HER ŞEYİN tüm ayrıntısı ile görülüp yaşandığı bir çağda yaşıyormuşuz.
İnanmayın.
Asla inanmayın.
Tümüyle yanlış ve yanıltıcı…
Bizi işte bu ön kabullerle yaraladılar. Yıktılar.
Böyle cümlelerle teslim alındık.
İnanmayın. Asla itibar etmeyin.
Yüksekçe bir yere çıkmış gelene, geçene sesinin en yükse perdesinden bu şekilde sesleniyordu.
Ateşin bir hatip gibiydi.
Meraklı gözler onu daha fazla motive ediyordu.
İçimden ilk geçen duygu ne kadar iştahlı konuşuyor oldu. Sonrasında ise çok haklı dedim.
Öyle değil mi?
Kim inkâr edebilir bir hız çağında oluşumuzu. Kim karşı çıkabilir görüntü asrında yaşadığımıza… Kim yok sayabilir teknoloji döneminde olduğumuzu.
Ve kim iddia edebilir her şeyi ayrıntılarıyla gördüğümüzü.
Biz bir engelliyiz aslında.
Görmeye engelliyiz. Güzellikleri görme ve onaylama noktasında gereğinden fazla engelimiz var.
Birbirimizdeki yetenekleri, becerileri neden görmüyoruz.
Başarıları mesela.
Hayırhah oluşumuzu. İyiliğe olan yeteneğimizi. Sevgiye olan potansiyelimizi.
Neden körüz birbirimize?
Görme konusundaki körlüğümüzün altında neler yatıyor?
Gönlün ışıldayan, aklın göz kamaştıran, inanmışlığın huzur sunan yanlarını görmek gerek.
Bunu görebildiğimizde kendimizdeki erdemleri keşfedip geliştirebileceğimizi anlamamız lazım.
Haklı değil mi taşın üstünden bağıran hatip. Çok haklı.
Görelim.
Kendimizi değil karşımızdakini.
Onun gönül güzelliğini.
Hasret ölmemek için gerekli olan bu.
Bence tabi.
22.02.2018