Edâlı Eda

UĞUR CANBOLAT

YAZARDI kendisi.

Bir Anadolu şehrinde yaşar ama İstanbul’dan da ayrı kalmazdı. Zihni sürekli bir devinim hâlindeydi. Akla hayale gelmeyen nice düşünceyi ete kemiğe büründürüp açığa çıkartarak insanlara sunabilirdi. İkna yeteneği yüksekti. Kırlangıcın kanatlarını önemser herkese değmesi için çaba gösterirdi. Bu sebeple pek çok kişiyi ortak ettiği sosyal projeler üretir buna akademisyenleri, yazarları, düşün insanlarını, sanatçıları dahil eder ortak bir sinerji oluştururdu.

EDÂLI Eda’nın güçlü bir kalemi vardı. Küçük yaşlarından itibaren yazılar yazar ve şaşırtıcı projeler üretirdi. Birine beni de dahil etmişti. Yaşadığı şehirden çıkıp gelmiş ve memleketin pek çok yerinden farklı alanlarda ürün veren kişileri bir üniversitenin bünyesinde üç gün bir arada tutmuştu. Keyifli bir etkinlikti. Pek çok kıymetli sanatçıyla tanışmış ve devam edecek olan bir dostluğun temelleri atılmıştı.

EDÂLI Eda mıknatıs insanlardandı. Çevresinde sürekli insanlar olurdu.

Kendi heyecanını ve kalbinin çırpınmalarını onlara da taşır ve aynı coşkunun etrafında pervane ederdi. Birlikte koşarlardı aynı hedefe…

“HİKÂYELER HEP YARIM” kitabım onun bir projesi, benimse ilk kitabımdı.

Neredeyse dosyanın yüzde doksanı tamamlanmış, yayınevi projeye ikna edilmişti haberdar olduğumda. Ürküp biraz olmazlandığımda “Ama abiiii” girişleriyle başladığı motivasyon konuşmalarıyla sonunda ikna edilmiştim. Fena mı oldu, hayır, iyi oldu.

EDÂLI Eda’nın tavırları hoş, eylemleri toplumsal huzura yönelikti.

Hâli, duruşu, meselelere yaklaşımı, çözüm yollarını arayıp bulması, gözünü budaktan esirgememesi, engel tanımaması ve niyet ettiği şeyleri gerçekleştirmesindeki bitmez azmi görülmeye değerdi.

O, bir uzun yol koşucusuydu ama yalnız koşmayı sevmiyor etrafında kendisi gibi ateşleyip azmini bilediği kişilerle koşmayı tercih ediyordu.

..

KENDİNE özgüydü Edâlı Eda.

Şahsına münhasırdı.

Basma kalıp olmadığı gibi böylesi şeylerden de uzaktı.

Farklı bakar, farklı görür ve farklı eylemler gerçekleştirirdi.

EDÂLI Eda bir eda insanıydı.  

Yapılması gerekeni bilinçli bir ferdin kutsal yükümlülüğü anlayışıyla yapardı. Görev insanıydı. İnsanlık adına borç gördüğü bir hususu ifa etmek önceliğiydi. Borçlu hissettiği husus neyse bunu ertelemez faaliyetleriyle bunu öderdi. Usulden yoksun değildi. Olması lazım geleni olması gerektiği gibi yapardı. Alelusul olmazdı eylemleri. Hakkını verirdi. Aklının, kalbinin ve imanının diyeti neyse onu bihakkın eda ederdi.

EMANET bilincine sahipti. Rabbimiz tarafından kendisine bahşedilen yeteneklerin doğru şekilde kullanılması ve edasının yapılması onun için bir şükrü yerine getirmenin ifa etme şekliydi.

Olaylara ve evrene şahitlik yine onun için tefekkürle yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktü ki, romanlarıyla bunu gerçekleştirirdi.

EDÂLI Eda’ya göre iradenin de eda edilmesi gereken yanları vardı. Özgürlük ve iradesini hak ve hakikatten yana kullanmak kulluğun ayrılmaz bir parçası olarak öne çıkardı. O sebeple iradesini asla başkasına emanet etmez onu kendisine ihsan edenin rızası istikametinde kullanmayı mühim bir ifa yani eda şekli olarak benimserdi.

EDÂLI Eda için güzel davranış önemliydi.

Nazlıydı, şivekârdı tamam ama bunlar onun için sevgi, saygı ve anlayışlı demek olan güzel ahlakın önüne geçmezdi. Hâli ve tavrı bu çerçevede açığa çıkardı.

Zarafet önceliğiydi. İnce davranış mühimdi. Bunların günlük yaşayışa yansıması vazgeçilmezdi.

Hoş giyinmeyi de severdi. Özel renk tercihleri olurdu. Tercih ettiği giyim renkleriyle kitap kapaklarının renginde âhenkli bir benzerlik görülürdü.

Enerjik bir yapıdaydı. Pozitifti. Etrafındaki olumsuz enerjileri ustalıkla olumluya çevirirdi. Dost canlısı bir yapısı belirgindi ve sosyal iletişim yeteneği bu halkayı aktif tutardı.

Duyarlıydı. Olumsuzluklardan etkilendiği, üzüldüğü, gözlerine yaşların yürüdüğü de görülebilirdi ama bunu kısa sürede savuşturmayı da bilirdi.

Azmi güçlü, kararlılığı net olan arkadaşım bilgece yaşardı. Genç yaşına rağmen mühim başarılara imza atmış liderliğini göstermişti.

ADANA’DA yaşarken daha çok görüştüğümüzü itiraf etmeliyim. Ne zaman ki İstanbul’a gelip yerleşti, günlük maişeti için bizler gibi bir işin çarklarını çevirmeye başladı görüşmelerimiz azaldı. Uzaktan uzağa birbirimizi takip etmeye başladık ve bununla yetinmek zorunda kaldık.

Şundan eminim ki, yakın çevresi ve iş arkadaşları arasında aynı zarafeti yayıyor, bitmez enerjisini yine salıyor ve insanları bir hedefin peşinde koşturuyordur.

Ve yazıyordur.

O yazsın bizse onu okumayı sürdürelim her daim.

Ya Selam!

28.04.2025

https://www.istiklal.com.tr/edali-eda

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir