MERAKSIZLIK

UĞUR CANBOLAT

GEÇENLERDE bir arkadaşımla hasbihal ederken küçüklüğünde çok farklı olmasına karşın ergenlik döneminden sonra çocuğunun hiçbir şeyi merak etmediğini ifade etti.

“Bizler öyle değil miyiz ki?” dediğimde itiraz edecek oldu.

“En son neleri merak ettik mesela, haydi bir liste yapalım” kararı aldık ama ne yazık ki, çakıldık.

Kendimizle yüzleşmeye cesaret edebildiğimiz zaman canımızı en çok yakacak hususlardan birisinin bu olduğu açığa çıkacaktır.

Meraksızlık hastalığına yakalandık.

Kurcalamıyoruz.

Didiklemiyoruz.

Araştırmıyoruz.

Bize ne söylendiyse onunla iktifa ederek yaşayıp gidiyoruz.

Buna yaşamak denirse tabi.

Oysa insanı en çok insan yapan şey merakı değil midir?

Öğrenme arzusu olmayan kişi nasıl değişip dönüşebilir ki?

Kendini hırpalayamadığı için kişi “Ben hep aynı düşünürüm, fikirlerim hiç değişmedi” gibi bahaneler üretir ve gerçeklerden kaçar.

Ancak bunun bir karşılığı yoktur.

Şunu da unutmamak gerekir ki, merakımıza ket vurmak isteyenler hiç az olmamıştır.

“Bizler veya atalarımız sizin yerinize merak etmiş ve sorunlara çözümler üretmiştir, sizlerin ayrıca bu işe girişmesi lüzumsuzdur, hatta tehlikelidir.” gibi sözler hiçbirimiz için yabancı değildir.

İLAHÎ Kelamı merak etmeme illetine düşmedik mi?

Biraz mecal bulup kıpırdamaya çalıştığımızda türlü bahaneler ileri sürenler olmadı mı?

Şartlar konulmadı mı önümüze?

Kendilerinin kesip biçtiği fason görüşlerin tam bizim bedenimize göre ürettiklerine ikna edilmedik mi?

Bunlara itibar etmeyenler olduğunda korkutulmadılar mı?

Dinden, imandan çıkabilecekleri kaygısını körüklemediler mi?

Bir insan esas itibariyle Risalet yoluyla Rabbimizin bize ulaştırdığı kitabını merak edip anlayarak okumaktan daha öte bir gayesi olabilir mi?

Ayrıca bu asli vazifesi değil mi?

Yüce Rabbimiz kendi kelamına bizi muhatap kılmışken bizi bu meraksızlık çukuruna yuvarlayıp bundan uzak tutmaya çalışanlar Allah ile bağlarımızı koparmaktan başka ne yapmış oldular?

ÖLDÜRÜCÜDÜR meraksızlık.

Bu sebeple meraksızlık zehrinden kendimizi olabildiğince uzak tutmamız gerekir.

Gelin görün ki, yaratılışları gereği her şeyi merak edip kurcalayan çocuklara reva görülen ve maruz bırakıldıkları formatlama sebebiyle zamanla meraksız hâle getiriliyorlar.

“Dünya zaten dönüyor.”

“Güneş vakti vaktine doğuyor.”

“Olacak olan olur” gibi bir rehavetle hayret duygularını tamamen kaybediyorlar.

Bu sistemle hepimiz tornadan geçirildiğimiz için esasen aynı illetle mustarip durumdayız.

Meraksızlık veremediğin cevapları kendine vermiş saymaktır.

Meraksızlık değişime, dönüşüme, yenilenmeye kapatmaktır kendini.

Meraksızlık kendin gibi olmayanla teması kesmektir.

Meraksızlık eğitimle kendini doğru yöne çevirmekten alıkoymaktır.

Meraksızlık yönünü değil arkanı kapıya dönmektir.

Meraksızlık kuyuya uzatılan ipe itibar etmemektir.

Meraksızlık kendinle ve başkalarıyla çatışmayı göze alamamaktır.

Meraksızlık hesaplaşmaktan kaçmaktır.

Meraksızlık algı körlüğünde karar kılmaktır.

Meraksızlık kısıtlanmaktır.

Meraksızlık pasif savunma refleksidir.

Hayret duygusundan mahrumiyettir.

Çaresizliğe yaslanmaktır.

Kendinle yetinmektir.

Güdülenmeye açık kapı bırakan bir teslimiyettir.

Meraksızlık tefekkür fukaralığıdır.

Arzu yoksunluğudur, ülkü kaybıdır, idealsiz olmaya rızadır.

İlerleyememek, geriye düşmektir.

Ve…

Birazda depresifliktir.

Ne yapıp edip bu çukurdan çıkmaktan başka çaremiz yoktur zira bu yeteneklerimizi açığa çıkarmamak anlamına gelir ki, ciddi bir sorumsuzluktur.

Ya Selâm!

24.11.2022

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/meraksizlik/723953

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir