İÇİMDE BİNBİR KEDER BENDEN GELİR BANA GİDER

UĞUR CANBOLAT

DERVİŞ tabiatlıydı her zaman.

Yine de öyle.

Sessiz ve sakin…

İyi geçinmediği ve kavgalı olduğu kimse yoktur.

Kısacası, halim ve selimdir her dem. Hayatını buna göre tanzim eder.

SAFLAŞMA yolunda azimle ilerler. Mustafa olmaktan başkaca da bir muradı bulunmaz.

Öz damarlarından kalbine çektiği muhabbeti çoğaltmak ve başkalarıyla da paylaşmak ister.

Bu sebeple üniversite yıllarından beri, kalem ve kitaba ehemmiyet verdi.

Kültür, sanat, edebiyat özel ilgi alanlarıydı ama bunların içinde tasavvuf daha da özel ve önemli bir yer tuttu.

Gazetede bir zamanlar yazdığı köşenin adı “Leyleğin Ömrü” olsa da bu biraz kaleme aldığı meselelerin gerçek ilgilisine ulaşması için emek verenlere ancak gerçekleri fısıldayacağı yönündeki masum bir kamuflajdan öteye gitmiyordu.

RADYO’DA programlar yaptı bir dönem.

Sözler devranında kelimeler cevelan etti.

Önsüz ve sonsuz konuları önü ve sonu olanlara anlatabilecek yeni yollar ve yolaklar arıyordu.

Buluyordu da…

Güzel insanları misafir ediyor ve onlarla asumana silinmez avazlar gönderiyordu.

YAZDIĞI kitapların reklamını yapmayı bırakın, adından bir vesileyle bile bahsetmekten imtina ediyordu.

Bir tek esere imza atan bir yazarın sosyal mecralarda yeri göğü inletmeye kalktığı bir dönemde yüze yakın eseri vücuda getiren birinin hiç imza gününe gitmemesi yine ona has ve ona yakışan bir davranıştı.

En yakınlarının ısrarlı talepleri bile durumu değiştirmiyordu.

ÜSKÜDAR Selimiye’de İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi’nde görev yaptı emekli olana kadar.

Muhabbetin kaynayan kazanı kurulurdu burada.

Her seviyeden, her meşrep ve anlayıştan insanlar bu muhabbet halkasının etrafında diz çökerdi.

Kimse kimseyi baskılamaya çalışmazdı ama görüşünü de dile getirirdi.

Saygı görürdü.

Kısacası bu sofrada kavgaya yer yoktu.

Bir özgürlük alanı vardı evet, ancak bu kaosa değil muhabbetin coşup taşmasına sebep olurdu.

YİNE Üsküdar’da Hacı Selimağa Yazma Eserler Kütüphanesi uğrak yeriydi.

Orada dostlar cem olur bahçesinde merhum müdürü Osman Düzcan hocanın kendisinin topladığı bitki çayları ikram edilirdi.

Özellikle yanında nefeslenmeyi istediğimiz, sesine ve sözüne muhatap olmak istediğimiz, her anımızı huzur ve şükrün duygularıyla dolduran merhum Harputlu Kemal Efendi’ye mülaki olmak muhteşem ötesiydi tabi.

ÜSKÜDAR Belediyesi Balaban Kültür Evi’nde gerçekleşen kültür sanat etkinliklerinde ayda bir olsa da kendisine yer vermeye devam ediyor.

Önceleri “Zuhurat Sohbetleri” üst başlığını taşıyan bu etkinliğin şimdiki adı “Gönül Bulutu.”

Yorumu size ait.

CUMA akşamları her hafta bizim Üsküdar Van Kahvaltı Salonu’nda yaptığımız “Muhabbet Bağı” meşkinden evvel “Gönül Bulutu” sohbetine pek çok dostla iştirak ettik.

Memleketinde Veli Hoca olarak bilinen Mustafa Özdamar burada içimde çağlayanları harekete geçiren bir cümle kurdu:

“İçimde bin bir keder, benden gelir, bana gider.”

Üzerinde uzunca durmak gerekir.

İçimdeki “Kırk Kandil”i uyandıran bu cümlenin çağrıştırdıklarını belki başka bir yazıda paylaşmak nasip olur.

Kendisinden daha fazla yararlanmanın nasibimiz olması elbette dileğimizdir.

Kendisinden ödünç alıp sizleri selamladığım şekilde şimdi onu selamlamak istiyorum ardına en derin muhabbetlerimi ekleyerek…

Ya Selâm!

21.02.2024

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/icimde-binbir-keder-benden-gelir-bana-gider/827377

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir