Nezaket Hayatımızın Neresinde?

Hayatın yaşanmaya değer olabilmesi onun nezaketle ince ince dokunmasıyla mümkün. Kabalıkların giderek arttığını ve ağzımızın tadını kaçırdığını inkâr edemeyiz. Hepimizin şikayetçi olduğu bu konuyu konunun ehli nezaket uzmanı Yüksel Bağışlar ile siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için değerlendirdik.

Buyurun.

UĞUR CANBOLAT

___

Nezaket nedir?

-Herhangi bir karşılık beklemeden “övgü veya ödül”, başkalarına karşı cömert, nazik, incelikli ve saygılı davranma şeklinde ifade edebileceğimiz davranış türüdür. Bir diyalog ve konuşma söz konusu olduğunda, karşı tarafa hem hal dili ile hem de sözel olarak saygılı ve kibar biçiminde cevap vermek olarak değerlendirilebilir.

Övgü ve ödül beklentisi varsa nezaketten söz edilebilir mi?

-Övgü veya ödül beklentisi ile gösterilen nezaket, nezaket olmayacağı gibi başta kendimizi aldatmak sonra da muhatabımızı övgü ve ödül tarzındaki beklentiler karşılığında aldatmaya yönelik yapılan bir davranış olarak ele alınmalıdır. Zira nezaket bir davranış ve karakter olarak gerçek manada benimsenmemiş ve maddi ya da manevi anlamda beklentilerin söz konusu olduğu durumlarda gösteriliyorsa zannımca art niyetin anahtarı olarak kullanılan bir aparattan başka bir şey değildir.

Nezaket bir bakıma muhataba karşı gösterilen bir cömertlik sayılabilir mi?

-Nezaket öncelikle kendine “kalp, ruh ve fizik sağlığına” nazik ve cömert olmak demektir.  Nezaket bir karakter ve davranış şekli olarak benimsenmemişse davranışlarımız ve söylemlerimiz kabalık içeriyorsa bu davranış şekli farkında olsak da olmasak da kalp, ruh ve bedenimizde onulmaz yaralar açar. Bu nedenle nezaketin, öncelikle kendimiz için göstermemiz gereken bir sevgi ve cömertlik davranışı olduğunu bilmeliyiz. Nezaketi yemek-içmek gibi tüm hayatımızda otomatikleştirmemiz gerekmektedir. Bundan sonra her davranışımızın “Nezaket” perspektifli bir cömertlik ve sevgi davranışı olarak muhataplarımıza yöneltildiğini göreceksiniz. 

Nezaket ve ilgi arasında nasıl bir bağ var?

-Bir kişiye ilgi duymak, ona karşı yakınlık göstermek, fikirlerine değer vermek, önemsemek, hoşlanmak, öncelik tanımak, duyarlı ve hassa olmak gibi hususları içerir. Buradan hareketle, aynı zamanda ilgi muhatabımızı mutlu etme sorumluluğunu da omuzlarımıza yüklüyor demektir. Bu nedenle ilginin nezaket derecesini belirleyen en önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Nezaket için kişisel gelişimle yan yana yürür diyebilir miyiz?

-Kişisel gelişim ile nezaketin bırakın yan yana yürümesini, nezaket kişisel gelişimin ayaklarıdır. Nezaket olmadan kişisel gelişimden bahsetmek ayakları olmayan attan bahsetmek gibidir. Kendini geliştirmek isteyen bir insanın öncelikle nezaketi içselleştirmesi gerekir.

Protokole uygun davranmaya nazik davranış denilebilir mi?

-Protokol kuralları, kamusal alanda uygulanması mecbur olan, görgü ve nezaket kuralları sosyal hayatta uygulanması gerekli olan kurallar bütünüdür. Protokol kurallarının temelini görgü ve nezaket kuralları oluşturur. Dolayısıyla protokol kurallarını bilen ve uygulayan kişiler görgü ve nezaket kurallarını içselleştirmiş nazik kişilerdir diyebiliriz.

Nezaket, gösteren kişi ile mi yoksa gösterilen muhatap ile mi ilgilidir?

-Nezaket, kişinin karakter ve şahsiyetinin yansımadır. Muhatabınızın kim ya da ne olduğunun önemi yoktur. Karşınızdaki kişinin kim ya da ne olduğuna bakmadan sizin tutum ve davranışlarınızın nezaket çerçevesinde olması gerekir.

Nezakete sosyal barış elçisi diyebilir miyiz?

-Nezaket deyince; selamlaşmak, gülümsemek, paylaşmak, iltifat etmek, iyi bir dinleyici olmak, bağırmadan konuşmak, temiz ve düzenli olmak, saygılı olmak, dürüst olmak, sözünde durmak, emanete sahip çıkmak, teşekkür etmek, sıla-i rahim yapmak, yardımlaşmak, hediyeleşmek, hasta ziyaretleri, huzurevi ziyaretleri, yalan söylememek, gıybet yapmamak… Bunların sayısını yüzlerce arttırabiliriz. Bütün bunların yapılmasını sağlayan “nezakete” elbette sosyal barış elçisi diyebiliriz.

Nezaketin zıddı kabalık ve nobranlık ise nezaket kendisine yönelen bu tavırlara yine kibar mı davranır?

-Herkesin nazik olmasını beklemek tabii ki temennimiz ancak tarihin bütün koridorlarında nezaket sahibi insanlarla birlikte kaba ve nobran insanlar hiçbir zaman eksik olmamış. İnsanlar elbette hata yapıyorlar ve yapmaya da devam edecekler. Bir hata olduğunda kendine veya bir başkasına karşı nazik davranabilirsin. Bu da konuşmadan önce düşünmek, intikam almadan önce affetmek ve kısa vadeli gurur yerine uzun vadeli ilişkileri düşünmek anlamına gelir.

Peki, gereğinden fazla aşırı nezaketin itici bir yanı yok mudur?

-Gereğinden fazla nezaketin iticiliği bir tarafa, yapılan araştırmalar gereğinden fazla nezakete sahip kişilerin iletişimde ciddi sorunlarla karşılaştıklarını ortaya koymuştur.  Çünkü bu kişiler daha sonra kendilerini suçlu hissetmekten korkarak reddetme kabiliyetini gösterememekte “hayır” diyememektedirler. Aşırı nezaket, ilişkilerde kötü kararlara yol açabildiği gibi, uzun süre devam ettiğinde ciddi rahatsızlıklara (fizyolojik ve psikolojik) yol açabilir. Bu nedenle nezaketin daima belirli sınırlar içinde, tatmin edici ve istikrarlı olması gerekir. İlişkilerimiz daima nazik ama aşırıya kaçmadan olmalıdır.

O halde nezaket için biraz da doğallıktır diyebilir miyiz?

-Nezaket, kişinin karakter ve şahsiyetinin yansımadır demiştik. Herhangi bir beklenti olmadan o anki durum ve şartlara uygun olarak gösterilen nezaket doğallıktır diyebiliriz, evet.

Uzmanı olarak size göre nezaket hangi olumsuzlukların etkilerini azaltır?

-Sınırları belirlenmiş bir nezaket birçok olumsuzluğa engel olan paratonerdir diyebiliriz. Kapalı kapıları aralar, önemsenirsiniz, dikkate alınırsınız, ilişkilerde seviyeyi belirler, sosyal çevrenizi arttırır, sevilmenizi sağlar, hataları kabul ettirir, iletişimi güçlü kılar, gülümsetir, stresi azaltır, mutluluk hormonu salgılanmasına sebep olur, değerli hissettirir…

Eleştiri nezaket kurallarını zorlamadan nasıl yapılabilir?

-Eleştiri, genellikle birçok kişinin hoşlanmadığı bir durum gibi algılansa da dozu ve ne şekilde yapıldığı dikkate alınarak yapılan eleştiriye herkesin ihtiyacı vardır. Eleştirilmek çoğu zaman kişisel gelişimimiz açısından bize destek olur. Buradan hareketle birini nezaket kurallarını zorlamadan doğru bir şekilde eleştirmek için:

Eleştiriyi birebir konuşma ile yapmalıyız. Yapıcı eleştiri için öncelikle empati kurmalıyız. Beden dilimizi kendi ifadelerimize uyumlamalıyız. Doğru zamanda ve usulüne uygun olarak yapmalıyız. Eleştiriyi doğrudan karşı tarafın kişiliğine yönelik yapmamalıyız. Muhatabımızın sınırlarını ve saygı çerçevesini ihlal etmemeliyiz.

Eleştirirken açık ve net bir dil kullanmalı ve sakinliğimizi korumalıyız. Eleştiride olumlu görüşlerin yanında olumsuz görüşlere de yer vermeliyiz. Düşmanca yaklaşım sergilememeli, yapıcı tutum ve davranışlara yer vermeliyiz.

Peki, nezaket sınırlarını yaralamadan muhatabı methetmek nasıl başarılabilir?

-Nezaket sınırları içinde birilerinin niteliklerini methetmek, nasıl yapılacağını herkesin bilmediği zor bir sanattır. Herkesin zaman zaman methedilmeye ihtiyacı vardır. İltifatlar, başkalarının çabalarını tanımanın ve değerlerini takdir etmenin bir yolu, aynı zamanda insanlara daha yakın olmamızı sağlayan sosyal bir araçtır. Sürekli ve anlamsız methetmeler, kişinin başarı çabasını ve değerlerini kaybetmesine sebep olur. Buradan hareketle birini nezaket sınırlarını zorlamadan doğru bir şekilde methetmek için:

Doğru zamanı seçmeliyiz. Doğru, samimi ve özel olmalıyız. Sadece hak ettiğinde methetmeliyiz. Bir sebep olmaksızın rastgele methetmemeliyiz. Amasız ve rağmensiz olumlu kelimeler kullanmalıyız. İfadelerimizi inandırıcı ve zenginleştirici hale getirmeliyiz. Methetmeleri başkalarının önünde alenen yapmamalıyız.

Hileli ve abartılı kelimelerden ve uzun konuşmalardan kaçınmalıyız. Methetme konusunda eksik ifadeler kullanmamalı, gerçekten methetmeliyiz.

Nezaket kurallarının toplumda yaygınlaşması için neler yapılmalıdır?

-Toplumu oluşturan bireyler arasındaki sağlıklı iletişimi etkileyen en önemli unsurlardan biri de o toplumun görgü ve nezaket kurallarını ne kadar doğru uygulayıp uygulamadığına bağlıdır. “Nezaket kurallarının toplumda yaygınlaşması için neler yapılmalıdır?” sorunuz maalesef görgü ve nezaket konusunda toplum olarak sınıfta kaldığımızın bir göstergesi. Ancak bu konuda ümitvâr olmak lazım. Zira bizim toplumumuzda bu günlerde zayıflasa da adeta kemikleşmiş bir görgü ve nezaket anlayışı var. Her şeyden önce anne ve babalara düşen bir sorumluluk var. İstemeden önce yaşamak ve göstermek “sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin” anlayışını yaygınlaştırmak. Anaokullarından başlayarak bütün öğretim hayatı boyunca okul müfredatına “adab-ı muaşeret” derslerini koymak ve bu derslerin neticelerini not sistemiyle değil uygulama ve gözlemle değerlendirmek oldukça önemli diye düşünüyorum.

Kendinden büyük ve küçüklere karşı nezakete uygun bir dil seçimi nasıl yapılabilir?

-Gerek kamusal alanda gerekse sosyal ve özel alanda üstlere ve büyüklere, eş düzeylere, kadınlara, astlara ve küçüklere hitap şekilleri farklı farklıdır. Görgü ve nezaket çerçevesinde kim kendisine nasıl hitap edilmeyi hak ediyorsa, o şekilde hitap etmeyi bilmemiz gerekir. Aksi taktirde temsil edilen makama, büyüklerin yaşına ve tecrübelerine, hanımefendilere saygısızlık yapmış oluruz. Örneğin;

  • Yöneticilere, üst/amirlere, kadınlara, yaşlılara, yeni tanışılan kişilere, tanımadığınız kişilere ve resmi görüşme yapılan kişilere daima “siz” diye hitap edilmelidir.
  • Aynı yaşta olmadıkça hiç kimseye “sen” diye hitap edilmemelidir. Yeni tanıştığınız kişilerle samimiyeti ilerlettikten sonra, yakın arkadaş çevresi, eş/dost ve aile bağları olan kişilerle konuşurken “sen” diye hitap edilebilir.
  • Adı ve unvanı bilinmeyen kişilere “hanımefendi, beyefendi” diye hitap edilmeli, hiçbir zaman “abla, abi, teyze, amca veya hemşerim” diye hitap edilmemelidir.
  • Küçükler, nezaket sınırları içinde bilmediği ya da hâkim olmadığı konularda ısrarcı olmamak kaydıyla fikirlerini söyleyebilirler.
  • Gençler, anne/baba, büyükanne veya büyük babalarının arkalarından “moruk, ihtiyar vb.” tarzda yakışıksız ifadeler kullanmamalıdır.
  • Bir anne ve baba statü ve unvanı ne olursa olsun oğlu ya da kızını adı ile çağırmalıdır. Çocuklar da anne ve babalarını “anne” ve “baba” diye çağırmalıdırlar. Kardeş ve kız kardeşler için de “kardeşim” veya “kız kardeşim” denmelidir.
  • Hitapta, “sayın” kelimesi sadece isim ile “Sayın Mehmet, Sayın Emine” şeklinde kullanılmaz.

İsim tek kullanıldığında “sayın” yerine, “hanım” ve “bey” kelimeleri; “Mehmet Bey, Emine Hanım” şeklinde kullanılmalıdır.

  • Hitapta “sayın” kelimesi ile “hanım” ve “bey” kelimeleri aynı anda kullanılmaz. “Sayın Ahmet Bey, Sayın Emine Hanım” gibi.
  • Tanışma öncesi çocuklara “küçük bey, küçük hanım” Gençlere “genç hanım, genç bey” diye hitap edilebilir. Tanışmayı müteakip isimleriyle hitap edilebilir.

Eskiden kural görülen bazı nezaket kurallarının günümüzde külfet olarak görülmesini neye bağlıyorsunuz?

 -Bunun birçok sebebi olmakla birlikte, en önemli sebebinin kültürel asimilasyon olduğu kanaatindeyim.

Kullara karşı kibar ve ince oluş demek olan nezaketi Rabbimiz için düşündüğümüzde bunu “Takva” kelimesiyle karşılayabilir miyiz?

-Kur’an’da ve hadislerde takva bazan sözlük anlamında, bazan de “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır. Klasik müfessirler takvaya ve aynı kökten gelen emir kiplerine genellikle, “Allah’tan korkun” anlamını vermiştir. Söz konusu fiilin kökü korku anlamını da içermekle birlikte bu korkunç bir şeyden çekinmeyi değil seven birinin sevdiğinin gönlünü incitmekten çekinmesini, yaratanına karşı saygı ve sorumluluk duyma hassasiyetini ifade eder. Bu da takva kelimesinin içerdiği korkunun Allah’a duyulan saygıdan kaynaklandığını gösterir. Kalpteki takvadan maksat iman, yakîn (bir şeyi kesin, sağlam ve doğru bir biçimde bilme.), samimiyet ve Allah’a duyulan saygıdır. Samimiyet, sevgi ve saygı kavramları söz konu olduğunda, Rabbimizle olan münasebetimizde nezaketin “Takvanın” kılı kırk yarma hassasiyeti içerisinde olmasına dikkat etmek zorundayız. Zira O’nun kullarına karşı gösterme gerekliliğinde olduğumuz nezaketi elbette Rabbimize karşı takva hassasiyetiyle göstermemiz zorunluluktur.

Peki, Allah’ın yarattığı cansız denilen varlıklar için de nezaketten bahsedebilir miyiz?

-“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız.” (İsra, 44)

Kâinat bir düzen üzere yaratılmıştır ve canlı-cansız her şey birbiri ile alakadardır ve “eşrefi mahluk” olan insan için vardır. Bizim için takdir edilmiş ve emrimize sunulmuş bütün varlık, yaratanın bize bir ikramı ve aynı zamanda emanetidir. Dolayısıyla bir emanetçi olarak emanete sahip çıkma görevi de bizlere tevdi edilmiş demektir. İtikadi sıkıntısı olanlar dışındaki herkesin “emanete ihanet” müeyyidesini dikkate alarak bütün varlığa nezaketle davranması esastır. Mevleviler sadece canlılara değil kullandıkları cansız eşyalara da saygı gösterir, kendilerine hakkı geçen eşyaya teşekkür ederek, onları buse ile taltif ederler adeta, onlarla ödeşirler. İbn Arabi: “bir ağacın altında oturdun ise o ağaçla arkadaş oldun demektir, arkadaşlık hakkı gereği ağacı sulaman gerekir” der.

Son olarak nezaket eğitimlerine ihtiyaç var mı, sizin çalışmalarınızı bu eğitimlerden sayabilir miyiz?

-Yukarıdaki açıklamalarımda da belirttiğim gibi nezaket eğitimleri toplumun her kesiminde planlanması gereken eğitimlerdir. Öncelikle anne ve babaların, öğretmenlerin, kamu görevlilerinin, iş insanlarının bu eğitimi almaları gerekir. Bendeniz yirmi yılı aşkın bir zamandır gerek kamuda gerekse özel sektörde “Protokol, görgü ve nezaket kuralları” eğitimini vermeye devam ediyorum.

YÜKSEL BAĞIŞLAR KİMDİR?

Protokol, Yönetim ve Kişisel Gelişim Uzmanı Yüksel BAĞIŞLAR, 1968 yılında Mardin’de doğmuş olup aslen Balıkesir’in Gönen ilçesinin Gündoğan köyündendir. İlk ve orta öğrenimini Kütahya, Muş, Çanakkale ve Ankara’da tamamladı. Lisans öğrenimini Anadolu Üniversitesi İşletme Yönetimi bölümünde, Yüksek lisans öğrenimini ise Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yönetimi (MBA) anabilim dalında gerçekleştirdi. Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Doktora Programında  “sosyal analiz, modernleşme ve post modernleşme sosyolojisi, kentleşme politikaları” derslerini aldı. Türkiye Yazarlar Birliği ve Avrasya Yazarlar Birliği Yazar Okullarını bitirerek “Metin oluşturma teknikleri ve senaryo yazarlığı” konularında eğitim aldı.

Mesleği ile ilgili olarak “Motivasyon ve Moral”, “Çalışma Psikolojisi”, “Toplam Kalite Yönetimi”, “İnsan İlişkileri”, “Liderlik” konuları üzerinde çalışma ve araştırmalarda bulundu. Türkiye’de ilk kez Okul Gelişim Modeline (OGM) yönelik olarak tez çalışması yaptı. Yüksek Lisans Tez konusu; “İlköğretim Okullarında Okul Gelişim Modeli Uygulamalarına İlişkin; Yönetici, Öğretmen ve Öğrencilerin Değerlendirme Farklılıkları” dır.

Yüksel BAĞIŞLAR 2003 yılından itibaren Kişisel Gelişim konularına ağırlık vererek, çalışma ve araştırmalarda bulundu. Halen bu eğitim ve seminerlerine devam etmektedir.

İLETİŞİM BİLGİLERİ

Telefon:  0 (545) 420 06 86 e-mail: yuksel.bagislar@gmail.com  

Twitter: twitter.com/yukselbagislar  Facebook: www.facebook.com/bagislar.yuksel

 21.02.2024

https://www.istiklal.com.tr/haber/nezaket-hayatimizin-neresinde/827395

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir