UĞUR CANBOLAT
DIŞARIDAN bakıldığında hiç anlaşılmazdı.
Kalabalıklar içinde yaşardı.
İnsani ilişkileri üst düzeyde olduğundan çevresi tarafından sevilip sayılırdı.
Kişide hürmet uyandıran bir yanı vardı.
Nerede konuşulur, sözün düğümü nasıl bağlanır, nerede suskunluk gerekir bunları çok iyi bildiğinden içine girdiği cemiyetlerde rahatsızlık oluşturmaz aksine içlerine alırlardı.
Kaynaşmayı bilirdi yani.
Eski dostları ile bağları da güçlü olduğundan onlara eski denemezdi, en fazla öncekiler denilebilirdi.
Yine de yer yer “Yüreğime asılan yalnızlık” demesini bu nedenle anlayamazdık.
…
HERKESİN güvenli limanıydı.
Dertler, tasalar, kederler, geleceğe dair umutsuzluklar hep ona boca edilirdi.
Bir sünger gibi bunları alır, emerdi.
Şikâyet ettiği ise hiç görülmemişti.
…
PARATONER gibiydi.
Tüm sıkıntıları değirmenin dişlisine çeker gibi alır onları öğüterek en kaliteli un misali tekrar size iade ederdi.
Dertlerden azabı çıkarır dermanı geri verirdi.
Hüzünler neşe çiçekleri açardı.
Bu sebeple aranan insandı.
…
KENDİSİNİN derdi var mıydı, onu geçmişinde kıran hadiseler olmuş muydu, bilmiyoruz.
Zira şahsından bahsetmeyi ayıp görürdü.
Sorulduğu olduğu vakit ise öylesine bir ustalıkla söze takla attırarak öyle bir yere bağlardı ki, muhabbetin hazzıyla sorduğunuz soruyu unutur kendinizi sözün ahengine bırakıp giderdiniz.
Yine de zaman zaman “Yüreğime asılan yalnızlık” cümlesini kurmaktan imtina etmezdi.
…
BENİM çözümlemem şöyleydi.
Dertleri aşmış biriydi.
Başına gelen olumsuz olaylardan müşteki olmayı terk etmişti.
Hatta terki bile terk etmişti.
Yine de biz gariplerle ortaklık kurmak, ilişkiyi sağlam bir zemine oturtmak, dünyevi kederlerden azade bir portre çizmemek, kendisini gereksiz yüceltmelere yeltenmemize engel olmak için söylerdi “Yüreğime asılan yalnızlık” cümlesini.
Ayrıca kim yalnızlıktan muaf olabilir ki…
Kim zaman zaman kendini tenha bulmaz ki…
Kim kimi vakitler dünyanın kenarına atılmış hissetmez ki yüreğini…
Kimin kolu kanadı kırılmamıştır ki umutlardan yana…
Kimin hayalleri kabusa dönmemiştir ki…
Kim kuşların yasına gittiği bir derbederlikte hissetmemiştir ki kendisini.
Kim her arzusuna istediği vakitte tam tamına erişebilmiştir ki…
Kısacası hepimizin yüreğine asılmıştır yalnızlık.
Kiminin az, kiminin çok olabilir ama hepimiz bundan belli oranda nasibimizi almışızdır.
…
GÜVENLİ liman ihtiyacı içinde değil miyiz?
Yaslanmak istemez miyiz bir kalbe?
Anlaşılmak en büyük emelimiz değil mi?
Değer bulamamak değil mi bizi ıssız derelere düşürüp susuz bırakan?
Aynı şekilde sevmek ve sevilmekten daha büyük lütuf var mıdır bizlere bahşedilen?
Âşıkların “Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?” çığlığı aynı ihtiyacın dışarıya vurmuş dumanı değil midir?
Sümmani Baba’nın “Bir kenare yazmışlar” vaveylası aynı ruh ikliminin kelimelere bürünmüş yakınması değil mi?
Demem o ki, hepimiz yalnızız.
Ne kadar kalabalıklar içinde hayat sürüyor olsak olalım kopup geldiğimiz diyara özlemin gönlümüze işlemiş yazgısıdır bu.
Hepimizin yüreğinde yalnızlık tabelası asılı.
Mühim olan bunu nasıl anlayıp, ne şekilde yorumladığımızdır.
Ve hayata hangi şekillerde yansıttığımızdır.
Ya Selâm!
10.10.2023