UĞUR CANBOLAT
Sanatçıların üzerinde çalıştığı malzemelerle olan iletişimi, ilişkisi her zaman dikkatimi çekmiştir. Örneğin bir tespih ustasının ahşapla olan münasebeti bana her vakit çeldirici gelmiştir. Aynı şekilde bir ressamın tuvalin önünde duruşu, elindeki fırçayı tutuşu, renklerle olan alakası gözlerimden kaçmaz. Ebru teknesinin başında çıkacak sürpriz sonucu heyecanla bekleyen kişinin kalp atışları hep ilgi alanımda olmuştur.
Konya seyahatimde evine misafir olduğumuz ailenin elinde derisi ve iğnesiyle beraber çalıştığı halde sohbetimize katılan sanatçı Ziya Büyükarmutçu’nun anlattıklarını muhteşemdi ve hem benim hem de kardeşlerimin dikkatini çokça çekmişti.
O gün bu bilgilerin paylaşılması gerektiğine kanaat getirmiştim.
Babası da deri sanatkârı olan Ziya Büyükarmutçu sorularımızı siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için cevaplandırdı.
____
– Deri ile ilk maceranız ne zaman başladı?
Dedem, dedemin kardeşi ve babam deri işiyle meşgul idiler. Mest imalatçısıydılar. Doğup büyüdüğüm evin bir odası yarı atölyeydi. Mesleğin içine doğdum bir nevi.
Aileden dericisiniz o halde. Peki, benzer ürünler mi çalıştınız?
-Evet. Babamla birlikte ağabeyim ve ben sadece mest ürettik. Babam emekli oluncaya kadar deriden profesyonel olarak başka hiç bir şey yapmadık. Daha sonra bir değişiklik yaptım ve kendi çantamı diktim ilk defa.
Deri sizin ne ifade ediyor?
-Yalın bir şıklık diyebilirim. İnsan da deri ile kaplı, o yüzden en az yabancılık çektiğimiz materyal deri bence.
Deri ile çalışırken ne hissediyorsunuz?
-Bu sorunuzu şu şekilde cevaplayayım. Sürekli deri içinde olduğum için çalışmadığım zaman bir eksiklik hissediyorum diyebilirim. Yani bir beraberlik, hemdem oluş söz konusu.
Yeni bir tasarım nasıl doğuyor zihninizde?
-Belki size farklı gelecek ama şöyle gelişiyor. Tasarımı tam olarak zihnimde oluşturmuyorum, oluşturamıyorum. Yola çıkmakla, başlamakla şekillenmeye başlıyor. Biraz yaparken şekilleniyor, biraz esin ve deneme yanılma yoluyla tamamlanıyor.
Derinin kalitesi nasıl anlaşılır?
-Biraz görerek biraz dokunarak ama çokça tecrübe ile. Deri dünyası geniş bir dünya. Çok çeşitli işlenmiş deriler var. Hangi derinin hangi üründe daha iyi olacağını bilmek de önemli. Bu bakımdan zamanla, işle ne kadar haşir neşir olduğunuzla alakalı olarak bu meleke gelişiyor.
Deri işçiliğinde usta çırak ilişkisi önemli mi?
-Mutlaka önemli. Bazı meslekler kunduracılık gibi mesela usta-çırak ilişkisi ile ve bazı mesleki ipuçları ile öğrenilmek zorunda diye düşünüyorum. Tabi hobi olarak başlayıp kendi kendine ileri seviyede deri işi yapan ustalarımız da var.
Deri sanatında eğitimler yapılıyor mu?
-Evet. Bazı meslek edindirme kursları var. Halk eğitim merkezleri var. Günlük atölye eğitimi veren ustalar var. Bu işe meraklı olanlara sanatın kapısını aralıyorlar.
Dericilik sanat mı, zanaat mı size göre?
-Her ikisi de bence. Yani sadece kullanım amaçlı güzel ürün üreten ustalarımız da var. Bunun yanında vaketa tarz deriler üzerine kabartma işleme ve resimler işleyen, güzel motiflerle bu ürünleri bir sanat eserine çeviren sanatçılar da var. Dolayısıyla ikisi bir arada bu meslekte.
İnsanlık deri sanatına ne zaman yöneldi?
-Bize hiç yabancı değil. İlk çağlardan beri deri ile iç içeydi insan. Hâlen de öyle.
Deriden üretilen ilk malzemeler nelerdi?
-Giyim eşyaları, çarık, zırh, koşum – eyer, matara vb. malzemeler ilk üretilen malzemeler arasında sayılabilir.
Sandık işlemeleri ve semerlerde kullanımından sonra bugünlerde ne kadar yaygınlaştı?
-Deriye ilgi her geçen gün giderek artıyor. Deri eserler de giderek ilgi çekici hâle geliyor. Ustanın düşüncesinin ürüne yansıması, kendine mahsus olması, orijinal yanları ve ömrünün uzun oluşu gibi hususlar bu konuya etkin elbette.
Savaş malzemelerinde de kullanıldı değil mi?
-Evet. Zırhlarda, kalkanlarda ok sadaklarında ve kınlarda kullanılmış. Sapan ve kırbaçta da kullanılmış diye biliyorum. Sadece deriye özel başka savaş aletleri de olabilir.
Ayakkabı, terlik, elbise ve yelkende kullanımları da bugüne gelmesinde etken oldu mu?
-Evet. Mutlaka olmuştur. Çünkü ayakkabı ve terlik gibi ürünlerde yakın zamana kadar deriden başka alternatif yok sayılırdı.
Deri malzemeleri ne zaman popüler oldu?
-Bence hep popülerdi. Ama muhtemelen derinin ilk defa renklendirilmesi daha ilgi çekici hâle gelmiştir.
Kesim ve dikim teknikleri ne kadar önemli?
-Çok önemli. Ürününü kalıcı olması ve zevkle kullanılabilmesi derinin doğru kullanılmasına bağlı.
En çok severek yaptığınız ürünler neler?
-Tamamlayabildiğim her ürün zevk veriyor açıkçası. Şu sıralar çanta ve cüzdan modellerimi artırmak için çabalıyorum.
Deri ile uğraşmanın terapi değeri var mı?
-Bence var. Buna inanıyorum. Çalışırken kendimi daha huzurlu hissediyorum. Deriye dokunmanın bile insana bir şeyler kattığını düşünüyorum ve bunu bizzat yaşıyorum.
Deri ile uğraşmanın kişiyi eğittiği, sabrı öğrettiği söylenebilir mi?
-Söylenebilir lakin bu konuda annelerimizin örgü ve dantel işleri sıranın başını çekiyor bence.
Sipariş üzerine çalışıyorsunuz sanırım?
-Evet. Kendi tasarımım modellerim çanta ve cüzdanlar hazırda var. Ama deriden şöyle bir ürün hayal ediyorum diyene hayalini gerçeğe dönüştürmek için de yardımcı oluyorum.
İlgi ne yönde?
-Deriye ilgi sevindirici seviyede ve her geçen gün az da olsa giderek artıyor. Meslekten biri olarak elbette bu beni sevindiriyor.
Son olarak deriden ürün almak isteyenlerin nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?
-Hakiki deri olması kaliteli olduğu anlamına gelmiyor. Öncelikle bu bilinmeli. Her şeyde olduğu gibi fiyat önemli bir kıstas, gerçek ve kaliteli bir deri ürün emitasyonu fiyatına satılmayacaktır. Deriye mümkün oldukça dokunmak gerekir hatta bir kaç satıcıyı üst üste gezmek bile oldukça fikir sahibi yapacaktır kişiyi.
23.11.2022
KUTU İÇİNDE
Kur’an-ı Kerim’de insanlara göç ve ikametleri sırasında büyük kolaylık sağlayan deri çadırları şükrü gerektiren nimetler arasında sayar (Nahl Suresi âyet 80).
KUTU İÇİNDE
Kâğıdın icadına kadar deri çok uzun bir süre yazı malzemesi olarak da kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Rakk” (ince deriden yapılmış parşömen) üzerine yazılı kitaba yemin edilir (Tûr Suresi âyet 3)
KUTU İÇİNDE
Derinin tabaklanması (Dibâgat) Araplar’ca Câhiliye döneminden beri bilinmekteydi ve Arabistan yarımadasında dericiliğin gelişmiş olduğu, Hz. Peygamber’in sağlığında fethedilen Yemen tarafındaki Cüreş, Havlân’ın küçük bir beldesi olan Sa‘de ve Tâif gibi yerleşim merkezleri bulunuyordu. Bunlardan özellikle Cüreş ünlüydü ve burada işlenen deriler “Cüreş derisi” adıyla anılırdı. Hasan b. Ahmed el-Hemedânî, Ṣıfatü Cezîreti’l-ʿArab adlı eserinde bu yerleri “Beledü’d-debbâğ” olarak zikretmektedir.
KUTU İÇİNDE
Hz. Peygamber’in hanımlarından Sevde bint Zem‘a ve Zeyneb bint Cahş dericilikte mâhirdiler. Sevde annemiz Tâif tarzı deri işlemeyi biliyordu. Zeyneb annemizde Hz. Âişe’nin rivayetine göre el sanatlarında usta bir hanımdı. Deri tabaklar, sonra onu işleyip satarak elde ettiği parayı Allah yolunda harcardı.
KUTU İÇİNDE
Eski Türkler deriden sandıklar, hayvanlar için semerler yaparlardı. Ayrıca deri üstüne işlemeler yaparak süs eşyası olarak kullanırlardı. En güzel deri işleri; Türkler, Araplar, İspanyollar ve Venedikliler tarafından yapılırdı. İspanyollar dericiliği Araplardan öğrenmişlerdir. O sıralarda Anadolu’nun hemen her köşesinde dericilik gelişmiş haldeydi. İmparatorluk ordusunun koşum takımlarını yapıyorlardı. Fransızlar dericiliğe başladıkları zaman deri teknolojisini Osmanlılardan aldılar. Türkiye’de modern deri sanayi İstanbul’da II. Mahmud zamanında Beykoz deresinde tabakhane kurularak faaliyete geçmiştir. Burada yapılan deriler ordunun ayakkabı ihtiyacını karşılamak için askeri ayakkabı yapımında kullanılmaya başlanılmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında ordunun ayakkabı ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamıştır. Daha sonra İstanbul’da Kazlıçeşme’de, Ege bölgesinde ve Anadolu’nun bazı şehirlerinde özel ve modern deri fabrikaları açılmıştır. Bu fabrikaların ürettiği deriler, kendi ihtiyacı karşıladığı gibi çeşitli yabancı ülkelere de ihraç edilerek Türkiye’ye döviz getirmektedir. Deri üretiminde büyükbaş ve küçükbaş hayvan derilerinden istifade edilir. Bunlar sığır, keçi, oğlak, koyun ve kuzu derileridir.
KUTU İÇİNDE
Osmanlı devrinde Konya’da debbağlar zanaatkârlar içinde en mahirleridir ve derileri Meram dağı’ndan çıkan çivid renginde bir çiçek ile tabaklayıp çeşitli renklerde imâl ederlerdi. Bu deriler Arabistan ve İran’da meşhurdu.
KUTU İÇİNDE
Dericilik Anadolu’da babadan oğula geçen bir meslek olarak sürdürülüyor ve işleme yöntemleri bir sır gibi saklanıyordu. Batı’nın bu sırrı ele geçirebilmek için büyük çabalar harcadığı ve sonunda sahtiyanın işlenişini öğrenen V.C.Lamp adlı bir kişinin bunu büyük paralar karşılığında Fransız dericilere sattığı, bu başarısının madalyayla ödüllendirildiği bilinmektedir.