UĞUR CANBOLAT
AHLÂK-I HASENE erleri gayretini söylemlere değil amel amaçlı yaşamaya yöneltenler arasından çıkarlar. Onlar kendilerini sadece ses çıkarıp bal yapmayan arılara benzetmemek için çabalarlar.
Söz öncelikli değil eylem önceliklidir hayatları.
Kelimeleri biriktirip cümleler halinde sağa sola savurmak yerine kendi hayatlarına odaklanarak amel öncelikli bir yaşama üslubunu belirlerler. Kimsenin iç dünyasına karışıp müdahale etmedikleri gibi kimseyi de şu ya da bu şekilde kendi kulluk çizgilerine karıştırtmazlar.
Hayatlarını emanet bilinci ile korurlar.
Bunu onlara başlangıçta belirledikleri amel amaçlı yaşama prensibi tayin eder.
Sözle veya başkalarını merakla geçirilen her boş vakit kayıptır. Güzel ahlak yolcularına göre geçen zamanın asla kazası yapılamaz. Bu nedenle onlar daima eda ehlidirler.
Amel hedefli bir yaşama biçimini pratik haline getiren yüksek erdem yolcuları hepimizin bildiği namaz, oruç, zekât, sadaka, hac gibi ibadetlerin yanı sıra helale meyil ve haramdan kaçınma ile de kendi vazifelerini bitirmiş saymazlar.
Onlar itikat âyetlerinin de ameline yönelirler.
Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’i azami dikkat ve hassasiyetle okuyup anlamaya çalışırlar.
Evvel Allah, âhir Allah anlayışını da amel sahasına taşırlar.
Her işin evvelinde Allah’ın buyruklarını dikkate alıp uydukları gibi ahirinde de aynı yönelimlerini eksiksiz devam ettirirler.
Örneğin beyler Allah’ın emri ile talip oldukları hanımı istedikten sonra O’nun emri dışına çıkmazlar tüm süreçleri bu emirler çerçevesinde yaparlar. Hanımlar Allah’ın emri istikametinde icabet ettikleri evlilik davetini yine O’nun emirleri dışına taşan isteklerle sakatlamazlar.
Böylece evvel Allah, âhir Allah inançları sözde kalmaz yaşama taşınır. Dolayısıyla Allah’ın emri ile başladıkları evlilikleri bu amel düzlemi sebebiyle ahirinde de Allah’ın istekleri doğrultusunda olur.
Güzel ahlak yolcuları yine dükkanlarını açarken, işlerine başlarken Allah ile başlamak için besmele çakarlar ama ardından Allah’ın razı olmayacağı iş ve eylemlerden kendilerini uzak tutarak kapanışlarını da Hakkın rızasına mutabık şekilde yaparlar.
Bu ihlas ve bütünlük anlayışları onları Kur’an ile hidayet yolculuğuna çıkardığından rahmete nail olurlar, şereflenirler ve vahiyle şifa bulurlar.
Peygamberin şikâyet ettiği Kur’an’ı yalnız bırakanlardan olmamak için kılı kırk yaran bir hassasiyet üzere olurlar. Bu anlayıştan hareketle kitapta geçen kıssaları sadece çocuklara değil kendilerine de okurlar ve buradan pay çıkararak amel olarak açığa çıkarırlar.
Mesela, Nuh kavminin hikayesini okuduklarında onlar gibi salihlerini putlaştırıp şirki teşvik etmekten kendilerini sakınırlar.
Ad kavminin serencamına vakıf olduklarında sadece zevk için evler yapan kişiler olmaktan uzak dururlar.
Semud kavmini öğrendiklerinde ölmeyecekmiş gibi yaşamak için taşları oyup köşk ve saraylar inşa etme anlayışının içlerinde filizlenmesine fırsat tanımazlar.
Medyen kavminin hikayesine nüfuz ederek ticari ahlaksızlığı öne çıkarmaktan ürküp korkarlar.
İbrahim Nebi’nin kavmine bakıp onlar gibi dünya saltanatı ile kibir ve gurura kapılmaktan kendilerini alıkoyarlar. Yani okuduklarını sırf bilgi değil bilinç ve amel amaçlı okurlar.
Ey hakikat yolunun amel amaçlı yaşamı önceleyen şuurlu yolcusu!
Sende güzel ahlak erleri gibi yolunu sabit tutmak istersen eğer sadece sözle yetinmemalisin.
Eylem yani amel insanı olmaya çalışmalısın.
Allah ile başladığın tüm işlerin sonunu yine O’nunla tamamlamalısın.
Bilinen farzların dışında itikadi amele de kendini motive edip yöneltmelisin.
Amel hedefli olmayan hayatın boş olduğunu iyiden iyiye kavrayarak Kur’an’daki kıssaları bu anlayışla okuyup kendine sosyolojik ve psikolojik emirler çıkarmalısın.
Kısacası tüm âyetlerin yaşanmak için lütfedildiğini unutmamalısın.
02.01.2025