OMURGALI

HAYRET etmiştim ilk duyduğumda. Herkes onu bu şekilde çağırıyordu.

Bir hikâyesi olduğu belliydi ama bilen yoktu.

Dik yürüyordu ama bu gururlu bir yürüyüş çağrışımı yapmıyordu insanda. Buna ne denebilir diye bir tanım aradığımda aklıma ilk düşen kelime vakur oldu.

Evet vakurdu. Kibirden eser yoktu.

Tanıdıkça kendisini hükmümde yanılmadığımı anladım.

Sözü eğip bükmüyordu ama kırıcı da değildi. Demek ki; bu mümkün olabiliyordu.

Doğruyu hasar bırakmadan söylemek mümkünmüş. Bu da ikinci tespitim oldu. Geçen zaman yine bu değerlendirmemi doğruladı.

Fakat tüm bunlar adı unutulan bu adamın neden bu şekilde ünlendiğini açıklamıyordu.

Yeterince en azından.

Gözlem yapmaya devam etme kararı aldım. İlk fırsatta ise soracak ve kafamdaki sorulara makul bir cevap bulmuş olacaktım.

Omurga denilince ilk akla gelen bilgiler durumu açıklamıyordu.

Bu kelime genellikle olumsuz anlamıyla “Omurgasız” şeklinde kullanılıyordu yaygın olarak. Bir ara şüpheye düşmedim diyemem.

Düştüm.

Birine omurgalı denildiğinde ters anlamıyla diğerlerine kötü bir ima vehmedilmiş olmuyor muydu? Oluyordu.

Bu şüphelerimi çoğaltmaktan başka bir işe yaramadı.

Sohbeti güzeldi. Sözü değerliydi. Ne kısa ne de uzun konuşuyordu. “Yeteri kadar her şey” diyebileceğimiz bir ilkeye sahip olduğu hemen anlaşılıyordu.

Diriltici cümleler kuruyordu.

İçimde bahar esintileri oluşuyordu onu dinlerken.

Besleniyordum. Kendimi çoğaltıyordum bilgileriyle.

Sadece bilgisiyle mi, hayır. Yaklaşımları da en az ilmi kadar kuşatıcıydı. Zenginleştiriciydi.

Zamanla sorular silinmişti zihnimden.

Demek ki, ihtiyaç kalmamıştı.

Derken bir ikindi sonrası sohbetinde “Size rüzgar gülünden bahsedeceğim bugün” dedi.

Şaşırdım doğrusu. Enerji konusuyla ilgilendiğini fark etmemiştim anlaşılan.

Neler anlattı neler.

Konuşmaya rüzgar ve pusula gülünü anlatarak girdi. Bir denizci kadar bilgiliydi.

Gül sembolünün, asırlardır haritalarda kullanıldığını yanı sıra doğru yolu gösteren ruhlarla ilişkilendirildiğine işaret etti. Kuzeyden, doğudan, güneyden ve batıdan bahsetti. Sekiz ana rüzgar, sekiz ara rüzgar ve on altı çeyrek rüzgar olmak üzere, toplam otuz iki rüzgarın olduğunu belirtti yönlerini gösterdi.

Hayretim giderek daha da artmış ve işin nereye gideceğini merak etmeye başlamıştım ki devam etti.

Bunları bilmek iyidir ama insan rüzgar gülü gibi olmamalıdır diyerek dinleyenlerin hepsini neredeyse ters köşe yaptı. Anlatmak istediğim bu değil aslında diyerek sürdürdü.

Merakımızı kamçılıyor, öğrenme isteğimizi biliyordu.

Rüzgar gülü olmamak omurgalı olmaktır. Karakterli olmaktır dedi.

İnsanın bir yolu, bir yönü olmalı ve yürümeli. Beni merak edenler bunu düşünmeli. Yolda ne kadar yolcunun olmadığı tali bir meseledir. Sen yolda mısın ona bak ve yolunu yürü.

Yürüyüşün olsun. Kararın olsun.

Hedefsiz yürümek yürüme değildir. Avareliktir o. Aradığını bulamaz.

Yolu bitirmek enginlikle olur. Hırsının ateşini söndürüp gönül çerağını uyandıramayanlar yolda kalır. Hatta yolsuz kalır. Omurgalı olanların ancak başarabildiği bir süreçtir bu.

Bilgi ister, ilim, irfan ister. Dahası cesaret ister. Azim ister.

Gözüme bakarak sürdürdü konuşmasını. Sorularım cevabını bulmuştu neden sonra. Mutluydum.

Rengi, şekli belli olandır omurgalı. Rol çalmayan, hak yemeyendir.

Omurgalı olan kişinin ne maskesi vardır, ne tasması. Hürdür o. Özgürlüğünü kazanmıştır. Kendini aşağı çeken arzularından, isteklerinden azat olmuş, nefsinin kayıtlarından kurtulmuştur.

Zor mudur derseniz, zordur ama onurludur da.

Hangi şerefli yürüyüş kolaydır ki hem. Çekmekle gelmezler onlar. Gönlün, irfanın davetine icabet ederler sadece.

Mutasyona uğramamışlardır. İnsan kalabilenlerdir omurgalı olanlar.

İkilik cehenneminden terhis olmuş kişilerdir omurgalı kişiler. Tek yüzleri vardır. Anlaşılır sözlerin, sağa sola çekilemeyen cümlelerin sahibidirler.

Paydan yana, namdan, nişandan yana değildirler. İhtiyaçları yoktur. O türlü hiyerarşilerden azadedirler.

Nişanlarını merak edenler yüreklerinden yüzlerine yansıyan aydınlığa ve sözlerindeki berraklığa bakabilirler.

Harika bir sohbetti. Bir kelimesini bile yere düşürmemeye çalıştım. Gözlerime baktığını fark ettim başımı kaldırdığımda.

Bana omurgalı diyorlar ama öyle miyim emin değilim dedi.

Ben emindim ama.

04.09.2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir