinmiş değildi.

YARAMAZ sayılabilecek oyunlardan başka dünyalarının olmadığı günler geride kalmıştı.

Sorumluluklar almıştı her biri kendi evinde. Derslerine de çalışmayı ihmal etmiyorlardı.

Dikkat çeken şuydu ki; değişen zaman onları değiştirmemiş, birbirinden uzaklaştırmamıştı.

Tersine daha olgun, daha içerikli bir arkadaşlıkları olmuştu.

Başkaları duysa “Korkunç saçmalık” olarak tanımlayabilecekleri mevzular buluyorlar, akşamları ilerleyen saatlere kadar farklı açılardan yaklaşarak tartışabiliyorlardı.

Meselelere bakışları aynı değildi. Farklıydı.

Bu durum onları birbirinden uzaklaştırmıyor tersine müzakere ettikleri hususları daha eğlenceli, daha zevkli ve daha sürprizli bir hâle getiriyordu.

Onların dünyasında yenmek veya yenilmek yoktu. Buradan doyum sağlamıyorlardı.

Her münazara sonrasında mümkün olup beyinleri açılıp bakılsa acaba nasıl bir öğrenme zevki genine rastlanırdı bilinmez.

ÜRPERTİCİ bir etkileşimleri var.

Evet, ikisi de üniversiteyi kazanarak yurdun iki farklı ucuna gitmişlerdi. Tercih ettikleri alanları farklıydı.

Yani giderek uzaklaşmaları beklenen veya şaşırılmayacak olan olurdu ama hiç böyle olmadı. Kopmadılar.

Günümüzün mevcut iletişim, haberleşme araçları ve imkânları yoktu.

Ancak birbirilerini de şaşırtan ve hayrete düşüren bir iletişimleri yani hissedişleri vardı.

Ayda bir mektuplaşmak üzere kavilleşmiş olduklarından posta ile iletişimleri sürüyordu. Birbirinden habersiz iki tarafında yazdıklarının neredeyse birebir aynı mevzular olması şaşılacak şeydi.

Mesafeler arayı açamamış sanki görünmez ağlarla birbirine bağlamış ve yakınlaştırmıştı.

EVLENDİLER.

Çok mutlu oldular.

Sohbetleri doğan üç çocuklarına ve onların getirdiği yüklere rağmen bir milim bile gerilemedi.

İnadına arttı, derinleşti, muhteva zenginliğine kavuştu.

Dünyevi ihtiyaçlar olmasa kıyamet sabahına kadar birbiriyle usanmadan konuşmayı sürdürebilirlerdi.

Gün geldi emri Hakk vaki oldu.

Hanımefendi usulünce yıkandı, kefenlendi ve toprağına sırlandı.

Mezarlıktan eve dönüşlerinden üç saat sonra da beyefendi büyük göç yolculuğuna araya gün girmeden çıktı. Aynı gün yan yana topraklarıyla buluştular.

ANNE BABASININ bu durumlarını anlatınca evlatları dede ve ninelerinin bu hallerine şaştılar.

Babaları tüm ayrıntıları vermediğini özellikle ifade etmişti ancak bu kadarı da şimdinin insanlarının bocalaması için yetiyordu.

Örneği olsa bile azdı bu denli yakınlıkların…

Torunlardan birisi bilimin yeni verileriyle yakından ilgileniyordu. Tahsili de bu yöndeydi zaten.

Babasının anlattıklarını dinledikten sonra “Kuantum dolanıklık onların yaşadığı şey” deyiverdi.

KUSURSUZ bir etkileşim demekti bu.

Birbiriyle bu denli ürpertici etkileşime dolanıklık deniliyormuş.

Birine bakarak diğerinin belirlenebildiği bu denli derinden iletişim ve etkileşim diğer bir ifadeyle uzak mesafelerden de olsa anlayabilmek illa da her hususta aynı düşünmek anlamına gelmiyormuş.

Bu da güzel diğer bir yanı tabi.

Bizleri şaşırtacak olan ne çok hikâye var hayatta.

Ya Selâm!

14.02.2024

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/kuantum-dolaniklik-onlarin-yasadigi/825904

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir