Yazarımız gazeteci ve televizyon programcısı Uğur Canbolat iki yeni kitabıyla uzun bir aradan sonra kitapseverlere merhaba dedi.
Farklı iki üslupla kaleme alındığı anlaşılan “Ahlâk-ı Hasene Yazıları Güzel Ahlak Yolculuğu” ve “Kendini Okuma Sorgulamaları Eğri Çizgiyi Doğru Devam Ettirme” kitabı yazarımızın okuyucuları tarafından sevinçle karşılandı.
Kendisiyle yaptığımız söyleşiyi dikkatinize sunuyoruz.
——–
İki kitabınız çıktı. Piyasanın durumu malum iken bu nasıl oldu?
–Akıl Fikir Yayınları tarafından yayınlandı. Bir önce kitabım olan “Kalbi Tutan Mektuplar” da buradan çıkmıştı. Üçleme oldu böylece. Başta Fatma Ersem Yargıcı olmak üzere diğer iki sahibi de Cağaloğlu’nun gözü kara insanları. Bir şeye inanıyorlarsa onu gerçekleştirmekten asla geri durmuyorlar. Şartları zorluyorlar. Esasen “Ahlak-ı Hasene Yazıları- Güzel Ahlak Yolculuğu” kitabı Ramazan ayı öncesi için planlanmıştı ama bazı manileri oldu. Bunun üzerine bekleyen diğer dosyayı öne alalım denildi. Çalışıldı üzerinde, son okumaları yapıldı. “Kendini Okuma Sorgulamaları- Eğri Çizgiyi Doğru Devam Ettirme” kitabının basımınıbeklerden ikisi aynı anda çıkageldi. İyi de oldu.
İki kitap birbirinden farklı herhalde değil mi?
–Evet, farklı ama ortak noktaları da var. “Güzel Ahlak Yolculuğu” için daha net, kararlı ve biraz da ses tonu yüksek diyebiliriz. Kısa cümlelerle neler yapılması gerekir, nelerden uzak durulması lazım gelir hususunda bir nevi kendime verdiğim yönergeler gibidir. Orada “Ey hakikat yolcusu” şeklinde hitaplar var ki, bu bizzat kendi şahsıma yönelik aslında. Aynı duygu düzenceleri paylaşıp bu yolculuğa beraber çıkmak isteyenlerle yürüyeceğiz inşallah.
“Güzel Ahlak Yolculuğu” güzel bir isim. Kaç sayfadan oluşuyor kitap?
-Bu kitap 156 sayfa. Minik ve zarif. İsmi gibi kitap da şık oldu.
Kapakla içerik bütünleşmiş gibi…
-Yayınevinde tüm paydaşlarla ortak hissiyatı yakalamak önemli tabi. Yayın yönetmeni Fatma Ersem Yargıcı ile üzerinde düşündüğümüz muhayyel taslaklara H. Nigar Aydemir’inkalbinin izdüşümleri yansıdı. Sade ve güzel oldu.
Klasik, bildiğimiz bir ahlak kitabı mı?
-Hayır. Kalbi imanla nurlanmış kişilerin hayat anlayışı daha geniş bir çerçeveye oturuyor. Hayat güzel ahlak için bir uygulama sahası. Ahlâk-ı hasene erleri de bu sahanın iman nöbeti tutan ribatları mesabesinde. Sınır boyunda nöbet tutuyorlar. Gelebilecek her saldırıya karşı uyanıklar. Bu aklın dikkati ile gönlün rikkatini birleştirip hayatın tüm sahalarında birlikte eyleme koymayı gerektiriyor. Bu bakımdan kitaptaki anlatımlar sahadan yani günlük yaşam pratiklerinden hareketle ele alınıyor.
Arka kapak yazısında “Kendilik Bilinci” vurgusu yapılıyor, neden?
-Aslında kitabın tümünde bu alt metin söz konusu. Zaman zaman da kelama geliyor. Bu şuur çok önemli zira aklımın işlemesi ve kalbimizin sahih duygularla donanması yine buna bağlı. O sebeple bu dikkati sürekli canlı tutmaya çalışıyor kitap.
Peki, bu nasıl mümkün olabilecek?
-Bu akıl ve kalbimizi tüm latifelerimizle birlikte vahiyle akortlu hâle getirdiğimizde olacak. Fahr-i Cihan Efendimizin ruhumuza nefes sunan sünnetine hakkıyla uyabildiğimiz ve onu anlayabildiğimiz zaman olacak.
Yüksek erdem için bu zorunlu o zaman…
-Kesinlikle. Yüksek erdem sahibi olmak ve bunu derinleştirip sürdürülebilir tutmak için vahiyle kişinin kendilik bilinci kazanması gerekiyor. Sabiteler edinmesiyle alakalı. Ezberlerden arınıp anlaşılan bilgilerin uygulanmasıyla mümkün.
Diğer kitap “Kendini Okuma Sorgulamaları Eğri Çizgiyi Doğru Devam Ettirme” daha hacimli…
-Evet. Üç yüz altmış beş sayfa. Yayınevine sayfa sınırlaması var mı diye sorduğumda bana “Kendini tutma” demişlerdi. Düzenlemelerde sonra ortaya çıkan sayfa sayısı bu oldu. Yani yılın her gününe bir sorgulama yazısı denk geliyor diyelim. Güzel bir tevafuk. Ben farkında değildim Fatma Hanım hatırlattı.
Az evvel konuştuklarımız üzerinden ilerlersek eğer kendini okuma eylemi sorgulamalarla mı yapılmalı?
-Kesinlikle. Sorular çok önemli. Sorgulamalar belirleyici. Yüce kitabımızı soru kalıbı içeren ayetler üzerinden okuduğumuzda çok şaşırtıcı neticelerle karşılaşabiliriz. Bu bakımdan ıskalanmamalı.
Soru sorma toplumda pek hoş karşılanmaz ama…
-Haklısınız, çok iyi karşılanmaz. Ama hayat soru sormadan da yaşanmaz. Zaten şer güçler ve dini yanlış kurgulayan güdeleme hedefli anlayışlarda genellikle sorulardan kişileri sakındırırlar, korkuturlar. Soru sorgulamanın ipuçlarını barındırır zira. Bir de şu var tabi soru soranlarımız da genellikle doğru soruları sormazlar. Hakiki soruları perdeleyen sorulara tevessül ederler.
Ne demek bu ya da neden böyle?
-Şöyle izah etmeye çalışayım. Soru sorma eğiliminde olan kişiye doğru sorular yerine lüzumsuz sorular sordurtarak nefis sorgulama aşamasına geçmesine engel olur. Bu tuzağa yakalanan kişi tüm ömrü boyunca soru sorar ama bir defa bile kendisini değiştirip dönüştürecek sorgulamaya safhasına taşıyacak soruyu soramayabilir. Kitapta irdelenen bunun değişik sebepleri var tabi.
Ne gibi sebepler mesela?
-Bu husustaki en büyük bela ön anlamalardır. Hepimizin ilk çocukluk ve gençlik yıllarından beri maruz kaldığı ön anlamalar var. Bağlamı net olmayan, kanıta dayanmayan, vahye uygunluk göstermeyen, Efendimizin uygulamalarında yer bulmayan bu ön anlamaları çoğumuz ne yazık ki genellikle sahih bilgi mertebesinde tutarız. Ardından pekişerek önyargı halini alır. Önüne ardına bakmadan bu gerçekimsi olan ama asla gerçekle mütabık olmayan bilgilerle amel ederek ömrümüzü heba ederiz. Gerçek sorgulamalara kendimizi tabi tutmadıkça çıkışımız yok.
Kendini okuma sorgulaması sorularla olmalı o halde?
-Evet, sahih sorular sahih sorgulamalara götürür. Burada samimiyet ana aksımızdır. Kendimize torpil yapmamalıyız. Canımızın acımasına acımamalıyız.
Sarsıcı bir süreçten bahsediyor gibisiniz…
-Çok sarsıcı evet. Can yakıcı. Uyku kaçırıcı.
Neden böyle peki, tam olarak?
-Çünkü kandırıldığınızı görüyorsunuz. Bunu fark edip önlem almadığınızı fark ediyorsunuz. Yıllarca size en doğruyu biz söyleriz diyenlerin en doğruyu vahiyden onay alan doğruları değil kendi amaçları doğrultusunda kurguladıklarını doğru diyerek dikte ettiklerini müşahede ediyorsunuz. İşte tüm bunlar sizi boşa düşürüyor. Yüklerinizin olgu değil algı olduğunu gösteriyor. Birdenbire yalnız kalıyorsunuz. Kızgınlıklar üretiyorsunuz. Öfkeleniyorsunuz. Süreci doğru yönetemediğinizde psikolojik açıdan kötü oluyorsunuz. Kimse de elinizden tutmuyor çünkü sizi yoldan çıkmış görüyorlar. Zor yani. Sarsıcı.
Kitapta yer alan bahsettiğiniz bu sorgulamalar kime veya nereye yönelik tam olarak?
-Burada yer alan tüm yazılar ve sorgulamalar evvela içeriye, içimize yöneliktir. Kendimize yani. Dışarıya değil. Bu sebeple okunurken muhatap karıştırılmamalı, hedef şaşırılmalıdır. Başkasına söylenen sözler değildir. Sesli bir iç muhasebe yolculuğudur. Vahiyle olan korkunç kopuşumuzu gidermek için mütevazi bir kendini okuma prensipleri oluşturabilme arzusudur.
Kitap girişte “Kendini Okuma Sorgulamalarının Bazı Prensipleri:” ile selamlıyor okuyucuyu. Özellikle mi bunu koydunuz başlangıca?
-Evet, aynen öyle. Demek istiyorum ki bu yazılar seni sarsacak, titretecek, sorgulatacak. Dikkatini topla. Niyetini gözden geçir. Enerjini salma. Kendime acıma gibi bir gaflete düşme. Ön anlama ve önyargılarınla yüzleşeceksin. Cesaretini kuşanmalısın. Nefsin seni hemen başka bir yerden bakıp bu soruları taca atmanı isteyebilir. Kanma, inanma. İhlasını kuşan ve başla.
Girişte yer alan bu prensiplerin bazılarını burada paylaşabilir miyiz?
-Elbette.
- Veriye ve sağlam kanıta dayalı düşünme becerisi kazanılmalı.
- İnanç oluşturmak değil tevhide dayalı imana ulaşmak hedeflenmeli.
- Yüce kitabımızın kıraati ile beraber tilavet edilmesi de başarılmalı.
- Kur’an-ı Kerim’in soru âyetleri incelenip sorgulama biçimi kavranılmalı.
- Sorgulamanın Kur’an’ın emri olduğu benimsenmeli ve bunu içeren âyetler analiz edilmeli.
- Kur’an’ın ana kitap olduğu bilincine ulaşılmalı ve başkalarından buna eş sayılmadan yararlanılmalı.
- Sevgili Peygamberimizin mübarek hayatındaki umdeler iyi tespit edilip yaşama taşınmalı.
- Soru sorma ve sorgulamanın sünnet olduğu şuuruna ulaşılmalı.
- Kur’an’da anlatılan Nebi’lerimizin kıssaları tahlil edilerek sosyolojik ve psikolojik gen haritası çıkartılmalı.
- Atalardan gelen her gelenek değil maruf olanlar tercih edilmeli.
- Cesaret elden bırakılmamalı ve kınayıcıların kınamasından çekinilmemeli.
- Her konu ve durumda ifrat ve tefritten kaçınılıp denge esas alınmalı.
- Hayat kıyamında neyin asıl olması gerektiği doğru tespit edilmeli ve sabiteler oluşturulmalı.
- Yüceltmenin de yermenin de aşırısından kaçınılmalı, adalet esas alınmalı.
- Zayıf yanlarımız güçlendirilip, kuvvetli yönlerimiz pekiştirilmeli.
- Kendine meydan okumak başarılabilmeli.
- Endişe ve korkularla yüzleşmekten kaçınılmamalı.
- Mevcut bilgilerle yetinilmemeli ve ilim yolunun sonsuzluğu kabul edilmeli.
- Kelime ve kavramlar üzerinde sabırla kazı çalışmaları yapılmalı.
- Anlam arkeoloğu olmak için kendimizi ancak sebatla inşa edebileceğimiz unutulmamalı.
- Vekalet akılla yol alınamayacağı bilinmeli ve akıl nimetinin gereği yerine gerilmeli.
- Fenomenlere değil hayatın gizli gerçek erlerine itibar edilmeli.
- Mistik mitomanlara karşı uyanık olunmalı.
- Çifte meşruiyet talepleri sonlandırılmalı, ana kaynak ve onun uygulayıcısı esas kabul edilmeli.
- Cahilleştirme operasyonlarına karşı kalbi uyanıklığa erişilmeli.
- Çeldiricilere karşı önleyiciler her an hazır bulundurulmalı.
- Değişim körlüğü hastalığından acilen çıkılmalı.
- Denge sıralamasındaki yanlışlar giderilmeli, öncelikler fıkhı kavranmalı.
- Doğruya en çok benzeyen yanlışlara karşı iman uyanıklığına kavuşulmalı.
- Eylem ödevleri konusunda zihinsel netliğe ulaşılmalı.
- Olumsuz içsel ve dışsal etkiler bilinmeli ve gerekli önlemler alınmalı.
- Kendisi üzerinde düşünme becerisi kazanılıp devam ettirilmeli.
- Bireysel kişilik analizi ve karakter tahlilinden kaçınılmamalı.
- Kendine yabancılaşma riski hesap edilmeli ve gereği yapılmalı.
- Kendini kandırmanın insanlık tarihi kadar eski olduğu kavranmalı ve bundan uzak durulmalı.
- Hayır demenin hayır getireceği yer ve zamanlarda bundan çekinilmemeli…
Kitapta yer alan çarpıcı başlıklar var. Bu bile kendi içinde ayrıca anlamlı. Alabilir miyiz, bazılarını en azından…
-Tabi. Allah’ı ihmal etmeyelim, Allah’ı sever gibi sevmek, Ahlak bekçilerinin ahlakiliği, Anlamadan okuduğun kitap var mı, Aslandan ürküp kaçanlar, Ateş dolu çukurların kenarındayız, Çifte meşruiyet arayışları, Âlimler neyin varisidir, beklentiyi doğru yönetmek, Bilme hakkı, Boş kalp sendromu, Cahilleştirme operasyonları, Cevaplanmamış soruların cehenneminde yaşamak, Çeldiricilere karşı önleyiciler, Dehşet dengesi, Değişim körlüğü ve iman tökezlemesi, Doğruyla bezenen yanlışlar, Düşünmeme günahı, Eylem ödevleri, Firavun’un evinde mümin olmak, Gevşememe teknikleri, Hakikat senin tekelinde mi, Hayalet kalp sendromu, Histerik kötülük, Hür olanlar ancak ibadet edebilir, İkonik yaşam, İmmatür kişilik ve savunmalarımız, İman kırılganlığı, İstikamet şaşkınlığı, Kalbin krizleri, Kesintisiz güç kaynağı, Mental cehennemler, Aksiyolojik kriz, Korkaklar aklını kullanmazlar, Cahil kararlılığı, Cellat düğümü, Mistik mitomanlar, Dindar görünümlü şaşkınlıklarımız, Darboğaz probleminde boğulmak, Hayatın sehiv secdesi, Hapsetme yöntemi ve kötü gardiyan, Fenomen üslubu ve mistik reklamlar, Hipnotik hikayelerin mağduruyum, Gri alanın katli ve ütopik dindarlık, Duygusal tansiyon, Zıt Tamamlayıcılık, Kendini İbrahim’i olmak ve put kırıcılık, Merkezlenmek, Kirletilmiş bilgi ve mana hokkabazları, Mecazla örselenen hakikatler, Ön anlamalar sorunu, Olgusal gerçeklik, Özgürlük yükü ve boyunduruklarımız, Nefrete yenik düşen masumiyetimiz, Narsistik yatırım kuyusunda boğulmak, Patojen hisler, Yelkenci disiplini, Yol hipnozu, Şeytanın algı yönetimi ve vahyi, Teslim olma kusurları ve vekaletle düşünme, Somutlaşmamış anlamların sahte kahramanlığı, Taklitçi sendromu, Optik çarpıtmalarımız, Sazan sarmalına yakalanmak, Kibir obezliği, Yalancı pozitif, Terk farzları, Yorum savaşları ve mutlaklaştırma çıkmazı.
Kitaba ulaşmak nasıl mümkün olacak?
-Akıl Fikir Yayınlarından internet üzerinden alınabileceği gibi diğer internet satış sitelerinden de erişmek mümkün.
19.05.2025