Hayatımızı Süsleyen Tezhip Sanatı

UĞUR CANBOLAT

Sanat, hayatımızda sadece bir güzellik olarak kalmaz, sabrı talim ettirir, disiplin kazandırır, insanlar arası ilişkilerimizi düzenler, yaşama değer katmamızı sağlar ve aynı zamanda bizi içsel bakımdan inşa eder. İçimizde saklı kalmış olan güzelliklerin gün yüzüne çıkmasına sebep olur ki, bu, Rabbimizin bize olan ikramlarına bir şükür vesilesi olur.

Tezhip sanatı da öteden beri bu işlevini başarıyla yerine getirir.

Bu defa sizler için tezhibi hayatının mihengi yapan müzehhibe Şifa Toptaş Hocanın kapısını çaldık, sorularımızı yönelttik ve samimi cevaplar aldık.

___

Tezhip Sanatı nedir?

-Tezhip sanatı, yazma eserlerde; kitabın ilk başındaki zahriye sayfalarında, serlevha ve sûre başlarında, tuğralarda, fermanlarda, levhalarda bulunan altın ve boya ile süslenmiş yazma kitap sanatıdır.  İsimde zaten Arapça “Zehebe” den gelir. Zehebe altın demektir. Altınla yapılan süslemelerin tümüne de tezhib denir. Şimdilerde yazma eserlere tezhip yapmıyoruz daha ziyade evlerimizin duvarlarını süslesin bize kılavuzluk yapsın diye bu güzel yazıları âyetleri, hadisleri duvarlarımız için süslüyoruz. Altın ve boya ile yapılan tüm bu sanat dalına tezhip diyoruz.

Ne kadar zamandır bu işle meşgulsünüz?

-1995 yılında tezhip kursuna başladım fakat meşguliyetim çok daha evvelinden. “Ben çocukken” diye başlayanlardanım. 95 yılında tezhib sanatına başladığımda 14 yaşındaydım. Bu yaşıma kadar da evimizdeki sanat kitaplarından tezhip desenlerini çıkarır, boyar, yenilerini tasarlardım. Hatta bir defterim var 4. cü ve 5. sınıftayken yaptığım.  Baya iyi seviyedeler. 95 yılından 2008 yılına kadar aktif eğitim halindeydim.  

Kimlerden ders aldınız?

-Birlik Vakfı’nda Serap Bostancı hocam ile başladım. İl Halk Kütüphanesi, Topkapı Sarayı, Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi, Yıldız Şale Köşkü gibi güzel mekânlarda da birbirinden güzel hocalardan ders alma şansına ermiş oldum. Serap Bostancı, Semih İrteş, Mamure Öz, Cahide Keskiner, Sabiha Koç, Birsen Gökçe, Sevim Kayaoğlu hocalarım. Minyatür sanatı ve çiçek ressamlığında da Orhan Dağlı Hocamdan eğitim aldım. Çiçek ressamlığı icazetimi Orhan Dağlı hocamdan Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesindeyken aldım. 2005 yılında tezhibe ilk başladığım yerde ders vermeye başladım.

Bu süre zarfında İSMEK atölyede dört yıl çalıştım. Sultanahmet’te ‘Şifa Sanatı’ açtım 2006 yılında. Ve bu atölyeyi daha sonra Çengelköy’e taşıdım. Çok sergiye katıldım. Doya doya bu işi yapabileceğim çok fazla alanım ve zamanım oldu.

Çıraklıktan ustalığa geçişin evreleri nelerdir?

-Çırak olabilmek içinde evvelinde iyi bir eğitim almak gerekiyor. Hiç bilmeyen birini yanınıza alsanız herhangi bir işin ucundan tutturamazsınız. Çünkü çok hassas çalışmalar. Kişinin elinin iyice bu iş için yontulmuş olması gerekir. Uzun mesailer ve her tür alana tasarım yapabilip görseli şık bir biçimde renklendirmiş olması gerekmektedir. Mesela yanımda beş gün devam eden bir öğrencim var. Hem eğitimi hem de elinin gelişimi için iş üstünde çalışıp bana destek oluyor. Bu aktif performans elini mükemmel kılacaktır. Tasarım denemeleri ve bazı performans ödevlerinin teslimiyle de ben biliyorum ki bu öğrenci işi öğrendiği gibi öğretebilir kıvama gelecek. İnsanların beğenisine eserler üretebilir, kendi yolunu çizebilir kıvama geldiği zaman ise bu yetkinliğini icazetle taçlandıracağız inşallah.

Kimlerden feyz aldınız?

-Öncelikle babamın sanatlara olan merakı, ilgisi ve sınırsız hayal gücü bendeki ilk feyiz olmalı. İkinci olarak babamla Hüseyin Kutlu hocayı ziyarete gitmiştik ben 5. sınıf falanım. Nilüfer Kurfeyz hocanın bir tablosu vardı çerçevesiz, fotoğraflanacakmış. Öylesine âşık olmuştum ki Hüseyin hocanın elinde tuttuğu tablonun hâlâ altınlarının parlamasını, şeklini hatırlıyorum. Üçüncü olarak ilk hocam Serap Bostancı ve minyatür hocam Orhan Dağlı. İkisi de mizacımla çok uyumluydu. Harika bir eğitimden geçtim. Ve tasarımlarının zarafeti ve sıra dışılığı ile Münevver Üçer. Eserlerini seyretmek bende büyük coşku yaratır her zaman. Bu isimler günümüz hocalarıdır. Geçmişten de Kara Memi, Baba Nakkaş, Şahkulu ve tüm dönemine yön verebilmiş üstadlar.

Çizimlere daha çok hangi desenlerle başlanıyor?

-Bu sanatın içinde kullanılan stilize edilmiş motiflerle başlıyoruz. Ecdadımız doğadaki çiçekleri yaprakları hayvanları soyutlaşmanın en güzel örneği ile stilizasyon kullanmış ve süsleme formu haline dönüştürmüş. Bizde önce kurşun kalemi kullanma kıvamını etüt ettikten sonra yaprak motifi ile başlıyoruz. Elimizi iyice ısıtıp baktığımız klasiklerde olan bu motifleri çizebilir, yenilerini tasarlayabilir hâle geliyoruz. Sonra çiçek (Hatai) motiflerine geçiyoruz. Belli başlı. Motifleri çizebildikten sonra da tasarımı kurgulama şekillerine geçiyoruz. Ritmik bir şekilde yavaş yavaş çizimin serüveni akla ve dimağımıza yerleşiyor

Bu işe girenlerin el becerileri önemli anladığım kadarıyla… Öğrencilerinizi alırken bu konuda nelere dikkat ediyorsunuz?

-El becerisi her şey için önemli fakat ben inanç ve isteğin her şeyi yönetebileceği inancındayım. Öğrencileri alırken kimseye sen yaparsın sen yapamazsın diye nitelemem. Ben elimden geleni yaparım, çok severek işine sahip çıkanı da bu sanat, sever. El becerisi gelir, zihin açılır, ön görü ve estetik gelişir. Bu işi yapmak isteyen şansını denemeli. Diyelim ki yapamadı ya da uğraşma kısmını sevmedi bu da bir kayıp değil. Bu sanatın inceliklerini yakın detaylarını, hangisi iyi hangisi güzel bunu ayırt edebilir ve görüş sahibi olmuş olur.

Helezonlarda nelere dikkat etmek gerekiyor?

-Her çizimin incelikleri ile formlarını bozmamak gerekir. Helezonlar o yuvarlak yapısını kaybetmeden tezhiblenen alanın içinde salınmalı. Motifler düzgünce ve dengeli bir dağılımla alana yerleştirilmeli ve genel görsel renk ayrımları bakanın gözüne hoş gelecek asalette olmalı. Ben yaptım oldu değil de herkesin bayılacağı nitelikte olmalı.

El ile beynin oryantasyonu zamanla nasıl oturuyor?

-İlk başladığımızda kalemi incelikli kalınlıklı çizimi ile başlıyoruz çok basit çizgiler bunlar ama önemli.  Bu nüans verdiğimiz el hareketini öyle çok ve farklı yönlere doğru tekrarlıyoruz ki bu bir reflekse dönüşüyor. Reflekse dönüştüğünü hissedersem yapraklara geçiriyorum. Yaprak çizimleri akla, ele ve reflekse yerleştiğinde diğer yenilerini ekliyorum böylece hepsini verip karmaşa yaşanmamış oluyor. Sırasıyla refleksleşen motif çizebilme becerisi, desen çizmeyi öğrettiğimde, neyi nasıl yerleştireceğini öğrendiğinde, bir de motifi nereden bulacağını düşünmüyor. Bu desen kurgulama yerleştikçe de desen dozunu artırıyorum. Tabi hepsi zaman ve idman ile bütünleşiyor.

Tezhip için gereken malzemeler neler?

-Önce kurşun kalem, silgi ve eskiz kağıdı birkaç ay yeterli. Sonrasında diğer malzemeleri boyalar, fırçalar, pergelller, cetveller, rapido kalemleri, altı, trilin, mühre ve birçok malzemeyi bir arada kullanıyoruz.

Bu sanatta disiplin ne anlama geliyor?

-Aslında çok disiplinli biri değilim, hayatın gelişine göre yaşamayı severim fakat bir gerçek var ki çalışmaktan beni hayatın diğer ihtiyaç ve gereksinimleri işimin başından kaldırır. Yoksa aralıksız çalışırım.  Aralıksız çalışmayı seviyorum, disiplinim istemsizce gerçekleşmiş oluyor. Yoksa disiplinle yapılan her iş başarıya ulaşır.

İçinde hangi kuralları barındırıyor?

-Doğadan beslenen stilizasyon örnekleri, bu motiflerin kurgu kuralları, ortak estetik değerleri, simetri ve bu elementlerle sınırsız kurgu imkânı. Bu sanatı klasik ve yeniyi yakalama şansını veren çok müstesna bir sanat dalı.

İç içe helezonlar asma yaprağını mı hatırlatıyor?

-Evet, bana da asma yaprağını hatırlatıyor yön salınımı da aynen öyle açılıyor.

Altınlamak sanırım önemli. Bu nasıl ortaya çıktı?

-Evet, ismi ile müsemma altınlamak. Yazma kitap sanatı dedik ve Türklerin İslam’ı kabulüyle daha çok Kuran-ı Kerim’ler özenle süslenmiş ve en kıymetli boyalar ile boyanmış. Altın değerden kaynaklı kullanılmıştır.

Süslemek, bezemek insan hayatına ne katıyor?

-Bence hayatının her yerine sirayet ediyor. Kendimi düşününce sadece işlerimi değil bulunduğum her şeyi yeri yaşamımı da süsleyebiliyorum. O küçük nüansı her yere dokundurabiliyorum ve bundan çok büyük keyif alıyorum. Çocuk yaştan beri işin içinde olduğum için mi, süslemeyi sevdiğim için mi bu sanatı yapıyorum yoksa süsleme sanatı ile uğraştığım için mi her şeyi süslemeyi seviyorum bilmiyorum.

Türk ve İran ustaları ürün bakımından farklı mı?

-Köken aynı fakat onlarda kesinti olmadan sanat gelişmeye devam etmiş. Bizde yazı inkılabıyla birlikte bir kültürün tüm yolları kesilmiş. Yazı yasakmış süsleme sanatları da son dönemde batı esintisi girmiş ama gelişemeden duraklamış. Osmanlıya ait tüm reddiyelerden dolayı. Sonraları Süheyl Ünver gibi kıymetli değer bilimciler arşivleri ve emekleriyle günümüze ulaşmış tekrar canlanmış. Bu sebeple minyatür sanatı, tezhib sanatı, İranlılarda daha önde. Dünya çapında sanatkârları var. Bir de bizde bir görmezden geliş ve batı sanatı hayranlığı, kendi kültüründen kompleks duyma hastalığı hâlâ var maalesef.

Kur’an-ı Kerim ilk sayfaları tezhip değil mi?

-İlk sayfayı açınca cilt ve kitabı birbirine bağlayan ebru süslemeli alan gelir. Sonraki sayfada zahriye sayfasıdır. Sadece tezhip ile süslenmiştir karşılıklı. Sonraki sayfa Fatiha Sûresi ve Bakara Sûresinin başlangıcı olan serlevha dediğimiz süslemeli alan gelir. Sonraki sayfalarda yalnızca sûre başları, hizip gülleri, cüz işaretleri, noktalar tezhiplenir.

Tezhip Sanatında farklı üsluplar söz konusu mu?

-Tabi, bu sanat binlerce yıllık geçmişimizden gelen genişleyen topraklarla insanlarla kültürlerle birlikte büyümüş gelişmiş. Her yerin yörenin üslubunu almış şekillenmiş. Saraya çok çeşitli yerlerden nakkaşlar getirilmiş her dönemde. Ve bu nakkaşlar o zamanın modasının nabzını yönlendirmiş. Çinilere, halılara her yere sirayet etmiş. Tabi gelen nakkaşın tarzının yüksekliği ve farkı ile de isim almış. Hem isimleri hem de getirdikleri yenilikler.

Kullanılan renkler nasıl tercih ediliyor? Bir serbestlik var mı?

-Çok katı değil renk kuralları ancak tezhib deyince de resmiyet ve asaleti temsil eden klasik lacivert tonu akla gelir. Bu ton lapis lazuli denilen lacivert içinde altın zerrecikleri bulunan güzel bir taştan elde edilir. Bunun yanı sıra yeşil, siyah, fes rengi, altın zemin tezhib sanatında kullanılan ağırlıklı renklerdendir.

Kumaş, çini ve mücevherlerde kullanımı nasıl?

-Saray nakkaşlarının dönemin tarzını belirlemesiyle o dönemde kumaş ya da çinilerdeki kullanımı da değişkenlik göstermiş. Çinilerin renk tonları başka kumaşların başka fakat takı tasarımlarının bu motiflerle pek alakası yok daha farklı.

Gül, lale, süsen, nergis, sümbül aklıma gelenler. Başka neler var?

-Karanfil, fulya, nergis, mor salkım, erguvan, leylak.  Nilüfer Kanuni Sultan Süleyman’ın bahçesinde her çeşit çiçek varmış ve hem resmedilmiş hem de tezhibin içinde iki boyutlu olarak kullanılmış bol bol.

Sizdeki karşılığı nedir tam olarak tezhibin?

-Bitmeyen bir aşktır.

Online dersleriniz var değil mi?

-Evet, yaklaşık dört yıl önce, yozlaşan tezhib anlayışından kurtulmak ümidiyle bir Youtube kanalı açmaya karar verdim. Tezhib sanatının yaygınlaştığının insanların öğrenmek istediğinin farkındayım ancak çok yetersiz insanların eğitiminde fazlasıyla bozuluyordu. İstanbul bu sanat için bir merkez ancak diğer şehirlerimizde hâla sanatlarımız için yetersiz çok fazla il var. Ve istedim ki tasarımı boyamayı herkes bilsin, bilenler bilmeyenlere öyle öğretsin. Ve iyiki de yapmışım harika dönüşler aldım. Hatta İngilizce alt yazı çevirisini de yaptırdım. Akabinde whatsapp birebir dersleri başlattım. Çok nitelikli öğrencilerim var ve hepsi kendi stillerini ortaya koyarak ilerliyorlar sıfırdan başlayanlar. Daha evvel kurslara gitmiş olanlar. Halk eğitim ya da çeşitli kurslarda ders verenler, güzel sanatlar mezunu olup desen tasarımını geliştirmek isteyenler, birçok kişi ile çalışıyoruz. Şimdiler de galerimde online öğrencilerimin işlerini de sergiliyorum bu harika bir mutluluk. Bu senenin başında ilk defa zoom dersi başlattım oda sınıf şeklinde ilerliyor. Fakat çok verimli geçiyor. Ocak ayında da yeni iki grup daha başlatacağım. Biri yerli öğrenciler için diğeri yabancı öğrencileri için. Bir tercüman ile konuları anlatacağım. İnşallah güzel sonuçlar alırız.

Sergileri önemsiyor musunuz?

-Sergiler insanı besler ve pozitif anlamda körükler. Hem sanatçıyı hem sanatseveri. Sanatçı tüm birikimini sergilemiştir, alkışlarla yaşayan insanlar için bu kıymetlidir. Güzel sözler duymak emeğinden maddi manevi kazanmak sanatsever içinde kazanımdır. Bambaşka bir bakış açısını gözlemlemiş olur. Gönül gözü açılır. Bir sanat esrini seyretmekte bir manzarayı seyretmek gibidir. Çünkü sanatçıda Allah’ın vermiş olduğu yetenek hayat bulmuş, çiçek açmıştır. Gezende kazanır maddi manevi.

Yakın zamanda Balat’ta bir mekân açtınız, içeriğinden bahseder misiniz?

-Elbette, Şifa Sanat’ı Ekim ayında açtık ama daha tam duyurusunu yapamadık. Burası İslami ilim ve sanatlar ile alakalı bir merkez olsun istiyorum. Bu sebeple birbirinden kıymetli hocalarımızla anlaştık, yoğunluğu oluşan dersleri başlattık. Giriş katımızda güzel bir galerimiz var. Burada satışta olan eserler görücüye çıkıyor. Aynı zamanda instagram @sifasanat sayfasında da satışta bulunuyor. Kahve içimlik güzel bir bahçemiz havalarda iyi gidince gelenlere ev sahipliği yapıyor. İkinci katımızda sedirli oda da koleksiyon eserler var. Bu oda hem çalışma alanım hem de sohbet ortamımız. Burada tefsir ve hadis dersleri veriliyor. Bu dersler Youtube kanalımdan canlı olarak yayınlanıyor.  Bu katta aynı zamanda haftanın beş günü gelen öğrencilerim eğitim alıyor. Üçüncü katta sınıflarımız var. Burada ki duvarları öğrencilerimizin eserleri süslüyor ve burada ders günlerinde gelip sanat öğreniyorlar. Hat, tezhip, minyatür, rokoko, adobe illüstratör, İngilizce, fıkıh, ney, solfej derslerimiz mevcut.

Sanatla ilgilenen, öğrenmek isteyen, seyretmek isteyen herkesin ilgisini çeksin, şifa bulsun, gönlü uçsun istedik. İsmini de bu sebeple Şifa Sanat yaptım. Tefsir ve hadis derslerinin verildiği sedirli odanın ismi de şifahane. En alt kat kızımın adı İnci en üst kat oğlumun adı Mercan.

11.01.2023

https://www.istiklal.com.tr/haber/hayatimizi-susleyen-tezhip-sanati/732583

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir