UĞUR CANBOLAT
BİR milleti ayakta tutan o toprakların mayasıyla mayalanan âşıklardır.
Medeniyeti asumana saldıkları sesleriyle ince ince inşa ederler.
Malzemeleri harflerdendir.
Kelimeleri cümlelere dökerken nefesleriyle kararlar.
Öyle ki, yüreklerimizin fırtınalı devinimine sebep olurlar.
Bakışımız deliceyse eğer bundandır.
Gözlerimiz ufka kilitlenmişse sebebi yine budur.
Burçta bayrak tutan ellerimizin yorulmaması, dilimize düşen türkülerin her daim havalanması aynı şekilde o âşıklarının nefeslerinin yüreklerimizde soluklanmasındandır.
Ülke sınırlarının sadece topla tüfekle korunamayacağını onlar belletir bize.
Hece kuşlarını ne vakit kalbimize salsalar bizler birer küheylan oluveririz.
Yedi iklim dört bucağı tek nefeste turlamamız işte bundadır.
Gözlerimizin karalığı yine bundan…
“Haktan özge yâr bilmeyişimiz” yine bu kutlu nefeslerin söze dönmüş hallerinin ruhumuzu ateşlemesinden ileri gelir.
…
ÂŞIK VEYSEL güzelliği gözünde saklayan bir ozanımız.
Tınısı iç dünyamızın bitmeyen melodisi olarak ses verip durur.
O, samimi bir yüreğin dizeleri, yanık şairidir.
Kırık kalplerin bekçisidir.
Yanmayı bilmeyenin yakmayacağını da derinden derine kavradığından ham meyveleri koparmaz dalından.
Olmuşların işi oldurmaktır, hamları yolmak değil.
Bu sebeple Âşık Veysel kendisinin hazmetmediği, iç imbiklerinden geçirip özüne ulaşmadığı şeyler söylemez.
Derin muhtevasının ince eleklerinden elenmiş dizeler sunar bize.
Ayakları yerden kesilmez.
Mütevazıdır.
Toprağa akortludur kalbi.
Toprağın eğiticiliğini bilmiş ve bildirmiştir.
Sadık yâridir hem de…
…
DERDİ kendisiyledir.
Kendisini bilme ve bulma gayretini son nefesine kadar elden bırakmaz.
Söyledikleriyle övünmek yerine kendi muhasebesini yapar şiirlerinde.
“Yıllarca aradım kendi kendimi / Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Hayal mıyım ürüya mı bilinmez / Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Leyla mıyım Mecnun muyum çöl müyüm / Arı mıyım çiçek miyim bal mıyım
Köle miyim bir güzele kul muyum / Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Varlığım yokluğum bir Veysel adım / Gök kubbede kalacaktır ses kadim
Yıllardır kendi kendim aradım / Hiçbir türlü bulamadım ben beni” şiiri tam bir kendilik bilincinin şifrelerini verir ve bize kapılar açar.
…
AŞKIN bağrı yanık elçisidir o.
İdraki yüksektir.
İnsan ve tabiatı işte bu nedenle birlikte okur ve birini diğeriyle açımlar.
Gariptir. Yoksuldur. Horlanmıştır. Kenara yazılanlardandır.
Dili damağı kurusa da, ötelense de öfkenin hırslı atına binmez.
Merhametin gölgeli kanatlarını açar.
Ayrımcı değil, bütünleyicidir. Birlik deryasına çağırır.
İçlidir. Hikmeti elden bırakmaz.
Görmeyen gözlerine bedel gören kalbiyle biz şaşı bakanlara gerçeği ayan beyan haykırır.
…
ACILARIN kaynayıp fokurdayan kazanında pişenlerdendir Âşık Veysel.
Anne babasının yanı sıra iki evladını da yitirmiştir.
Üstüne üstlük kendisini terk eden bir eşi vardır.
Yine de hayatın çağrısını duymuş ve ona icabet ederek üretimini sürdürüp bizlere nice güzel dizeler bırakmıştır.
Senlik benlik davasına kapılmayan ve payına düşeni “Rıza” üzere yaşayan bir âriftir o.
“Saklarım gözümde güzelliğini / Her neye baksam Sen varsın onda
Kalbimde gizlerim muhabbetini / Koymam yabancıyı Sen varsın onda” diyen ozanımıza sonsuz muhabbetler olsun.
Âşık Veysel ve şiirleri bu toprakların gönüllere kaydedilmiş manevi tapusudur.
Ona sahip çıkmak kendimize sahip çıkmaktır.
Ya Selâm!
14.10.2023