DÜNYA neredeyse bir yaralanma merkezi…
Hepimiz bir yerden yaralıyız. Darbe almadan yaşayanımız yok gibi…
Bakma sen orada burada sağlammış gibi gezmelerine. Yiğit pozu vermelerine.
En çok da onlar yaralıdır.
Yarasız görünenler, yaralarını gizleyenlerdir.
Yarasını inkâr ederler ama bu davranışları nafiledir.
Yaralı, yaralıyı tanır, bilir.
Bakışından, duruşundan, konuşmasından… Bir yerden falso verir ve yakalanır.
Bunları dinledi itirazsız ve arkadaşına başını kaldırıp o da bir şeyler söyledi. Anlaşılan gündem yara idi.
Bunları not almalıyım dedim. Zihnime kaydetmeye çalıştım.
Yaralı anlar, yaralının halinden. Başkası ne anlar.
Merhameti en çok yarası olanlar bilir.
Kanadı kırık kuşa onlar merhamet sunar. Başkasının görmediği topallayan bir kediyi onlar görür.
Onlar ısıtır paltosunun kolunda.
Ben şunu bilir şunu söylerim dedi yaşlı olan araya girip.
Yaralı olmayandan kaçmak gerek.
Yaralı olmayan yaralamanın peşindedir çünkü.
Biz yarası bize uyanlarla oturup kalkarız aslında. Sohbetimiz, muhabbetimiz onlarla coşup taşar.
Yarası bir olanlar birbirini tanır, sever. Dahası dost olur. Sadık olur. Yâr olur.
Benimde şöyle diyesim geldi bu sohbet sonrasında.
Ey yarası yarama eş olan.
Yaran şifadır yarama.
Derdin dermandır.
Gel, otur hele.
Yaralı olandır yararlı olan dostlarına.
Gel, otur hele.
15.03.2018