Şair Cahit Zarifoğlu’nun kızı Ayşe Hicret Zarifoğlu:
Deri ile yapılan ürünler her zaman dikkatimi çekmiştir ama bundan daha fazla onu ortaya koyan sanatkarın yaklaşımı, dikkati ve özeni beni ilgilendirmiştir. Bu sebeple deri denildiğinde aklımdan onlarca soru geçer. Sanatkârın onunla ne tür bir ilişkisi olduğunu keşfedip anlamaya çalışırım.
Yine öyle oldu. Hafızalarımızda şiirlerine önemli yer bulan Cahit Zarifoğlu’nun kızının bu sanatla olan duygusal iletişimini merak ettim. Ben sordum deri sanatçısı ve zanaatkârı Ayşe Hicret Zarifoğlu cevapladı. İlginizi çekeceğini umuyorum.
UĞUR CANBOLAT
————————
Kısaca hayat serüveninizden başlayabilir miyiz?
-Tabi. Ben Ayşe Hicret Zarifoğlu. Aslen Kahramanmaraşlıyım. Anne tarafından Vanlıyım. İlahiyat fakültesi mezunuyum. Uzun yıllar müşteri hizmetlerinde banko elemanı olarak çalıştım maalesef. Sonra çok kısa bir süre öğretmenlik yaptım. Daha sonra ilgim olan farklı kurslara gittim. Deri aksesuar çok sever ve kullanırdım. Bu yüzden deri kursuna gittim ve sevdiğim için uzunca bir zaman devam ettim. Bu arada hala kursa devam ediyorum.
Hobi değil yani sizin için…
-Evet, değil. Bir hobi olarak başladım fakat o kadar sevdim ki, sürekli yeni şeyler yaptım. Geleneksel yöntemlerle yaptığımdan dolayı ürünlerde makine kullanmıyorum, kalıp, kesme, delme de zaman alıyor ama en çok elde dikiş vakit alıyor. Bir vakit sonra fark ettim ki daha az film izliyor ve daha az kitap okuyorum. Bir ürün ortaya çıkarmak enfes bir duygu ve yine yeniden bunu yaşamak keyifli, doyurucu ve bundan dolayı da tetikleyici. Neticede meslek haline geldi, deri sanatıyla uğraşıyorum. Üsküdar Kapalı Çarşı’da bir atölye/dükkân açtım ve çalışmalarıma devam ediyorum.
Deri ile ilk muhabbetinizin, maceranızın tam olarak ne zaman başladığını hatırlıyor musunuz?
-Bu soruyu okuyunca düşünmeye başladım, deriyi ilk nerde duydum diye… Hatırladığım ilk deri, Kurban Bayramı’nda gördüğüm deriler sanırım. Bizim çocukluğumuzda kurban evin önünde en uygun yerde kesilirdi. Deri yüzülürken de çok izlemişimdir. Tanışıklık olarak bu… İlgim ise 20’li yaşlardan beri var. Evimiz Kadıköy’e bağlı, Osmanağa Camii yanında ikinci el deri ürünleri satılırdı ve arkadaşımız da bu işi yapardı. Lise sonrası ikinci el hakiki deri bir pardösü almıştım, senelerce giydim ve hala da duruyor.
Kullanımla başlamışsınız temasa o zaman?
-Evet. Deri işiyle uğraşmadan evvel deriyi çok kullanıyor ve seviyordum. Çanta ve aksesuarlarım vardı. Uzun yıllar çalıştığım işi bırakıp çok kısa bir dönem öğretmenlik yaptım. Sonra onu da bıraktım. Ve artık vakitler benimdi, epeydir aklımda olan deri ile uğraşmaya karar verdim ve kursa başladım.
Deri gördüğünüzde oluşan ilk hissiniz nedir, sizin için ne ifade ediyor, neler çağrıştırıyor?
-Hakiki deriyi seviyorum, doğallığı, dayanıklılığı ve görünümde verdiği kalite hissi vazgeçilemez kılıyor ilgiyi. Genel olarak giyim, gıda, yaşam ve tavırda bunu, hakikiliği, doğallığı önemsiyorum zaten.
Merhum Cahit Zarifoğlu’nun kızısınız. Deri ile şiirsel bir ilişki kurabiliyor musunuz peki?
-Evet, aslında kurabiliyorum. Babam kelimelerle kurardı şiiri, ben de derilerle yola çıkıyorum. Şiirin estetiğiyle derinin doğallığı arasında çok güzel bir benzerlik var. Bir şiir yazmak ve bir ürün ortaya çıkarmak. Ürünlerim el yapımı olduğu için bir mecburiyet yok, sürecin kendinden ilham alıyorum, keserken hadi buraya da bir cep ekleyeyim diyebiliyorum ya da mesela kenarını yuvarlayıp yoluma devam ediyorum. Rafine işlerde bu daha çok öne çıkıyor. Arka planda duygunun aktığı el yapımı ürünler ve şiir.
Dükkânda ürettiğiniz ürünleri seyreder misiniz, dokunup sever misiniz onları?
-Çok severim hem de. Şimdi diyelim bir çanta, koca bir deri kanadı karşıma alıp tasarlamayla başlıyor; kesiyorum, deliyorum, bazen eklemeler yapıyorum, dikiyorum. Peyderpey ilerliyor ve her adımda belirginleşiyor. Bazen dikerken sonucu görmek için sağından solundan bitiştirip bakarım.
Uzun sürdüğünde sıkılmıyor muşunuz?
-Hayır. Tamamen el işi, geleneksel yöntemlerle dikiyorum. Arkadaşlar da el dikişini nasıl yapıyorsun, sıkılmıyor musun dediklerinde, “sıkılmıyorum, çünkü her bir dikiş sona yaklaştırıyor ve keyif veriyor” diyorum. Cidden böyle, bazen saatlerce dikiyorum. Bittiğinde bakıyorum uzun uzun. Tam karşıma koyup bol bol izliyorum. Her biriyle ayrı bir bağ kuruyorum. Onlar sadece ürün değil benim için; zamanımı, emeğimi ve duygularımı verdiğim parçalar.
Derinin kalitesi nasıl anlaşılır, bu konuda tüyo verebilir misiniz?
-Elbette. Kaliteli deri genelde doğal kokusuyla, esnekliğiyle kendini belli eder. Dokulu bir yüzeyi vardır. Ayrıca zamanla güzelleşir, eskidikçe kişilik kazanır, patina alır, formu kolay kolay bozulmaz. Derinin yüzeyindeki doğal izler, onun gerçekliğini ve doğallığını gösterir.
Deri işçiliğinde usta çırak ilişkisi ne kadar önemli?
-Çok önemli. Bu iş sadece teorik bilgiyle öğrenilecek bir şey değil. El zekâsı kişiden kişiye aktarılıyor, bakarak, görerek, izleyerek, söyleyerek. Bu yüzden usta-çırak ilişkisi, geleneği korumanın ve zanaatı geleceğe taşımanın en güzel yolu. Ve bence en güzel öğrenme şekli bir ustanın seyri ve iziyle. Ben çok istememe rağmen iyi bir ustaya ulaşamadım maalesef.
Deri işleme sanatının bir eğitimi var mı?
-Genelde bu işi yapan ustalardan öğreniliyor. Demin bahsettiğim usta çırak ilişkisi dışında atölyeler, birebir çalışmalar, yaygın eğitim kursları bu işin öğrenilmesinde etkili.
Deri işlemeciliği sanat mı, zanaat mı size göre?
-Bence uygulanış şekline göre isimlendirilir. El işiyle yapılan ve kreatif bir zihinle belirlenip ortaya çıkan ürün, bilgi, beceri, sabır, el işi, geleneksel aktarım ve teknik açıdan zanaat olarak isimlendirilir. Ve ortaya çıkan ürünler, kişinin ruhunu yansıttığı için aynı zamanda sanattır da. Her parça, yapanın karakterini ve bakış açısını taşır. Burada fark kişinin ne kadar var olduğuyla alakalı bence.
İnsanlık deri sanatına ne zaman yöneldi?
-İnsanlık tarihi kadar eski. Mağara insanlarından itibaren hayvan derileri koruma amaçlı kullanılmış. Zamanla bu ihtiyaç, estetikle birleşmiş ve bir sanata dönüşmüş. Aslında biz çok kadim bir geleneğin izlerini sürüyoruz.
Deriden üretilen ilk malzemeler nelerdi?
-Deri hep insanın hayatına eşlik etmiş. Dayanıklılık ve tedarik sebebiyle de kaçınılmaz.
İlk başta giyim ve barınma için kullanılmış: elbiseler, ayakkabılar, çadırlar. Sonra silah kılıfları, torbalar ve çeşitli günlük kullanım ürünleri. Kaplama malzemelerinden çeşitli araç gereçlere kadar geniş bir kullanım alanına sahip. Deri tabaklama teknikleriyle kullanım alanı çok daha genişlemiş. Zamanla deri işçiliği sanatsal bir boyut kazanıyor. Hem estetik hem de işlevsel amaçlarla kullanılmaya devam ediyor. Ben de bu kadim sanatı makinelerle değil de yüz yıllardır yapıldığı usulle devam ettirenlerden biri olarak gurur duyuyorum ve bu haliyle çok seviyorum.
Sandık işlemeleri ve semerlerde de kullanımı var değil mi?
-Evet, özellikle Anadolu’da deri hem sandık süslemelerinde hem de atçılıkla ilgili ekipmanlarda çokça kullanılmış. Hem sağlamlık hem estetik açısından tercih edilmiş.
Savaş malzemelerinde kullanımı özel bir tercih mi?
-Evet, çünkü buna çok uygun. Demir, çelik, ahşap da kullanılmış. Deri hem hafif hem dayanıklı olduğu için savaş malzemelerinde yaygın olarak kullanılmış. Kalkanlar, zırhlar, kemerler hep deriden yapılmış. Doğal yapısı sayesinde savaşta koruyucu bir işlev görmüş.
Ayakkabı, terlik, elbise ve yelkenlerde de kullanımları var değil mi?
-Evet, çok uzun zamandır bu alanlarda da kullanılıyor. Deri hem nefes alabilen hem doğal hem esnek hem de sağlam bir malzeme olduğu için çok kullanılmış. Hala da öyle. Ayrıca hakiki deri iletkendir, bu açıdan da kullanımı iyidir.
Deri ile üretilen malzemeler ne zaman popüler oldu?
-Aslında hiçbir zaman popülaritesini kaybetmedi. Her dönem farklı formlarda varlığını sürdürdü. Ama modern anlamda, özellikle el yapımı ürünlere ilginin arttığı son yıllarda tekrar yükselişe geçti diyebilirim.
Kesim ve dikim teknikleri nelerdir, bu ne kadar mühim?
-Ben el yapımı dericiyim. Herhangi bir makine kullanmıyorum. Bu sebeple iyi hesap yapmak ve göz ayarını iyi tutturmak lazım. Çünkü bir kez kesildi mi geri dönüşü zor olur. Bu yüzden ölçü çok önemli. Aynı şekilde dikişler de sağlam ve estetik olmalı. Geleneksel el dikişi teknikleri hâlâ çok kıymetli. Ürünlerimde buna önem veriyorum, mükemmeliyetçi değilim, bazen doğal minik kusurlarıyla da el yapımı olduğu vurgusunu seviyorum.
En çok severek yaptığınız ürünler hangisi?
-Daha önce yıllarca bankoda çalıştım hem çok yorucu hem çok yıpratıcıydı. Bu işi çok seviyorum. Kendi başımayım ve istediğim ürünü dilediğim şekilde yapıyorum. Her yaptığımı severek yapıyorum. Aynı modeli farklı renkler ve iplerle yapmak da keyif verici. Renkleri denemek, tasarımları ürüne dönüştürmek, onları vitrinde sergilemek ve geri dönüşüm almak şahane bir duygu.
Deri ile uğraşmanın yapan için terapi değeri var mı?
-Meşgale insana iyi geliyor. Deriye dokunmak, onunla uğraşmak da öyle. Süreç boyunca zihniniz, eliniz çalışıyor, ruhunuz şifa buluyor. Ben çoğu zaman deriyle çalışırken iç dünyamı da onarıyorum.
Verdiğiniz deri eğitimleri oluyor mu, öğrenciniz var mı?
-Henüz ders vermedim ama yakın zamanda atölye düzenlemek istiyorum. Dükkânı ziyaret eden, deriyle uğraşan kişilerle tanışıyorum. Özellikle bu işe gönül verenlerle bir araya gelmek keyifli oluyor. Bilgimi aktarmak da ayrıca keyifli olacak bence.
Deri sanatına ilgi genel anlamda ne durumda?
-Son yıllarda doğala dönüş ve el yapımı ürünlere ilgi arttı bence. Bu deri sanatına olan ilgiyi de artırdı. Özellikle bilinçli tüketiciler bu tarz ürünleri daha çok tercih ediyor. Deri doğal ve sağlam. Ben de zamanında bir deri çanta almıştım ve deri ile uğraşana, yani kendi çantamı yapana kadar, yaklaşık 8 sene aynı çantayı kullandım ve hala arada kullanıyorum. Bir de şu var, deri çanta çok başkalaştırıyor duruşu, özellikle el yapımı çantalar belli ediyor kendini. Bir şekilde karşılaşan da bırakamıyor.
Deri kullanımı biraz da statü belirleyici mi?
-Gerçek deri hem pahalı hem de seçkin bir malzeme. Fakat ben bunun sadece bir statü göstergesi değil, aynı zamanda bir yaşam tercihi olduğuna inanıyorum. Kullan at duygusundan uzak kişi işi biraz da. Dediğim gibi sağlamlığı ve kullandıkça patina alması onu eskitmiyor… Ürünleri görüp beğenen çok oluyor ama onu kullanacak kişi sayısı çok daha az.
Son olarak ürünlerinizi herkese satmak ister misiniz yoksa burada bir seçicilik söz konusu mu?
-Elbette herkesin kullanmasını isterim… Bazen çizgisi farklı olan arkadaşlara hediye ettiğim aksesuarlarla bakışın farklılaştığına da şahit oldum.
Geçenlerde İskandinav yapımı bir film izledim. Filmde öğretmenlerin çantaları dikkatimi çekti, dikkat çekmeyecek gibi de değildi, harika, deri, kocaman, enfes çantalardı. Görünümü çok güzelleştiriyor ve görünene göre kullanımı yaygın…
Ürünlerimi dilediğim şekilde yaptığım için çok beğeniyorum. Bazen sevdiğim bazen de seven kişilere ulaşması beni ayrıca memnun ediyor. Ürünlerimin değerini bilen, ona kıymet verecek kişilerle buluşması da önemli tabii. Yani bir seçim değil ama bir hassasiyet diyebiliriz.
20.04.2025