AŞK KADER Mİ?

UĞUR CANBOLAT

NE dersiniz, var mı bir cevabınız?

Bir çırpıda doyurucu şeyler söylemek mümkün değil.

Kadim bir mesele.

Bu konuyu bugüne kadar kim halletti ki ben bunun altından kalkayım şeklinde topu taca da atabilirsiniz.

Bilemem.

AŞK insanlığın her evresinde ilgi gösterilen bir olgu olmuştur.

Revaçta her zaman.

Hatta bazı vakitler gereğinden fazla yüceltildiğini söylemek bile mümkün.

Öyle ki, modern zamanların ekonomisini ayakta tutan ayaklardan biri olmuştur.

Bu ise bulunduğu mihverden çıkartılarak amaç kaymasına sebep olmuştur.

Hatta sulandırıldığını düşündürtecek kadar.

GÜNÜMÜZDE ise cinsellik çağrışımı yapacak şekilde bir anlam yüklenmesi aşkın felâketi olmuştur.

Bir istismar hâlini almıştır. Girdap olma noktasına ulaşabilmiştir.

Tüketim çılgınlığının kapısı aşk duygusu kullanılarak aralanmıştır.

AŞKTAN beslenmeyen sektör yok gibidir.

Hikâye, roman, şiir…

Sinema mesela.

Dizi sektörü de aynı şekilde aşkı sonuna kadar sömürme meselesinde hiç de tutumlu davranmamıştır.

Tarihi dizi ve filmlerimizde bile bu konu uzmanları tarafından eleştirilmektedir.

AŞK ile şehveti beraber düşünme aymazlığımız gözden kaçırılmamalıdır.

İşlenen ‘Aşk cinâyetleri’ni her gün hepimiz televizyonlarda seyretmiyor muyuz?

Üçüncü sayfa haberlerinin ana teması hep bu değil mi?

AŞK acısı hepimizin mâlumudur.

İnsanı hem dünyadan hem de kendinden koparıp almaktadır.

Depresyonun temel sebeplerinden biri olarak bilinmektedir.

Profesyonel müdahaleyi gerektirecek noktalara taşınabildiği vakalar az değildir.

SONSUZA kadar aşk diyenlerin pek çoğunun kalbinin ‘Aşk mezarlığı’na dönüştüğüne tanık olmadınız mı hiç?

İşinin, gücünün, aile ilişkilerinin bozulmasına rağmen kendisini ‘Aşk kahramanı’ olarak gören nicelerinin ayrılıktan bir hafta sonra sosyal mecralarda yeni aşklara yelken açtığını gözlere sokarcasına mahremiyet anlayışından uzak bir biçimde paylaşımlar yapabildiğini görmüyor muyuz?

Tüm bunlar meseleyi yeniden düşünce masamıza almayı gerektirmiyor mu?

BİLİM dalları açısından da incelemek mümkündür.

Felsefe örneğin.

Sosyoloji, tarih, psikoloji, edebiyat, güzel sanatlar, astroloji…

Hatta ilahiyat.

İSLÂM ve aşk mesela.

Bu konuda elimizde çok fazla materyal bulunmaktadır.

İslâm âlimlerinden aşka özel önem vererek atıfta bulunanları olmuştur.

Aynı şekilde ehl-i tasavvuf aşk konusunda çok şeyler söyler.

İlâhi aşk kavramı.

Ve diğerleri.

Tüm bunlara lehte ve aleyhte getirilen yorumlar.

Dediğim gibi mesele çok derin.

Hatta girift.

Bir de meselenin mitolojik yanı var ki, bu ayrı bir başlık altında incelenmeyi fazlasıyla hak eder.

YUKARIDA dile getirdiğim hususlar benim şahsî görüşlerim değildir.

İlahiyatçı yazar İsmail Mutlu yüzün üzerinde kaleme aldığı kitaplarıyla pek çok konuyu ele alıp irdelediği gibi bu meseleyi de uzun uzadıya tartışmış.

Bu hususta ne kadar söz söylenmiş diye çalışmış, tasnif etmiş, yorumlamış.

Yücelten sözleri de almış kitabına eleştirenleri de.

Kendi görüşünü paylaşmış elbette.

Kitabına isim olarak “Aşk Kader mi?” başlığını uygun görmüş.

Meseleye bu açıdan yaklaşmış zira benim de tanık olduğum rüyasında gördüğü kişiyle evlenmesinin kaderi olduğunu düşünen insan sayısı hiç az değildir.

Sese âşık olan insanlar var.

Kokuya âşık olan insanlar mevcut.

Fiziğe, güzelliğe, yakışıklılığa, edaya, mimiğe vs olan tutkuyu hepimiz biliyoruz zaten.

YAZAR İsmail Mutlu Hoca aklın kullanılarak aşkın önüne geçilebileceği görüşünde.

Aşkın akılcılığa isyan olduğu fikrinde.

Aşkın külli iradenin bir sonucu değil cüzi iradenin kullanımıyla gerçekleştiğini dile getiriyor.

Olaya buradan baktığımızda aşkı kader olarak değerlendirip yaşanan mutsuzlukları haşa Allah’a fatura etmenin çarpıklığına işaret ediyor.

Zamanla gelişen aşk-nefret ikilemi yine kitapta yerini buluyor.

Aşkın zararları gibi bir bahis açan Mutlu Hoca aşkın hırçınlık sebebi olduğunu ileri sürüyor.

Bu kadarla kalmıyor aşkın bir zillet olduğunu, delice hareketlere sebebiyet verdiğini, bencilliğe sürüklediğini ve hastalık olduğunu dile getiriyor.

Aşkın bazen şeytanı melekleştirdiğini de kayda geçiriyor.

‘AŞK kader mi?’ kitabında dile getirilip tartışılan tüm bahisleri burada ele almamız elbette mümkün değil.

Ama dini duyarlığı önde olan biraz da benim gibi sufî meşrep kişilerin dikkatle okuması gereken ikinci bölümü dikkatle tetkik etmeleri gerekiyor.

İşte birkaç başlık:

İslam âlimlerine göre aşk.

Kelam ehli ve aşk.

Tasavvuf ehlinin gözüyle aşk ve aşkın çeşitleri.

Sûfîlere göre Allah’a akıl ile değil aşk ile ulaşılabileceği meselesi.

İlahî aşk mümkün mü?

Aşk uğruna dinin istismar edilmesi.

Aşkla ilgili uydurulan hadisler.

Aşkta dini şahsiyetlerin istismar edilmesi.

Beşeri aşktan ilahî aşka geçmek mümkün mü?

SON bölüm ise aşk evliliği flört konusuna ayrılmış.

Dedim ya bu konu bu sütünün hacmini çok aşar. Zira Mutlu Yayıncılık tarafından neşredilen kitap 416 sayfadan müteşekkil.

Kendinizi aşkla ilgili görüyorsanız bence kitabı incelemelisiniz.

Ya Selam!

03.02.2021

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir