MAHYA

Ramazan Günlüğü-12

MAHYA

UĞUR CANBOLAT

ÇOCUKLUĞUMUZ köyde geçtiğinden o yıllarda hiç mahya görmedim. Her Anadolu köyünde olduğu gibi mütevazı bir camimiz vardı ve doğal olarak tek minareliydi. Mahyanın olabilmesi için ise iki minarenin olması zaruriydi.

Medeniyet kurmuş kültürler bazı kavramları millileştirir ve herkes bu kavramları kullanır. Bizim kültürümüzde Ramazan ayı dahil Recep ve Şaban ayları tek tek söylenmez. Bunun yerine “Üç aylar” denilmesi buna örnektir. Kastedileni herkes bilir, ayrıca izaha lüzum yoktur. “Mahya” kelimesi de aynı şekildedir. Ramazan ayına mahsus, bu aya ait şeklinde bir anlamı vardır.

Mâh Farsça’da ay demektir. Ecdadımız bu kelimeye Arapça olarak iyye ekiyle mâhiyye kelimesini üretmiştir. Mahyâ ise Fahr-i Kâinat Efendimize selâtü selâm getirilen meclis anlamını barındırdığı gibi zikreden topluluk, meclis manasını da ihtiva eder.

Ramazan aylarında iki minare arasına mumlarla oluşturulan, müminlere mesaj vermek üzere asılan yazılara bu ismin verildiğini en büyüğümüzden en küçüğümüze kadar artık hepimiz biliyoruz.

BU mübarek ayda camilerin minareleri arasına gerilen ışıklı yazı şeritlerine mahya denildiği gibi bu yazıları hazırlayıp bizlerle buluşturan sanatçıya da mahyacı tabir edilir.
Bugün yararlanılan teknik imkanlarla daha kolay yapılıyor olsa da eskiden icra edilmesi gerçekten güç bir sanattı. Büyük bir mahareti icap ettirirdi. Alanda yetişen hünerli ustalar bilinirdi. Mesleği devam ettirmesi için o ustalar kendilerine yetenekli çıraklar bulur onları yetiştirerek Ramazan aylarında bu güzellikten müminlerin mahrum kalmamasını temin ederlerdi.

Hususiyle seçilen büyük camilerde bu uygulama yapılırdı daha çok. İki minare arasına ip gerilirdi. Telle yapıldığı da olurdu. Mahir usta iki minare arasına gerilen bu ipe zeytinyağı doldurulmuş kandilleri veya mumları yerleştirir böylece mesaj görünür olurdu akşamları.

Öylesine ustaca bir iş idi ki bu, tüm Ramazan boyunca rüzgâra dayanıp sönmezlerdi. Pırıl pırıl bakan gözlere ulaşırlardı. Şimdi renkli ampullerle yapılır oldu ama o zamanın zevkini ve estetiğini ne kadar verebiliyor bilinmez.

İSLAMİYETİN ilk asırlarına dayandığı söylenir bu geleneğin.

Mescid-i Harâm’ın 455 kandilinin olduğunu, bunlardan daha çok ışık veren bazılarının sadece Ramazan ayı ile hac mevsiminde yakıldığını, bu kandillerin direkler arasına gerilmiş iplere bakır çengellerle asıldığını ve bu sayede Mescid-i Harâm’ın istenilen yerine taşınabildiğini söyleyen bilgileri bulmak mümkündür.

İSTANBUL camilerinde kurulan mahyalarda daha ziyade Fetih Sûresinin ilk âyeti ile “Mâşallah, Tebârekellah, Bismillâh, Leyle-i Kadir, Hoş Geldin Yâ Ramazan, On bir ayın sultanı” gibi cümleler yer alırdı.

Ramazan ayının son günleri ise hüzün vaktidir. Zira veda yaklaşmaktadır.

Bu sebeple yazılarda değişirdi. Buna uygun cümleler mahyalarla süslerdi iki minare arasını. Mesela çok rastlanılanı “El-Firâk” veya “Elveda” gibi yazılar olurdu.

KULLANILAN uygun yazı türü sülüs idi.

Resim olarak ise tek veya çift boru çiçeğinin yanı sıra gül ve fulya tercih edilirdi. Yine kız kulesi figürü ile kayık, vapur, köşk, fıskıye, köprü, cami, top arabası, tramvay, Ayyıldız ve ortadaki bir yıldıza bakan çifte ay gibi motifler en sık kullanılanlar arasında yer alırdı.

BÜYÜK olmasına rağmen nadiren olsa da tek minareli camiler mahrum bırakılmak istenmez buna da bir çözüm bulunduğu da görülürdü. Neticede burası İstanbul’du. Hekimoğlu Ali Paşa ve Dâvud Paşa camileri gibi tek minareli büyük camilerde şerefe ile kubbe alemi arasına gerilen iplerle hafif eğimli olsa da mahyalar yapıldığı araştırılınca görülecektir. İki minare zaruri olsa da İstanbul’da bunu aşmanın yolları bulunmuş. Minarenin şerefesi ile kubbe arasındaki mesafe kısa olduğundan daha çok “Yâ Gani, Yâ Ali” gibi yazılara yer verilirmiş.

BURAYA kadar anlattıklarımız Ramazan ayında gözümüzü süsleyen güzel bir geleneğin teknik kısmıydı. Ancak mesele bundan ibaret midir, hayır.

Gerçek mahya Rabbimizin vahyi olan yüce kitabımızdan hakikatli bir öğrenci olarak istifade edip aklımızla kalbimiz arasındaki mesafeyi kısaltarak bizim oluşturduğumuz gönül mahyasıdır.

Burada hangi âyetler yer almaktadır?

Güneşler güneşi olan Kur’an ile kalbimizi aydınlatarak nefsimizin hangi tuzaklarını bozduk?

Hangi çelişkilerimizi bu ışığın aydınlığında çözümledik?

Fahr-i Kâinat Efendimizim muhteşem ve mübarek örnekliğinde aksadığımız hangi kusurlarımıza bu ışığı tutarak yolumuzu düzelttik?

Hangi psikolojik yakınmalarımıza bu ışığı şifalanmak için tuttuk?

Esas mesele budur ve bizden beklenen de başka değildir.

Ya Selam!

12.05.2025

https://www.istiklal.com.tr/mahya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir